Bina Ölçümlerini Yapan; Risk Saptayan Bir Çok Apartman Sakini Ucuz Fiyatlarla Dairelerini Sattılar… Bu Konuda Çok Sayıda İhbar Eminim Yetkililere de Ulaştı

Kamu Binaları ve Okullar Depreme Dayanıklılık Noktasında Ciddi Zaafiyetler İçeriyor… Yetkililer Her Şeyi Bilse de Bu Bütçe İle Adım Atmaları Olası Değil… Korkum O Ki; Felaket Bağıra Bağıra Geliyor; Bir Tek Yetkisi Olanlar Sağır…

Kıbrıs Adası çevresinde iki deprem meydana geldi. Her ikisi de çok yakıdan hissedildi. Uzmanlar durmaksızın uyarıyor, bilen konuşuyor, anlayan yapmaya talip… ama gel gör ki, KKTC hükümetinin en ufak bir deprem planı yok… Bu sadece üzücü bir durum değil, son derece tehlikeli…

Tespit, Antalya/ Kıbrıs dalma-batma zonunda 5,2 büyüklüğünde bir deprem. Antalya- Kıbrıs adası arasında. Burnumuzun dibi yani. Daha da kötüsü, Antalya için 7 civarında bir deprem uyarısı yapan uzmanlar, Kıbrıs’ı da bundan ayrı tutmuyorlar

Mesela Jeolog Prof. Dr. Naci Görür, depremin ardından yaptığı açıklamada, bu bölgenin dalma-batma zonu nedeniyle aktif olduğunu belirtiyor. Ayrıca, gelecekte benzer depremler yaşanabileceğine işaret ederek, “Kentlerimizi afet dirençli hale getirelim” çağrısını yineledi

Biz, “ne de olsa bize bir şey olmaz” diyoruz, belli ki. KKTC’de ölçümü yapılmayan kamu binası kalmadı. Okulların tamamı ile ilgili deprem dayanıklılık raporları hazırlandı. Bir taraftan yeni ve ek yapılar depreme dayanıklı bir şekilde yükseldi, evet? Peki ya 1970’lerden kalanlar?

Bu ülkedeki kamu yapılarının önemli bir bölümü çürük, buna okullar da dahil… Mesela, Mağusa’daki sosyal konutlarla ilgili onyıllardır kaygı da var kavga da… Oradaki bir çok mal sahibi ucuza malını satıp kaçtı, bir çoğu halen orada yaşamak zorunda…

Okullarımız, hem de en gözde okullarımızda ciddi problemler var. Eğitim Bakanlığı Adıyaman’dan gerekli dersi çıkarmıştır. Zaman aleyhimize işliyor ve bu konuda büyük bir sessizlik var. Küçük ve geçici dokunuşlarla değil, kalıcı sağlam yapılara ihtiyacımız var…

Antalya ile Kıbrıs arasında yaşanan ve büyüklüğü 5 civarında olan depremler, aslında doğanın bize verdiği bir uyarı. Hükümet bu uyarıyı dikkate alıp harekete geçmek yerine, göz ardı etmeye devam ediliyor. KKTC’de, özellikle eski okul ve kamu binalarının olası bir depremde nasıl bir risk taşıdığı açıkça ortada…

Küçük ölçekteki sarsıntılar büyük tehlikelerin habercisi. Fakat KKTC’de, bırakın önlem almayı, riskin varlığını tartışmaya bile yanaşmayan bir zihniyet hâkim. Deprem dayanıklılığı olmayan binalar sadece mühendislik hatalarını değil, aynı zamanda yılların ihmalkârlığını da gün yüzüne çıkarıyor.

Bu binalar, en ufak bir sarsıntıda bile insan hayatını tehdit edecek potansiyelde. Bu sır değil, bir çok raporda ortaya konan acı bir gerçek. Sadece kamu binaları değil, 2000’li yıllar öncesinde inşa edilen bir çok apartmanda da problemler ortaya çıktı. Ne tahliye var, ne güçlendirme…

Özellikle kamu binaları ve okullardaki durum daha da vahim. Çocukların ve kamu görevlilerinin her gün vakit geçirdiği bu yapılar, denetimden uzak ve yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. Üstelik bu konuda hiçbir adım atılmıyor; ne bir envanter çalışması ne de güçlendirme planları var. Bu kayıtsızlık, sadece bir yönetim sorunu değil, toplumsal bir ihmaldir.

Bir deprem yaşandığında, yapılmayanların bedeli ağır olacak. KKTC, sürekli artan bir riskle karşı karşıya ama bu tehlike sanki yokmuş gibi davranılıyor. Artık gerçeklerle yüzleşmeli ve harekete geçmeliyiz. Çünkü önlem almak, yıkıntılar altında hayat aramaktan çok daha kolay ve insancıldır.

Size bir sır da vereceğim… Son 2 yılda bir şok apartman dairesi çok ucuza el değiştirdi? Neden? Çünkü sadece apartman sakinlerinin bildiği raporlar, depremde yıkılma riskini barındırıyor. Güçlendirme yerine, bunu paraya çevirenler var. İspat edebilirim…

Demem o ki; bu alanda öyle bir başı bozukluk var ki, devlet gerçeği biliyor, yapmıyor. Vatandaş biliyor, umurunda değil. Binasının riskli olduğunu bile bile ucuza elinden çıkaranlar da cabası… Hükümetin ülke sorunlarından uzak, kendi sorunlarına motive hali ile bu kadar…