Fetihçilerin De Fetihçisi Var

ads ads ads ads
10/05/2017

ads

Ahmet Okan Ahmet Okan


“Ve en önemlisi, Kıbrıslı Türklerin, kuşaktan kuşağa miras kalmış, yolunda dövüşülüp ölünmüş bir Ana Vatana ilhak ülküleri olmamıştır.” (Dr. Abdullah Korkmazhan, Türkiye Solunun Kıbrıs Çıkmazı, s.121.).

Yukarıdaki sözler bir zamanlar TİP (Türkiye İş Partisi) Genel Başkanlığını yapan Mehmet Ali Aybar’a ait.

Aybar bu konuşmasında “Rumların kuşaktan kuşağa bir Enosis davası” olduğuna da dikkat çekmişti.

Bu konuşma, Kıbrıs’ta olayların patlak verdiği, barikatların ve sınırların çekildiği, getto yaşamların oluştuğu 1964 yılında yapılmıştı…

Aybar doğru mu söylüyordu?

Kıbrıslı Türklerin bir davası yok muydu?

İki tarafta da bağımsızlık bilinci olmayınca, iki toplum kendi davlarına sarılmışlardı.

Ancak, Kıbrıslı Türkler zamana ve dengelere göre hareket ediyor, her kafadan bir ses çıkıyordu.

1878’de İngilizler adayı devraldıklarında,

Ahali, Osmanlı’nın bir gün adayı geri alacağını düşünüyordu.

Nasıl olsa yapılan anlaşma bir kiradan ibaretti ve İngiliz kirayla tuttuğu yerden gidecekti.

Umulan olmamıştı.

Kıbrıs, Lozan Antlaşması ile birlikte hukuken İngiltere’ye bırakılmıştı…

Bundan sonrası kafa karışıklıkları ile geçmiştir.

Toplumun ileri gelenleri genellikle İngiliz yanlısı bir tutum sergilemekteydiler.

Bütün toplumsal refleksler, Rumların öteden beri savuna geldikleri Enosis hareketlerine karşı belirleniyordu.

Dünyada bağımsızlık rüzgarları esmesine rağmen,

İki komşunun da aklına gerçekten bağımsız bir devlet için ortak bir mücadele gelmiyor, böyle bir düşünceden uzak duruluyordu…

Henüz Taksim görüşü ortaya atılmazdan önce  “Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır” diyen bazı kesimler olduğu gibi,

İngiliz’le birlikte yürünmesinde yararlar olduğu görüşünü benimseyenler de vardı.

Taksim politikası daha sonra belirginleşecek ve bir “dava” haline gelecek, ancak bu da sonuç vermeyecekti…

İki toplumun ortaklığına dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti fikri dönemin uluslar arası siyasetine uygun bir fikirdi.

Bu fikir 1950’li yılların sonuna doğru kıvamına getirilmişti.

Fakat her iki taraftan bir tek kişi böyle bir fikir uğruna ölüp öldürünmemişti o güne kadar.

Nihayetinde dayatma bir anayasaya imzalar atıldı.

Öyle bir bağımsız devlet ki, içine garantörlük sistemi eklendi, diğer yandan İngiliz Üslerinin egemenliği ve dokunulmazlığı sağlandı.

Garanti sistemi taraflara tek başlarına da müdahale hakkı tanıyordu.

Pamuk ipliğine ortaklık devleti üç yıl yaşayabildi ancak anayasa hükmünü sürdürürken,

Garantörlerden biri müdahale hakkını kullanarak o gün bugündür adaya yerleşmiş oldu…

Dün ile bugün arasında pek fark yoktur.

Kıbrıs Türkünün aklı yine karışıktır.

Eskisi gibi herkesin hikayesi kendine.

İki tarafın uğruna ölmeye hazır olduğu bir şey de henüz ete kemiğe bürünmüş değildir.

Zaten Kıbrıs’ı bu haliyle Akdeniz’de kontrol altında tutanların en çok mutluluk duyduğu ortam da budur.

Çünkü,

Fetihçilerin de fetihçisi vardır…

10/05/2017 09:39
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Ahmet Okan
MANŞETLER

HK Ahmet Okan

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.