ERHAN ARIKLI SÜREKLİ OLARAK HAKARETE UĞRUYOR, FİKRİNİ AÇIKÇA BEYAN ETTİĞİ İÇİN. FİKİRE FİKİRLE DEĞİL, “GELDİĞİN YERE DÖN” SAÇMALIĞI İLE CEVAP VERENLER VAR… SON KURBAN SERDAR DENKTAŞ… KURUCU LİDERİN OĞLU DA “GÜNEYE” GÖNDERİLDİ…

HÜKÜMETİN BAŞÖRTÜSÜ KONUSUNDA AÇIK, NET VE UZLAŞTIRICI BİR TUTUM TAKINMASI GEREKİYOR. DÜŞÜNDÜĞÜNÜ YAPAMAYAN BİR BAŞBAKAN VE BAKAN VAR... ÇOCUKLAR ONLARA EMANET... KARARSIZLIK, NEFRETİ BESLER. NEFRET İSE TOPLUMU ZEHİRLER…

Sosyal medyada en çok hakarete uğrayan isimlerin başında YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı geliyor. Etnik köken ve ayrıştırıcı bir politika izleyerek, tabanı konsolide etme stratejisi yanında zaman zaman her konuya balıkla atlaması nedeniyle belki de… Aşırı derecede hakarete uğruyor… Birçoğunu hak etmiyor

Geçtiğimiz Günlerde, DP eski genel başkanı Serdar Denktaş’ın “Kıbrıs milliyetçiliği” temelli bir başka çıkışı oldu. “Selamızı da okurlar, cenazemizi de gömerler… Gelenler, bu coğrafyaya ayak uydurmak zorundadır” temelli bir çıkıştı bu… Yemediği hakaret kalmadı

Serdar Denktaş, aynı zamanda “toplumdan bir devlet yaratan” liderin oğludur. Serdar Denktaş da bu çıkışı nedeniyle özellikle YDP tabanından büyük hakaretler işitti. Akıl tutulması, her yerde. Bir taraf Erhan Arıklı’ya, “geldiğin yere git” derken, aynı dil bu kez devletin kurucusunun oğlu için söylendi

Hayatım boyunca kimseye “geldiğin yere gideceksin” demedim. Annan Planı döneminde mücadeleyi, 1975 göçmenlerinin adada yasal statüye kavuşacak olmasının önemini anlatarak, birlikte “evet” için mücadele ederek geliştirdik… Dediğim gibi, ifade özgürlüğü yerini “hakarete” bıraktı… Üstelik onun bile bir zekası olur, kalmadı…

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde başörtüsü tartışmaları, ne yazık ki fikirlerin çarpıştığı bir zeminden çıktı, hakaretlerin havada uçuştuğu bir kavgaya dönüştü. Oysa böylesi hassas konular, en çok sağduyu ve samimi bir tartışma ortamını gerektirir.

İfade özgürlüğü herkesin hakkı. Ancak bu hak, başkalarını aşağılamayı, ötekileştirmeyi veya hakaret etmeyi kapsamaz. Bugün gelinen noktada, ne başörtüsü takanlar ne de takmayanlar birbirini gerçekten dinlemiyor. Sadece kendi sesi en yüksek çıkanın haklı olacağı sanılıyor.

Bu gergin ortamın en büyük sebeplerinden biri, hükümetin net bir duruş sergileyememesidir. Kararsızlık, belirsizlik yaratır. Belirsizlik ise önyargıları, korkuları ve en önemlisi kutuplaşmayı körükler. Olan da toplumsal huzura olur. Nitekim yaşadığımız budur…

Başörtüsü meselesi ne bir yasak konusu olmalı ne de bir dayatma. Bu bireysel bir tercihtir. Devletin görevi ise herkesin haklarını güvence altına almak, kimsenin inancı ya da yaşam tarzı nedeniyle baskı görmemesini sağlamaktır. Okullarda, “çocuklar” için düzenleme yetkisi de devletindir… Laik bir ülkede, laik bir anayasanın gereği bellidir…

Ancak bunu yaparken, toplumun bir kesimini diğerine karşı kışkırtan, hakareti fikir zanneden yaklaşımlara da geçit verilmemeli. Özgürlük, sorumlulukla anlam kazanır. Saygı yoksa, özgürlük de bir yerden sonra zorbalığa dönüşebilir.

Eleştiri elbette olmalıdır. Bir fikre katılmamak en doğal haktır. Ama bunu yaparken kullanılan dil, toplumu daha da ayrıştırıyorsa orada bir sorun vardır. Ne yazık ki bugün sosyal medya ve siyasi söylemler, yapıcı tartışmayı değil, kavgayı körüklüyor.

Oysa KKTC gibi küçük bir toplumda, farklılıklarımızı kavga sebebi değil, zenginlik olarak görebilmeliyiz. Başörtüsü takan da, takmayan da bu ülkenin eşit yurttaşıdır. Okullarda ne yapılacağını belirlemek ise devletin görevidir. Gecikmeden, bu karar verilmelidir

Hükümetin bu konuda açık, net ve uzlaştırıcı bir tutum takınması gerekiyor. Kararsızlık, nefreti besler. Nefret ise toplumu zehirler. Bugün ihtiyacımız olan şey ise daha fazla zehir değil, daha fazla diyalogdur.

NOT: SERDAR DENKTAŞ'I "GÖNDEREN" KİŞİ, YDP LEFKOŞA İLÇE YÖNETİCİSİ...