Kendimi bildim bileli bu partizanca istihdamlar var… Yıllar geçti, 20’nci Yüzyıldan 21’inci Yüzyıla geçtik ama devlete partizanca istihdam yapmaktan kurtulamadı ülke yöneticileri…

   Seçmeni icraatla, projeyle, toplumsal fayda sağlamakla etkileyeceklerine, “devlet olanaklarını rüşvete dönüştürme taktiğine” başvuruyorlar ve bundan bir türlü vazgeçmiyorlar.

   UBP’de kimler geldi kimler geçti, eskilerin kimisi bugün hayatta değil, kimisi emekli oldu, parti birkaç kez kabuk değiştirdi, gençleşti…

   Bugün partinin kadrolarında gencecik insanlar var ama zihniyet hiç değişmedi…

   Halen dededen kalma taktiklerle siyaset yapılıyor… DP ve YDP de UBP’nin izinden gidiyor.

   Neden böyle? Çünkü bu dededen kalma taktiklerin halen alıcısı var, hem de ilk günkü kadar.

   Maalesef halen devlet olanaklarını peşkeşe birçok talip var, halen partizanca istihdamlar cazibesini koruyor.

    Partizanca istihdamları önlemek için yasal düzenlemeler yapıldı, ekonomik protokollerdeki maddelerle engellenmeye çalışıldı, sözde “emekli olan sayısı kadar personel istihdam edilmesi prensibi” benimsendi ama hepsi yalan, yine partizanca istihdamlar yapmak için illaki bir delik buluyorlar ve yapıyorlar.     

    Devlet dairelerine ve kurumlara “geçici işçi” adı altında personel istihdam ediliyor.

    Münhal açmadan, fırsat eşitliği yaratmadan torpilli olanı devlet kadrolarına yerleştiriyorlar, hem de hiç ihtiyaç olmayan yerlere, sırf maaş çeksin diye.  

    Personel ihtiyacı olan daireler, kurumlar ihmal ediliyor. Partizanca istihdam edilenlere rahat yerler aranıyor…

    Partizanca istihdam hem yasadışıdır hem de vicdansızlıktır, başkasının hakkını yemektir, hak etmeden bir olanağa kavuşmaktır…

    Yetkili kişilerin, yetkisini istismar etmesi, kötüye kullanarak yakınlarına, partililerine olanak sağlamasıdır.  

    Yıllardır partizanca istihdamların yarattığı olumsuzluklar yaşanıyor, eleştiriliyor, lanetleniyor, mahkemeye taşınıyor ama bir türlü bundan vazgeçilmiyor.

    KTAMS, pazartesi günü partizanca istihdamlarla ilgili Başbakanlık önünde eylem yapacak.

    KTAMS Başkanı Güven Bengihan, eylül ayı içinde Başbakanlığa 20 kişi, Turizm Bakanlığına 13 kişi, Sağlık Bakanlığına bir kişi partizanca istihdam yapıldığını tespit ettiklerini açıkladı.

     Bunlar yalnızca eylül ayı içinde yapılanlar, ağustos ayı içinde de dairelere, kurumlara “geçici işçi” alınmış, örneğin Ulaştırma Bakanlığına 6 kişi istihdam edilmiş.

     Bazı kurumlara da istihdam hazırlıkları varmış… Ne güzel değil mi?

     Yüzlerce insan işsizlik sorunu yaşarken, üniversiteli gençler Güney Kıbrıs’ta en ağır işlerde çalışırken siz Başbakanlığı partizanca personel dolduruyorsunuz.

     Eylül ayı içinde Başbakanlığa 20 kişi “geçici işçi” statüsünde istihdam edilmiş ama hiçbiri işçi olarak çalışmıyor, hepsi de odalara doldurulmuş memur görevi yapıyor.

     Bu partizanca istihdamlar, hiçbir işi olmadan kahve, çay içip kahkahalar atarken, yan odalardaki çalışanlar rahatsız oluyormuş.

      Yakında seçim var ya, kim tutar iktidardakileri, deli gibi istihdamlar yapıyorlar, üstelik daha yapacaklar da…  

      KTAMS, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi ve sonrasında yapılan istihdamları mahkemeye taşıdı. Seçimden bu yana tam iki yıl geçti, halen partizanca istihdam davası sonuçlanmadı.

      Yönetenler hem yasadışı hem etik olmayan istihdamlar yapar, bu istihdamlar yargıya taşınır, mahkemeler bu davaları çok geç sonuçlandırır.

     “Geç kalmış adalet, adalet değildir” sözü güzel bir söz olsun diye söylenmedi ki; bir gerçeğin dile getirilmesidir ve tam da ülkemizde böyle oluyor.

      Partizanca istihdam edenlerin yasalara, fırsat eşitliğine saygısı yok, kendi vatandaşları arasında ayrım yapıp, torpilli olanlara imkanlar sağlarken, yüzleri kızarmadığı gibi geç tecelli eden adaletten de korkmuyorlar…  

      Bir de “gençlerimiz göç etmesin”, “yurt dışında eğitim alan gençlerimiz ülkeye dönsün”, “gençlerimiz Güney Kıbrıs’ta ezilmesin” diyorlar… Ülkeyi yönetenler, kendi halkı arasında ayrım yapar, torpilli olanlara imkanları sunarsa, bunların hepsi olur.

      Fırsat eşitliğinin, adaletin, vicdanın olmadığı yerde mutluluk da olmaz huzur da…