Gerçekten cumhurbaşkanlığı sarayı yıkılmak üzereyse ve can güvenliğini tehdit ediyorsa çabuk çıkın oradan

ads ads ads ads
10/01/2022

ads

Ali Baturay Ali Baturay


   Çok bilinen ve anlatılan bir gerçek vardır; bir işveren eğer çalışanına iyi maaş verir, iyi çalışma koşulları sunar, onu mutlu ederse, o personel patronun nasıl bir evde yaşadığıyla, nasıl bir otomobil sürdüğüyle, nasıl eğlendiğiyle, yediğiyle içtiğiyle hiç ilgilenmez.

   Ancak eğer patron personeline iyi bakmaz, onu zor durumlara düşürürse, o personelin gözü hep patronda olur. Kendilerini sefil duruma düşüren patronun lüks evde yaşaması, lüks araç sürmesi, yemesi, içmesi hep gözüne batar. “Ben sefalet içindeyken, o şatafat sürer, emeğimin üzerine keyif sürer” der.

   Bu böyledir… Haksız mı yani o personel? Tabii ki haklıdır… Benim karnım doymazken, benim emeğimle para kazanan kişi şatafat sürerse ben de tepki gösteririm doğal olarak…

  Bunu kimin için anlattım biliyor musunuz? Tabii ki Cumhurbaşkanı Ersin Tatar için…

  Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın cumhurbaşkanı külliyesi yaptırma isteği de aslında bu anlattığım duruma benziyor. İşte Sayın Tatar’ın anlamakta güçlük çektiği de budur…

   Bir taraf sorunlar içinde yüzer, sıkıntılarına çare bulacak olan devlet ona katkı yapamazsa, en hayati konularda bile devlet aciz kalıyorsa, birçok konu “kaynak yok”, “para yok” diye ya yapılmaz ya ertelenirse, onlarca sorun, sefalet içinde yüzerse ve böyle bir ortamda birileri saray yaptırma sevdasına tutulursa, buna kimse hoş bakmaz…

    “Parasını Türkiye verecek size ne oluyor?” diyorlar. Bu neyi değiştirir ki? Parasını Türkiye veriyor bile olsa ülkede bu kadar sorun, sıkıntı varken öncelik cumhurbaşkanlığı sarayı ile meclis binası olamaz. Vatandaşın duyarlılığı, içinde bulunduğu psikolojik durum, parayı verecek olana da anlatılır ve bu proje gündemden kaldırılır… Uygun zaman olduğunda da yapılır… Bunun anlaşılmayacak bir tarafı mı vardır?

   Cumhurbaşkanı Tatar, “Cumhurbaşkanlığı ve Cumhuriyet Meclisi bina projeleriyle ilgili” eleştirileri radikallerin yaptığını, bunların “haksız” ve “hadsiz” olduğunu iddia etti.

   Bu eleştirileri, tüm vatandaşlar yapıyor, hatta kendi partisinden, UBP’lilerden bile eleştiri geliyor böyle bir ortamda cumhurbaşkanlığı sarayı ile meclis binası yapılmasına. Suçlamaları radikaller yapıyormuş… Kimdir radikaller? Radikaller derken kimi kastediyorsunuz? Radikal madikal yok, vatandaşlar yapıyor bu eleştirileri…

    Tatar, bu eleştirilerin seçim propagandasına dönüştüğünü söylüyor ki hiç alakası yok. Bu konuda eleştiriler direkt Sayın Tatar’a yapılıyor, onun şahsında UBP’ye yapılan bir suçlama yoktur. Bu konuda ısrarcı kendisi olduğu için eleştiriler ona yapılıyor, hedef şaşırtmaya çalışmasın. 

     Tatar, eleştirilerin, “Haksız, haddini aşan ve manipülasyonla bezenmiş zehirli bir dille” yapıldığını iddia ediyor ya, tam tersine o zehirli dili kendisinin konuşmalarında ve ofisinden yapılan açıklamalarda görüyoruz. Kendi vatandaşları arasında ayrım yapan, Türkiye gezilerinde kendi vatandaşlarını suçlayan, gammazlayan, kendi vatandaşlarına “Rumcu” diyen Tatar, zehirli bir dil kullanıyor.

    Ancak Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan yapılan açıklamamın en çok dikkat çekici tarafı ise, şu andaki cumhurbaşkanlığı sarayının, orada görevli herkesin ve ziyaretçilerin can güvenliğini tehdit ettiği iddiası.

    Cumhurbaşkanlığı binasının bugünkü fiziksel durumunun can güvenliği açısından ciddi anlamda risk arz ettiğini iddia ediyor Sayın Tatar ve “Popülizm uğruna çalışanlarımızın ve ziyaretçilerin can güvenliğini hiçe saymak; etik, vicdan ve akılla bağdaşmayan, kabul edilemez bir yaklaşımdır” diyor…

    Ne demektir yani bu? “Cumhurbaşkanlığı binası her an yıkılabilir ve içindekiler enkaz altında kalabilir” demektir mi bu? Bunu mu demek istiyor Sayın Tatar?

    Bu bir göz korkutma mıdır, sünnetçi korkusu vermek midir yoksa bir duygu sömürüsü müdür? Bana biraz öyle geldi ama eğer böyle değilse ve gerçekse, ülkenin cumhurbaşkanı, yıkılmak üzere olan bir binada görev yapıyor ve bunu kamuoyuna da açıklıyor mu? Böyle mi örnek oluyor Sayın Tatar bu halka? Yıkılmak üzere olan binada oturmaya ve personeli orada tutmaya devam mı ediyor?

     Yani ansızın bina yıkılırsa bir facia mı yaşanacak? Öyleyse açıklama yapacağınıza çabuk çıkın oradan. Neden yıkılacak binada kalmaya devam ediyorsunuz, canınıza mı susadınız? Gidin bir apartman kiralayın, oraya taşının.

     Peki, bunu neye dayanarak söylüyorsunuz? Bir rapor var mı elinizde? Hangi uzmanlar inceledi de cumhurbaşkanlığı sarayının yıkılmak üzere olduğunu, içindekilerin can güvenliğinin olmadığını açıklıyorsunuz? Mimar Mühendis Odaları Birliği’nden bu konuda yardım talep ettiniz mi? Size bunu söyleyen ehil bir kişi mi? Bu kişinin ilgili raporunu da gösterin de size inanalım…

    Bu arada binadaki hasar neyse, tamir edilemeyecek durumda mı? Müdahale edilemez mi, sağlamlaştırılamaz mı? Gerekli sağlamlaştırma ve tadilat yapılarak, asırlar boyu dayanan binalar vardır. Bu binaya el atacak, sağlamlaştıracak, yıkılmasını engelleyecek bir uzman ya da uzmanlar yok mu bu ülkede?

    Yoksa oyuncağından bıkıp da onu kıran ve yeni oyuncak isteyen çocuklar gibi, buraya yatırım yapmayıp illaki yeni saray mı istiyorsunuz? Gözünüz yenisinde olduğu için eskisini göremez mi oldunuz?

     Çocuk kandırır gibi bize “bina yıkılacak” korkusu vermeye çalışmayın. En hayati konular için para bulamaz halde olan, sürekli borçlanan, aylarca ilaç bile alacak para bulamayan bu fakir devletin şu sıralar saraya ihtiyacı yoktur. Toplumun psikolojisine, ruh haline bu kadar uzak bir anlayış içinde olunmasına, “keçi can kasap et derdinde” misali saray saray diye tutturulmasına gerçekten anlam veremiyorum, kimse veremiyor…

     

10/01/2022 18:14
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Gerçekten cumhurbaşkanlığı sarayı yıkılmak üzereyse ve can güvenliğini tehdit ediyorsa çabuk çıkın oradan
MANŞETLER

HK Ali Baturay

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.