Hasan Kobat yazdı: Madde madde gidelim ki halk bilgilensin

Hasan Kobat'ın kaleminden...

ads ads ads ads
07/03/2020
HK

ads
Hasan Kobat yazdı: Madde madde gidelim ki halk bilgilensin

Hiç şüphesiz, ileriki yıllarda 2020 yılı akıllarda corona virüsü ile hatırlanacak. Ne gariptir ki, hızla değişen, dün okuduğumuzu bugün ne gördüğümüz ne de hatırladığımız haberler silsilesi coronavirüs için aynı çizgide ilerlemedi ve her dakika, tüm dünyada bu virüs ile alakalı haberler karşımıza çıkmakta ve unuttuğumuz her an bize kendini hatırlatmaktadır. Toplumda büyük bir endişe aldı başını gidiyor. Hatta bu endişe, kendini aşırı obsesif ve psikiyatrik problemlere kadar ilerletmiş halk kitleleri yarattığı da bir gerçektir. Korkmayan yok elbette. Sahi neyden korkar ki insan? Korkuyu kamçılayan iki önemli unsur vardır. Birincisi ‘yeterli bilgi sahibi olmamak’. İkincisi ise, bize korku veren şeylerin temcit pilavı misali sürekli kendini hatırlatması.

Bugüne dek ‘corona’ kelimesini bir Meksikan birasından ibaret bilen yığınla insan var. Öyle ki şirket bu hastalık çıktı çıkalı 132 milyon pound kaybettiği haberlerinin üzerine bir açıklama yaptı ve tabir-i caizse ‘corona Corona’yı etkilemez aksine bizim satışlar patladı’ demek zorunda kaldı. Mizacı bırakacak olursak, bu aşırı endişelerle baş edebilmenin birinci kuralı bilgi sahibi olmak. Şu ana dek halkın bildiği tek şey bunun bir virüs olduğu ve Çin’den çıktığı. Tabi Wuhan’ın Çin’de bir şehir olduğunu öğrenmiş olmayı saymazsak eğer. Gelin biraz daha derin verilerle konuşalım. Hatta madde madde gidelim ki halk bilgilensin.

1) Coronavirüs kendini aynı gripte olan semptomlar gibi burun akıntısı, halsizlik, hapşırma, ve bunlara ek olarak akciğerlere inmiş bir biçimde seyreder. Ciğerlerden gelen öksürük ve göğüs sıkışması gibi semptomlar bize yol gösterici olduğu kadar yanıltıcı da olabilmektedir. Yine endişeye gerek yok. Bakteriyel akciğer enfeksiyonu geçiriyor olma şansınız çok muhtemel. Fakat bir hastaneye gitmeniz kaçınılmaz!

2) En çok etkilenen ülkeler başta Çin ve bunu sırası ile Güney Kore, İtalya ve İran takip etmekte. Eğer tatil yapılacaksa bu ülkelerden uzak durmak ve farklı destinasyonlar seçmek doğru ve aşırıya kaçmayan bir davranış olabilir. Bu ülkelerin vatandaşlarına karşı sergilenen davranışların ciddiyeti giderek artmaktadır. Her çekik gözlü gördüğünde nefesini tutmak bir işe yaramayacağı gibi toplumlararası ırkçılığın artacağı sinyalleri inanın coronadan daha korkutucu bir hal almış vaziyettedir!

3) 31 Aralık 2019 – 3 Mart 2020 arası Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi tarafından açıklanan veriler dünyada toplam 90,663 vakanın tespit edildiği ve bunların 3,124’ ünün hayatını kaybettiği yönünde. Yani hastalığa yakalananların ölüm oranı % 3.45. Diğer hastalıklarla kıyaslandığında ölüm oranı oldukça düşük. Geçtiğimiz yıllarda yine bunun benzeri bir korku salan Ebola’ya yakalananların % 90’ının öldüğünü unutmayalım.

4) Hastalığa yakalananların yaşı, cinsiyeti ve diğer karakteristik özellikleri ile alakalı global anlamda net istatistiksel veriler oldukça az. Çin’de bir sağlık merkezindeki hastalar üzerinde yapılan araştırmaya göre son veriler şu şekilde: Coronavirüse yakalanan hastaların yaşı 22 ile 92 arasında değişirken ölümlerin çok büyük çoğunluğunun yaşı ileri hastalar olduğu gözlemlendi. Bu sebeple yaşı ileri bireylerin hastalığa yakalanma şansı ve bunun ölümle sonuçlanması daha yüksek olduğundan daha temkinli olmalarında fayda var. Hastaların % 54.3’ünün erkek olduğu bir diğer bulgu. Yani erkekler ve kadınlar arasında büyük bir uçurum gözlenmemekte. Hastaların neredeyse tamamında yüksek ateş ön planda ve yine büyük bir çoğunluğu yorgunluk ve kuru öksürük semptomları ile karşılaşmakta. Bu bulguları iştahsızlık, kas ağrıları, nefes darlığı takip etmekte.

Coronavirüs ile ilgili sahip olduğumuz bilgiler şu ana kadar bu şekilde. Ölüm oranlarının düşük ve tüm toplum kitlelerini istatistiksel olarak yüksek rakamlarda etkilememiş olması iyi anlamda değerlendirebileceğimiz bir veri. Nasıl korunacağımıza gelecek olursak, gripten korunmak için her ne yapıyorsak aynılarını daha sık yapmamız bu işin başlıca kuralı. Gelin şimdi onları sıralayalım.

1) Günde 3-5 kere veya daha fazla ellerimizi dirseklere kadar yıkamak ve bunun yanında bağışıklık sistemini yüksek tutmak amacıyla meyve tüketimini artırıp iyi beslenmek korunmak için yapabileceğimizin en iyisi.

2) Günde iki kere burnumuzu ve ağzımızı tuzlu suyla yıkamaksa yine o bölgelere yerleşen mikro organizmaların atılımını sağlayacak ve bizi bu hastalıktan bir noktaya kadar koruyacaktır.

3) Bunun yanında iş yerleri, hastaneler, alışveriş merkezleri vs. önlem amaçlı içeride kimsenin olmadığı saatlerde belirli aralıklarla UVC lambalarını çalıştırarak ortamı ultraviyole antiseptik ışınlama yöntemi ile temizleyebilirler.

4) Maske kullanmanın hastalık taşımayan bireyler açısından bir önemi yok. Yanlarından hava girişi olan maskelerin sizi koruması çok da anlamlı değil. İlla maske kullanacağım diyorsanız normal maskelerden daha etkili, yanları kapalı ve içinde filtre sistemi bulunan N95 maskelerin sizi koruyacağını söyleyebilirim.

Tüm dünyayı etkilemiş bu hastalığın elbette ölüm oranları düşük olsada insanlar hayatlarını kaybediyor ve medya aracılığı ile bunu duyan bizler endişelenerek ne yapabilirimin cevabını arıyoruz. Gereğinden fazla dikkat ederek psikolojik bunalıma girmenin ne size ne de sevdiklerinize faydası olmayacağı gibi, hastalıktan korunmuş da olmayacaksınız. Yukarıda madde madde yazılanları yerine getirip normal hayatınıza bilgili ve ne yaptığını bilerek devam etmek hem psikolojik olarak hem de fizyolojik olarak sizi sağlıklı tutmaya yetecektir. Ömür boyu sağlıklı kalmanız dileği ile, sağlıcakla kalın.

07/03/2020 13:37
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: haber, kıbrıs, kktc, kıbrıs haberleri, hasan kobat
MANŞETLER

HK YAŞAM

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.