ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN MAĞDURU KIBRISLI TÜRKLER… UYGULANAN AMBARGOLAR ZULME DÖNÜŞTÜ. HEM SİYASİ, HEM TİCARİ OLARAK KIBRISLI TÜRKLER DAHA DA YALNIZLAŞTIRILIYOR

RUM LİDER MÜZAKERELERE “KALDIĞIMIZ YERDEN” ISRARINDA. KALINAN YERDE SİYASİ EŞİTLİK YOK, DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIK YOK… ASLINDA KALINAN YER DE KIBRISLI TÜRKLERİ YOK SAYAN BİR YER… DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIK YOKSA, BEN O PLANA “EVET” DEMEM…

Hafta başından itibaren Cenevre, Kıbrıs sorunuyla ilgili uzun bir aradan sonra oldukça önemli toplantılara ev sahipliği yapacak. Pazartesi akşam ve Salı günü peşi sıra yapılacak toplantılarda müzakereler için yeni bir zemin aranacak.

Liderlerin açıklamalarına baktığımız zaman, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin işi oldukça zor. İki farklı tondan ve iki ayrı noktadan konuşuyor liderler. İş, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumları kaldıysa, ortak bir noktada buluşmak neredeyse imkansız, hatta imkansızın ötesinde

Kıbrıslı Türk lider Ersin Tatar, iki devlet politikasını savunmak ve bunu Birleşmiş Milletlere anlatmak için Cenevre’de olacağını söylüyor. Ayrıca “direk ticaret, direk uçuş ve direk temas” konularında adım atılması halinde müzakere masasına hemen oturabileceğini vurguluyor

Birleşmiş Milletler’in ilgili kararları Kıbrıs’ta federasyon temelli bir çözüm dışında başka bir çözüm modeline açık kapı bırakmıyor. 50 yılı aşkın bir süredir görüşülen federasyon modelinde bir çözüme ulaşılamaması Ersin Tatar‘ın elini güçlendiriyor. “Artık yeter” diyor

Rum lider Hristodulidis ise, görüşmelerin Akıncı- Anastasiadis’in bıraktığı yerden devam etmesini istiyor. Görüşmelerin bu noktadan itibaren ilerleyebileceğini anlatıyor. Akıncı ve Anastasiadis arasında mutabık kalınan “Guterres Belgesi” yerine, “Crans Montana’da kalınan nokta” üzerinden ilerleme istiyor

Neydi kalınan nokta? Bir hatırlayalım mı? Crans Montana’da Kıbrıs Türk tarafı, Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve Birleşmiş Milletler, Genel Sekreterini orada bırakarak kaçan bir Rum lider ve Rum liderin yanındaki “Goygoycu Nikos Hristodulidis…”

Müzakerelerin kaldığı yer, Kıbrıslı Türklere siyasi eşitliğin verilmediğini, dönüşümlü başkanlığın kabul edilmediği, bir Kıbrıslı Türk’ün asla bu adada siyasi eşit olamayacağı noktaydı. Geçen zaman içerisinde bir Kıbrıslı Türk’ün dönüşümlü başkan olabileceği Rum tarafınca telaffuz edilmedi…

Kısacası, Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıslı Rumlara kalırsa, bir 50 yıl daha dağılan masalarla, demeçlerle geçecek bir süreç bekliyor bizi… Burada uluslararası camianın ve Türkiye’nin bölgesel gelişmelere yönelik alacağı tavırlar ve verecekleri cesaret son derece önemli…

Unutulmaması gerekir ki, çözümsüz ortam, sadece Kıbrıslı Rumlara yaradı. Ekonomik olarak da, siyasi olarak da gelişen Kıbrıslı Rumlar oldu. Biz, Türkiye dışında kimseyle siyasi ilişki kuramadık, o da model olarak halen tartışılıyor…

Güney Kıbrıs’ta dünyanın dört bir yanından 5 milyon civarında turist, Avrupa Birliği içerisinde sürekli fonlanan ve gelişen bir Rum devleti izliyoruz. Kuzeyde ise, ulaşım sorunları nedeniyle zor günler yaşayan turizm, kurulamayan siyasi ilişkiler nedeniyle adı var, kendi yok bir KKTC…

Kıbrıslı Türklere uygulanan ekonomik ve siyasi izolasyon, bu çağda büyük bir haksızlık… Halen bunu görmemek ve soruna sadece siyasi çözüm arayarak, mağduriyetimizi zaman yaymak ise zulüm… Uluslararası camia, Rum tarafından bağımsız bu zulme bir son vermeli… Umarım bu bir gün anlaşılır, geç olmadan…