Hızla toplumsal barışı sağlayacak adımlar atılmalı…
21/04/2025












Hüseyin Ekmekci
BAŞÖRTÜSÜ OLAYINI SİYASİ SAPLANTILAR, DAR İDEOLOJİK DAYATMALAR HALİNE GETİRENLER VAR. EĞİTİM BAKANI BU GELİŞMELERİ GÖRMELİ. HIZLA TOPLUMSAL BARIŞI SAĞLAYACAK ADIMLAR ATILMALI… İŞE ÖNCE BAŞBAKAN- CUMHURBAŞKANI KAVGASINI BİTİREREK BAŞLAYABİLİR…
ZATEN SAHİPSİZ OLAN, DUR OTUR KADERİ İLE BAŞ BAŞA KALAN BU HALK, ŞİMDİ YAŞANANLARI HİÇ HAK ETMİYOR. KENDİNDEN KAYNAKLANMAYAN SORUNLAR BU HALKI BOĞDU… BİZİM NE SUÇUMUZ VAR?
Peşi sıra son derece kötü olaylar yaşıyoruz. Ülkenin bir an önce huzura kavuşması gerekirken, tam aksine kriz derinleşiyor, öfke büyüyor, insanımız ayrışıyor… Böyle bir ortamda, sorunlara çare üretmesi gerekenler esas sorunun kendisi hâline gelmiş durumda. Olan memlekete oluyor.
Başörtüsü üzerinden başlayan kavgalar, ilk başlarda özgürlük kavramını da içeren farklı tartışmaları barındırıyordu. Oysa devamında gelişen olaylar, konunun ideolojik saplantıları da içerdiğini bize öğretti. Hepimizin dikkatli olması gerekiyor.
Son olarak, İskele Bekirpaşa Lisesi’nde yaşanan olay, yaşadıklarımızın üzerine tüy dikti. 23 Nisan törenleri sırasında orada bulunan lise öğrencisi, İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkmalıydı. Ama memleket ayağa kalktı. İster istemez büyük bir tepki oluştu.
İrsen Küçük Ortaokulu’nda sorun kendiliğinden çözüldü; oradaki başörtülü kız çocuğu, Hala Sultan İlahiyat Koleji öğrencisi oldu. Ama Bekirpaşa Lisesi’ndeki sorun hâlâ çözülmedi. Başörtülü öğrencinin sınıfında dersler yapılmıyor. Öğretmen eylemde, öfke büyüyor.
Kıbrıs Türk eğitim sisteminde bugüne kadar hiç olmayan bir sorun, şu anda toplumun en büyük kavgalarından birine dönüşmüş durumda. Yaşananlara, Kıbrıslı Türklerin yerleşik yaşam biçimi, laikliğin bazı kuralları ve okullarda tarikatların at koşturabileceği öngörüsünden uzak hareket edilmesi, sorunu çözmek yerine büyüttü.
Senden benden farklı düşünmeyen birçok UBP milletvekili ve bakan, ellerine tutuşturulan bir kâğıtta yazanları savunmak zorunda kaldı. Sorunu çözmek için değil; ötelemek ve bugünün siyasetinde kendilerine zarar gelmesini engellemek için karar almaya çalışanlar çuvalladı.
Yukarıda saydığım her şey, hükümet içinde de ciddi sorunlara neden oldu. Cumhurbaşkanı ile hükümet arasındaki kriz büyüdü. Düne kadar üç partinin ortak adayı olan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, şimdi kendi partisi tarafından dahi adaylığı tartışılır bir noktaya getirildi.
Hoş, yeni bir aday belirleme ümidiyle Türkiye seferine çıkan Başbakan Ünal Üstel, seferden eli boş döndü. Böylesi bir süreçte Türkiye yönetimini kendi iç siyasi kavgalarımıza alet etme girişimleri son derece tehlikelidir. Başbakan, maalesef böylesine tehlikeli bir oyun oynadı.
Türkiye’yi aday belirleme sürecine dâhil ederek Ulusal Birlik Partisi’ne müdahale eder noktaya çekmeye çalışmak, bu kaos ortamında Türkiye-KKTC ilişkilerine vurulacak büyük bir darbe olurdu. UBP’nin geldiği durum, yaşadıklarımızdan çok daha vahim ve tehlikelidir.
Başdanışmanın hakaret dolu sözlerinin ardından, Başbakanın Türkiye seferinin bir sonuç vermesi beklenirdi. Neydi o sonuç, Başbakanımıza hakaret eden başdanışmanın en azından mesajını silmesi, özür dilemesi…
Mesajını silmediği gibi, başbakandan da özür dilemedi. Hatta, “Lafım direk başbakana, başkası üstüne almasın, başbakandan başka kırdığım varsa af dilerim…” ana fikrinde bir mesaj daha verdi. Ne acı değil mi? KKTC Başbakanına hakaret bu kadar kolay…
Nitekim, hakaretin muhatabı başbakan, “Be çocuk sen donla gezerken ben mücahitidim” anlamına gelen bir değerlendirme yaptı. Binlerce insanı gecenin bir vakti “destek” için alana topladı, o görüntü de yeni bir demokrasi yarası olarak hafızalara kazandı… “Juju” ailesinin halaylı şovu, siyaseti gölgede bıraktı, yine öne çıkmayı başardılar…
Geriye hakarete uğramış bir ülke kaldı. Bir de başbakanı ve cumhurbaşkanı bir birine çelme takmaya çalışan bir halk. Zaten sahipsiz olan, dur otur kaderi ile baş başa kalan bu halk, şimdi yaşananları hiç hak etmiyor. Kendinden kaynaklanmayan sorunlar bu halkı boğdu…
- Bugün değilse ne zaman?
- Çözümün önündeki en büyük engel, adadaki gizlenmeyi bilen para olabilir
- Emrah Yeşilırmak’ın net bir şekilde dokunulmazlığının kaldırılmasına itirazı yok…
- Yıllardır reform konuşmuyoruz...
- İsrailli tutuklandı; yalnız bırakıldı… Macar ve alman kadınlar tutuklandı “bana ne?” dendi… Şimdi sıra Kıbrıslı Türklere geldi…
- Yeteri kadar kavga ettik… eyleme geçmeliyiz…
- Kendi teknoloji festivalimizi dünyaya açabiliriz…
- O, 1 Mayıs mitinglerinin “İsmet abla”sıydı
- Bankalardan borçlanarak, tahvil satarak maaş ödemeye çalışan hükümetin borcu 170 milyon dolar…
- Dört Ayda 6.5 Milyar TL; Yani 170 Milyon Dolar Borçlandı Bu Hükümet. Neden?
- TÜM YAZILARI için tıklayınız






