Hükümet, sükûneti sağlamak ve toplumu birleştirici bir çözüm üretmek zorunda
02/04/2025












Hüseyin Ekmekci
HÜKÜMET, SÜKÛNETİ SAĞLAMAK VE TOPLUMU BİRLEŞTİRİCİ BİR ÇÖZÜM ÜRETMEK ZORUNDA. ANCAK GÖRÜNEN O Kİ, KARAR ALMAKTAN KORKAN BİR HÜKÜMET İLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Son günlerde laiklik ve inanç özgürlüğü ekseninde yaşanan tartışmalar, toplumu ayrıştıran bir noktada. Özgürlük ve hak savunusu yaptığını iddia edenler, karşıt görüşleri dışlayan söylemler geliştiriyor, dini hassasiyetleri olan bazı kişiler de ahlak sınırlarını aşan adımlar atıyor
Ne yazık ki, “en çok bağıranın en haklı olduğu” yanılgısı giderek yayılıyor. İki farklı kutup, iki ayrı uç ağzına geleni söyleyerek tartışmayı büyüttükçe, ifade özgürlüğü yerini kabalığa, nobranlığa, aşağılama ve ayrıştırmaya bırakıyor
Sendika yöneticileri, okul kapısında yaptıkları açıklamalar ve kullandıkları üslupla ciddi derecede eleştirildi. “Burası sizin ülkeniz değil, kendi ülkenizde eğitim alın” ve “Ben senin camine bira ile girmem” yaklaşımı ise, karşıt görüşün ekmeğine bal sürdü. Aradıkları cümle buydu, burdan yürüdüler
Hak ve Özgürlükler Platformu Başkanı Mustafa Tıngır’ın “beğenmiyorsanız güneye gidin” açıklaması ise tam bir fecaat örneği, hadsizliğin dibi. Kimi nerden kovuyorsun, nereye gönderiyorsun? Bu dil, toplum içinde derin yaralar açarken konuyu sağlıklı tartışma zemininden kopardı.
Herkesin her konuda bir şeyler söyleme isteği, hadsizlik sınırlarını zorladı. Hakkında soruşturma açılması gereken bir diğer kişi de imam; Din İşleri Başkanlığı orada. Bir şey söylemesi gerekirse, kurumsal olarak söyler. Sen kim? Ne demek, “sizin selanızı okumam…” Okuyan elbet bulunur…
Hükümetin belirsiz ve kararsız tutumu ise bu gerilimi daha da artırıyor. Devlet, laiklik ve inanç özgürlüğü konularında net bir duruş sergilemek zorunda. Sessizlik, kutuplaşmayı besler; oysa net ve adil bir uygulama, toplumsal dengeyi koruyabilir. Nerde hükümet?
Kıbrıs Türk toplumu, tarih boyunca çoğulculuğu ve hoşgörüyü benimsemiş bir toplum. Bu topraklarda Türk ve Müslüman kalmayı başarmış, kendi kimliğini ve duruşunu oluşturmuş bir toplum. Kendi din adamlarını kendi içerisinden çıkarabilecek kabiliyeti de gösterdi. Din, kimsenin tekelinde değil…
Şu an en büyük ihtiyacımız, karşılıklı saygıya dayalı bir uzlaşı. Hak savunuculuğunun bağırarak değil, hukuk, etik ve toplumsal diyalog yoluyla yapılması gerektiği unutulmamalı. Vakit kaybetmeden, “devlet” uygulamaya yönelik tavrını ortaya koymalı… Hukuki ve güçlü bir temel yaratılmalı…
Şu anda yapılacak en kolay şey, iki ayrı dilin, birinden yana “taraf” olmaktır. Zor olan ise, uzlaşıyı sağlayarak, bir an önce bu konuyu çözerek, geride bırakmaktır. Çözüm yolları vardır ve eğitim sistemi içerisinde de bu konu çözülebilir. Aksi, bugün bir- iki olan, yarın 200- 300 olacak noktaya geliyoruz
Benim bir önerim var… Zorunlu eğitim yaşı sonuna kadar, yani ortaokul bitene kadar başörtüsüne izin verilememesi… Zorunlu eğitim yaşını tamamlayan kız çocukları devamında “belirlenen ve tüzükle tanımlanan okulda” eğitim hayatlarına devam edebilir…
Biliyorum zor, ama sorunu, Türkiye’nin tecrübeleri ve uygulamalarına göre değil, bu ülkenin gelenek, görenek ve alışkanlıklarına göre çözmemiz gerekiyor. Bu noktada, hükümet üzerindeki zorlama ve baskıların kalkması gerekiyor… Herkes bir ucundan tutmuş çekiyor, karar alacak halleri kalmamış…
Hükümet, sükûneti sağlamak ve toplumu birleştirici bir çözüm üretmek zorunda. Ancak görünen o ki, karar almaktan korkan bir hükümet ile karşı karşıyayız. Geçmişte birçok badireyi atlatmış bir toplum olarak, akılcı ve medeni bir yöntemle bu meseleyi de aşabiliriz…
- Yetersizliğin dibe vurduğu bu vasat dönem, hiç bir dönemde yaşanmamıştı…
- Hızla geriye gidiş var ama farkında değiliz
- Bugün değilse ne zaman?
- Çözümün önündeki en büyük engel, adadaki gizlenmeyi bilen para olabilir
- Emrah Yeşilırmak’ın net bir şekilde dokunulmazlığının kaldırılmasına itirazı yok…
- Yıllardır reform konuşmuyoruz...
- İsrailli tutuklandı; yalnız bırakıldı… Macar ve alman kadınlar tutuklandı “bana ne?” dendi… Şimdi sıra Kıbrıslı Türklere geldi…
- Yeteri kadar kavga ettik… eyleme geçmeliyiz…
- Kendi teknoloji festivalimizi dünyaya açabiliriz…
- O, 1 Mayıs mitinglerinin “İsmet abla”sıydı
- TÜM YAZILARI için tıklayınız






