Hükümete duyulan güvensizlik tüm ülkeye, her bireye sirayet etmemeli

ads ads ads ads
25/02/2021

ads

Ali Baturay Ali Baturay


    Meclisteki tartışmalara bakıyorum, sosyal medyadaki paylaşımlara, sokaktaki vatandaşa, tam bir güven bunalımı var…

    Önce hükümete karşı bir güvensizlik var, sonra herkesin birbirine karşı…

    Sorunlar herkesi o kadar çok bastırmış ve bunaltmış ki artık kimse hiçbir şeye olumlu bakamıyor.

    Evet ortada olumlu denilebilecek çok az şey var ama tümden kara gözlükleri takıp da herkesi düşman olarak görmek iyi bir ruh hali değil.

    Sektörlerin, halk kesimlerinin birbirine bu kadar acımasız davranması ve “benim durumum iyi değilse onunki de olmasın” mantığına bürünmesi yanlıştır.

     Ülkede neredeyse hemen her şeye olumsuz bakılıyor, en masumane davranış ve icraatlar bile sosyal medyada bir anda yerin dibine batırılıyor.

     Biliyorum hükümet salgının başladığı günden beridir, ülke halkına eşit davranamadı, imkanları paylaştıramadı, reel sektörü önemsemedi.

    Hükümet edenler, evlatları arasında ayrım yapan ebeveyn gibi davrandı.

    Ta baştan eşit davranma şansı vardı, bunu beceremedi ve zaten hükümet edenlere karşı genel bir güvensizlik var, bu daha da derinleşti.

    Hele de bu pandemi koşullarında partizanlık yapıldığı da görüldü ya güvenin kırıntısı bile kalmadı.

    İnsanların devletten bir beklentisi kalmayınca herkes kendi başının çaresine bakıyor, bireysellik baş gösteriyor.

     Peki herkes başının çaresine bakabiliyor mu? Tabii ki hayır…

     Birliktelikle kuvvetli olunabilir, parçalanarak değil.

     Birbirinin konumundan rahatsız olup, karşıdakini düşmanlaştırmak kimseye fayda getirmez.

     Biliyorum, hükümetin hem muhalefetle hem de sivil toplum örgütleriyle işbirliğine yanaşmaması, fikirlerden, önerilerden yararlanmaması, halkın yanında olduğunu gösterememesi gerginliğe neden oluyor.

    Hükümetin söz verip de yapmadıkları, bakanların birbirini tutmayan çelişkili açıklamaları, talep edilen hayati konularda inisiyatif alamayışı, çözüm üretemeyişi büyük bir sorun.

    Hükümet ortakları UBP ve YDP’nin parti içi çekişmeleri, kurultayları nedeniyle çalkalanmaları artık bıktırdı.

    Hükümet temsilcileri, mecliste sözde yaptıkları ve ileride yapacaklarını anlatıyor ama inandırıcı olamıyor, muhalefet her anlatılan şeye güvenmediğini söylüyor.

     Ekranları karşısında oturan ve meclisi dinleyenler de tatmin olmuyor, WEB TV yayınlarında programın altına çok sert ve güven duymadıklarını gösteren şeyler yazılıyorlar.

    Mesela bugün mecliste muhalefet, üniversite öğrencilerinin ülkeye sorunsuz taşınacağına inanmadığını söylüyor.

    Muhalefet milletvekilleri, karantinaya alınacak öğrencilerin kontrol edilemeyeceğine, denetimin yeteriz kalacağına inandığını söyleyip durdu.

    Havayolu taşımacılığıyla ilgili yayınlanan nomatım yalnızca öğrencileri mi yoksa diğer tüm yolcuları mı kapsadığı yönünde başbakan tam bir cevap bile veremedi, kafaların karışmasına neden oldu.

    Dün de yazmıştım, birçok kişi öğrencilerin karantinada denetlenemeyeceğini düşünüyor ama bu kuşkularla bir hiçbir iş yapamayız.

    “Yapamazlar” deyip de kafadan reddetme yerine, hükümetin bunu doğru dürüst yapması için baskı unsuru olmalıyız, bıkmadan, usanmadan…

    Her yapılacak işe “zaten yapamazlar, vazgeçsinler” dersek, bir adım dahi ilerleyemeyiz.

    “Karantina ücretini neden üniversiteler ödemiyor da devlet ödüyor?” sorusu da çok soruluyor ama aslına bakarsanız üniversiteler online sistemini kurdu, öğrencilerin illa ki gelmesini isteyen onlar değil.

    Evet bu sıkı zamanda elbette göze batıyor bu durum ama keşke hükümet hem bu işi yapabilse hem de ihtiyaçlı kesimlere de katkı yapabilse.

    Hükümetin çok önceden bu konuda taahhüdü var, yükseköğretim yalnızca bugünün meselesi değil, gelecek için de ayakta tutulması gerekir, ülke ekonomisine, piyasaya, birçok sektöre katkısı var ve gelecekte de olacak. O nedenle hükümetin yaptığı maddi katkı aslında yalnızca üniversitelere değil, tüm topluma yapılacak.

    Evet üniversite patronları kazanacak ama yüzlerce vatandaşımız çalışıyor oralarda, öğretim üyesinden, sekreterine, memuruna, şoförüne, korumasına, temizlikçisine çok sayıda insanımız ekmek yiyor.

    Hep aynı şeyi yapıyoruz, turizmde de yükseköğretimde de inşaat sektöründe de ve diğerlerinde, gözümüz hep patronları görüyor ama oralarda çalışanları unutuyoruz, patronları vuracağız diye çalışanları vuruyoruz.

    Patronların kazandığına bakıyor ama onların yanında çalışan emekçileri göremiyoruz, o patronlar yok olduğunda onların ne olacağını düşünmüyoruz.

    Evet bazı istismarcı patronlar vardır, emekçinin hakkını yiyenler de vardır, vergi kaçıranlar da vardır ama genelleme yapmamamız gerekir, “hepsi de aynıdır” diyemeyiz. Üstelik o kötü patronları denetleyemeyen, çalışanını istismar etmesine göz yuman, ondan vergi alamayan da hükümet edenler değil midir?

    Gizli saklı değil ki bu insanlar, ufacık bir ülkeyiz herkes birbirini tanıyor, neler yaptığını görüyor, herkesin gördüğünü ülke yöneticileri neden göremiyor?

     İşte görmelerini sağlamak için baskı unsuru olmalıyız ama hemen herkesle ilgili genelleme yapıp düşmanlaştırmamalıyız. Hepimizin hepimize ihtiyacı var, hükümete duyulan güvensizlik tüm ülkeye her bireye sirayet etmemeli…

 

25/02/2021 20:54
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS:
MANŞETLER

HK Ali Baturay

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.