Hüseyin Ekmekçi yazdı: Bu hakaretten bir başarı hikayesi çıkmaz…
18/04/2025













BAŞDANIŞMANA DESTEK VEREN İMAM DA DAHİL, DUR- OTUR KIBRIS TÜRKÜ’NE HAKARET EDEN HERKESLE İLGİLİ EN AĞIR HUKUKİ VE SİYASİ KARARLAR ALINMADAN, KİMSE KENDİNE BAŞARI HİKAYESİ YAZMASIN… BU HAKARETTEN BİR BAŞARI HİKAYESİ ÇIKMAZ…
BU OLAYDA, ERSİN TATAR’IN ÖNÜNE, ÜNAL ÜSTEL’İ KOYMAK İÇİN BİR FIRSAT OLARAK BAKANLARA DA BİR ÇİFT LAFIM VAR. BU BİRLİK VE BERABERLİĞİ, SİYASİ ÇIKAR İÇİN KULLANACAKSANIZ, VAY BU MEMLEKETİN HALİNE… ÖNCE GEREĞİNİ, SONRA KİMİ İSTERSENİZ ADAY YAPIN…
Şu yaşadığımız hayata bakar mısınız? Onlarca sorunun çözüm beklediği, rüşvetin, liyakatsizliğin, adam kayırmanın esir aldığı bir kamu düzeninde yaşıyoruz. Kanser hastası ilaca ulaşamıyor, öğrenci sınıf bulamıyor; ama biz, burada etnik köken üzerinden kendimizi ispatlamaya çalışıyoruz…
Son bir ayda yaşadıklarımıza bakın. Herkesin birbirine pervasızca hakaret ettiği, Türkiye’de önüne gelenin Kıbrıslı Türklere ayar verdiği bir delirme hâli… Üstelik bunu büyük bir rahatlıkla yapabiliyorlar. Peki, Kıbrıslı Türkler bu noktaya nasıl geldi? Gerçekten buna kafa yoran var mı?
Nasıl bu hâle düşürüldük? Bu ülkeyi yönetenler kendilerini nasıl konumlandırdı? Eline kalemi alan, mikrofon uzatılan, sosyal medyaya giriş yapan birçok kişi, Kıbrıslı Türklere ve onları yönetenlere nasıl bu kadar kolay hakaret edebiliyor?
Kabahatin tamamı bizde değil belki ama, bu ülkeyi yönetenlerin ciddi hataları, ihmalleri ve eksiklikleri olduğu çok açık. Bu kadar pasif, ruhsuz, vurdumduymaz bir devlet adamlığı olmaz. Makam- mevki devam etsin diye, siz o ağırlığı koymazsanız, gelen de, giden de üstünüzde tepinir…
Günlerdir Kıbrıslı Türklere hakaret ediliyor. Bu hakaretlerden nasibini alan son isim de Başbakan Ünal Üstel. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın başdanışmanı, bu ülkenin başbakanına “boş konuşan” ve daha da vahimi “Türkleşemeyen Rumcu” deme cüretini kendinde bulabiliyor.
Başbakan, bir anda organize bir sevgi gösterisinin ortasında kaldı. UBP içinde adeta bir sahiplenme kampanyası başlatıldı. Herkes bir anda dedesinin mücahitliğini, 1571’den beri bu topraklarda olduklarını, şehitlerini, gazilerini hatırlayıp anlatmaya koyuldu.
Ancak asıl soruyu kendimize sormalıyız: Neden sürekli sınava çekiliyoruz? Neden Türk olduğumuzu, bu topraklara ait olduğumuzu durmaksızın anlatmak zorundayız? Türkiye toplumuna bile kendimizi anlatamamışız; sabah erken kalkan bize hakaret edebiliyor. Alt düzeyinden en üst makamına kadar…
Şimdi bir başdanışmanın cehalet ve kabalık dolu sözlerine cevap yetiştirme derdindeyiz. Biz bu hakaretlerin karşılığını verirken, UBP içinde bazıları bu rezaleti bir başarı hikayesine çevirmeye çalışıyor. Oysa bir başbakan hakarete uğruyor, hakaret eden hâlâ görevde
Kantarın topuzu iyice kaçtı. Herşeyden önce, başdanışmanın attığı mesaj halen X hesabında duruyor…Altındaki hakaret dolu yorumlar devam ediyor. Üstelik, “af dilerim” derken, Başbakan Üstel’e yeniden ve yeniden hakaret ediyor….
Dediğim gibi, bu ülke siyasetçisi bu kadar kolay “hakaret edilen” konumuna geldiyse, kabahati biraz da kendilerinde aramalı ama… Herkes de haddini bilecek. Bu dünyada bir kez daha kendimizi yapayalnız hissettik, utandık, sıkıldık…
Dünyanın en güzel ülkesi bir kez daha kendi içinde ayrışıyor, yalnızlaşıyor. Hükümet umarım bu olaydan ders çıkarır da, hengi konuda nasıl karar vereceğine, usulsüzlüklerin üzerine gidip, rüşvete son vermeye, vatandaşlık politikasından vergi reformuna kadar adımlar atar…
Yok eğer, bu olayda da, Ersin Tatar’ın önüne, Ünal Üstel’i koymak için bir fırsat olarak bakanların yolundan gidilecekse… Bu olaydan bir mağduriyet çıkarıp, yine siyaseten kazanım elde edilecekse… Vay bu ülkenin, ülke insanının haline…
Aday kim beni ilgilendirmez ama, yöntem de bu değil… Bunca hakaret, aşağılama, karalama… Başdanışmana destek veren imam da dahil, dur- otur Kıbrıs Türkü’ne hakaret eden herkesle ilgili en ağır hukuki ve siyasi kararlar alınmadan, kimse kendine başarı hikayesi yazmasın…






