KÖTÜ YÖNETİM HAYAT PAHALILIĞI VE ENFLASYON SARMALININ İÇİNDE DAR GELİRLİYİ YOK EDİYOR… ÜLKEDEKİ STATÜKO “GARİBAN” EDEBİYATI ÜZERİNDEN KORUNUYOR… OLAN GERÇEKTEN GARİBANA OLUYOR

ÜLKEDE EKONOMİ YÖNETİMİ YOK. ATILAN BİR ADIMIN NELERE MAL OLACAĞINI DÜŞÜNEN, PLANLAYAN BİR SİSTEM YOK. ZAM FURYASI BAŞLADI… DEVLET EKİM MAAŞI İÇİN 5 MİLYAR TL BULMAK ZORUNDA… AKARYAKIT, GAZ, ELEKTRİK, ET, SÜT ZAMMI KAPIDA…

Asgari Ücret, dün yeniden belirlendi. Net, 35 bin 180 TL olarak açıklandı. Buna göre brüt asgari ücret de 40 bin 436 TL olacak. Tam detaylarını hesaplamadık ama, işveren katkıları vs ile en düşün personel maliyeti bir işletme için 45 bin TL civarında olacak

İşveren temsilcileri toplantıya katılmadı. İşçi ve devlet tarafı toplantıda yer aldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu’nun bu konudaki tavrı netti, işçiyle birlikte hareket etti. Son dört aylık hayat pahalılığı, yüzde 19.19 olarak asgari ücrete yansıtıldı.

Elbette 10 günlük bir itiraz süresi var. Bu sürede “itiraz olursa” masa yeniden kurulacak. İşçi tarafı mutlu, masadan istediğini aldı, kalktı. Devlet tarafı mutlu, kurultay öncesinde işçiyi karşısına almadı. Ama bu itiraz süresi her şeye gebe

Herkes de kabul ediyor ki, asgari ücret bağlamında KKTC, artık bin dolar rakamının üzerine çıktı. Avrupa Birliği ülkeleri dahil, bir çok yerde asgari ücret bin doların altında… Hele yabancı ülkeden gelip, çalışanlar için…

Aynı tartışmaları döne döne yapıp, bir noktaya varmayan, aptallardır. Bizim ekonomi anlayışımız da bu noktadadır. Aynı tartışmalar sürekli yapılır, hiçbir sonuç alınmaz. Aynı hatalar da yapılmaya devam edilir. Buralarda hayat böyle devam edip gider…

“Asgari ücret artışları, işsizliği tetikler” popülist bir söylem değildir. Birçok işletmenin giderleri artıyor. Maalesef, statükocu söylemlerle sendikalar da bu sarmalın önemli bir aracı haline geldiler. Oysa bizim, ekonomik akla, gerçekçi politikalara ihtiyacımız vardır

Daha önce de söyledim. Türkiye, TL kullanımından kaynaklı enflasyonun etkisinde. TC maliyesi de, buna uyun politikalar uygulamakta… Buna göre enflasyonun düşeceği, faizlerin azalacağı bir süreç yönetiliyor. Başarılı olunur, olunmaz zaman gösterecek

Türkiye bir politika uygularken, KKTC’de böyle bir politika uygulaması yok. Bizde, “saldım çayıra, Mevlam kayıra” sistemi devrede. Ekonomi Bakanı zaten devlete, millete küs… Maliye Bakanı bir an önce sağlık bakanı yapılmayı hayal ediyor, yaptığı işten anlamadığı kesin…

Bu sarmal içerisinde şimdi tek bir gerçeğimiz var. İğneden ipliğe ciddi bir zam furyası bizi bekliyor. Devlet kamu maaşlarını ödeyebilmek için Ekim ayı sonunda 5 milyar TL’ye ihtiyaç duyuyor. Bu kaynağı ya borçlanarak yaratacak, ya da dolaylı vergilere yüklenecek

Bu da, akaryakıt, gaz, sigara, alkol gibi alanlara yeniden bir zam demek. Kıb- Tek, artan maaş yükü için elektrik fiyatlarına “bir fiyat ayarlaması” daha çekecek. Girdi maliyetleri arttığı için tüm piyasa en az yüzde 30 yeniden ve yeniden zamlanacak…

Döviz enflasyonu yüzde 10 civarında. Dövizin yüzde 10 arttığı son dört aylık dönemde, enflasyon neye bağlı olarak yüzde 20 arttı? Cevabı işte burada… Kötü yönetim. Devletin ekonomik aklı yoksa, kurultay ekonomisi uygulanıyorsa, en fazla yüzde 10 olması gereken enflasyon yüzde 20’ye çıkıyor

Peki Hayvancı ne yapacak bu sürede? Süte de, ete de zam istemeyecek mi? Makinist, tornacı, boyacı, sıvacı, otobüs şoförleri… Of ki ne of… Bu sarmal uzayıp gidecek. Ayakta kalan, kalacak. Kalamayan, yok olup gidecek. İşten durdurmalar bu dönemde hızlanacak…

En kötüsü de, Yeşil Hat Tüzüğü üzerinden Güney Kıbrıs’a iş yapan ve döviz üzerinden gelir elde eden bir çok işletme tercih avantajını kaybediyor. Süt imalatçıları rekabet gücü kaybediyor… Hükümet seyrediyor. İşçi- işveren- sendikacı ise birbiri ile kavga etmekle meşgul…