Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir’in bir yazısı nedeniyle yargılandığını ve hakkında 10 yıl hapis cezası talep edilen davanın ilk duruşması bugün yapıldı. Kişmir’e destek için tüm gazeteci dostlarımız gibi ben de oradaydım.

Kişmir’in kaleme aldığı yazıyı doğru bulup bulmamak bir yana, bir gazetecinin yazdığı bir köşe yazısı nedeniyle hapisle yargılanması kabul edilemez. Hangi görüşü savunursa savunsun, fikirlerini ifade eden bir gazeteciyi hapse atmak, demokrasiyle bağdaşmaz.

Bir gazeteciyi hapse göndermek, sadece o kişinin değil, tüm toplumun ifade özgürlüğüne bir darbe demektir.

Demokrasi dediğimiz şey düşüncelerimizi serbestçe ifade edebilmemiz anlamına gelmiyor mu?

Bir köşe yazısı nedeniyle yargılanmak üstelik 10 yıl gibi ağır bir ceza ile karşı karşıya bırakılmak ifade özgürlüğü açısından ciddi bir tehdit.

Bugün Ali Kişmir’in başına gelenler, yarın başka bir gazeteciye ya da başka bir yurttaşa da yaşatılabilir.

Fikirlerimizi özgürce açıklayabilmek, görüşlerimizi paylaşabilmek demokrasinin en temel taşlarından biri, eğer bu taş yerinden oynarsa, geriye sadece korku kalır.

Kimse bu korkuyla yaşamak istemez, bu ülkede diktatörlük rejimi değil demokrasi vardır.

Köşe yazıları eleştirilebilir, tartışılabilir, hatta sert tepkiler de alabilir. Ancak bir yazının hapisle yargılanması, ne bu ülkenin hukukuna, ne de özgürlük anlayışına yakışır.

Yargımızın en doğru kararı vereceğine inanıyorum

Ali Kişmir davası, ifade özgürlüğü ve demokrasiye olan inancımızı savunmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.

Unutmayalım: Fikirler cezalandırıldığında, susturulan sadece bir kişi değil, tüm toplum olur.