İftira atacak cesareti olanlara da adalet yüzünü göstermeli

YAYIN TARİHİ:
ads ads ads
20/05/2025


Hüseyin Ekmekci Hüseyin Ekmekci


OCUĞUN VELAYETİNİ ALMAK İSTEYEN BİR ANNENİN ORTAYA ATTIĞI “TACİZ” İDDİASI, BİR BABANIN 8 YILINA MAL OLDU. AKLANDI… AMA KAYBETTİĞİ SADECE 8 YIL DEĞİLDİ… EZİLDİ, İNSAN İÇİNE ÇIKAMADI…

1 YIL DA HAPİS YATTI, DEVAMINDA MAHKEME, “SUÇSUZ” DEDİ… O KADAR? İFTİRAYI ATAN ANNE? NASIL Kİ TACİZ, TECAVÜZ VE ÇOCUK İSTİSMARINDA EN AĞIR CEZALAR VERİLİYOR, İFTİRA ATACAK CESARETİ OLANLARA DA ADALET YÜZÜNÜ GÖSTERMELİ…

“Ebeveyn Yabancılaştırılması Sendromu….” Hiç duydunuz mu? Bir ebeveynin, diğer ebeveyne karşı çocuğunu uzaklaştırma savaşı gibi de anlayabiliriz. Ve maalesef, boşanma ya da velayet davalarında artık çok sık görülen bir durum haline geldi

Ülkemizde, artık boşanma sayıları, neredeyse evlenme sayılarından çok fazla… KKTC İstatistik Kurumu’nun 5 Mart 2025 tarihinde yayınladığı ististiki bilgiler de aslında bu gerçeği doğrular nitelikte…

İstatistik Kurumu’nun “Nüfus ve Demografi Bülteni 2014-2023”e göre, 2014 yılında 1316 olan evlenme sayısı, 2023 yılında 1223’e düştü. 2020 yılında evlenmelerin 951 ile en düşük sayıya ulaştığı görüldü. 2014’te 829 olan boşanma sayısı ise 2023’te 1148’e yükseldi.

Boşanma vakaları arttıkça, mal, çocuk velayeti gibi kavgalar da artıyor. Hele işin içerisinde aldatma, kıskançlık ve intikam alma da girince, boşanma davaları neredeyse büyük bir kavgaya dönüşüyor. İşte burada devreye zaman zaman “iftira” da giriyor.

Polisin en dikkatli olması gereken alan da burası. “Kadın beyanı esastır” üzerinden ilerleyen bir çok süreç, içerisinde iftirayı da barındırıyor. Bu ülkede, ayrılma aşamasındaki babayı cezalandırmak için çocuk cinayeti işleyen anne gördük, maalesef. Acısı, içimizde, halen

Geçtiğimiz gün bir olay daha yaşadık… Murat Çalış… Bu ismi hatırladınız mı? Sekiz yıl süren bir iftirayla yaşadı. “Öz kızına cinsel istismar” iddiasıyla yargılandı. Bir yıl hapis yattı. Sonra beraat etti. Suçsuz olduğu ortaya çıktı.

Bu olay Kuzey Kıbrıs’ta yaşandı. Düşünebiliyor musunuz? Bir baba, boşandığı eşin velayet savaşı sırasında atılan bir iftira ile hayatının sekiz yılını mahkeme salonlarında, bir yılını da hücrede geçirdi. Ve nihayet, çıkan karar: Suçsuz!

Maalesef bu olay bir istisna da değil. Sık sık yaşanıyor. KKTC’de bu tür iftiraların sayısı her geçen yıl artıyor. Boşanma aşamasında kadınlar, maalesef zaman zaman avukatların da yönlendirmesiyle, velayet ya da mal paylaşımı avantajı için “taciz” ya da “şiddet” kartını masaya sürebiliyor…

Murat Çalış’ın açıklamalarındaki şu sözleri unutmam: “Psikolojim bozuldu. Öz yeğenlerime sarılamadım, komşularımın evine gitmekten çekindim. Ama hiçbir zaman adaletten kaçmadım. Masumdum ve bir gün adaletin yerini bulacağına inandım.”

Murat Çalış’ın şu sözlerine ise katılmam: "İleri bir dava açmayı düşünmüyorum… 41 yaşından 48 yaşıma kadar ömrüm mahkemelerde geçti. Artık mahkemeye gitmek istemiyorum. Yalnızca kızım için iyi bir gelecek istiyorum."

Tamam, şiddet gören, tacize uğrayan çok kadın, çok çocuk var bu ülkede. Tarihin hiçbir döneminde taciz, tecavüz, istismar, çocuk istismarı bu kadar çok olmamıştı. Polisi de anlıyorum… Ama “iftira” ile “gerçek” arasındaki ayrımı da bulmak polisin görevi… “Mahkemeye sevk edelim, o çözer” demek, ortaya böyle mağduriyetler çıkarıyor

Kadın beyanı kutsaldır ama… Bu ülkede yüzlerce baba, çocuklarını göremiyor, toplum önünde lekeleniyor, yıllar sonra “pardon” demek adil mi? Polis, bu tür şikayetlerde artık daha derinlemesine araştırma yapmak zorunda. Tek taraflı ifadelerle insanları tutuklamak, toplum önüne teşhir etmek vicdana da hukuka da sığmaz

Son sözüm de savcılık makamına… Ortada bir iftira varsa, bu iftirayı atan kişi kim olursa olsun, onu en ağır şekilde cezalandırmak için harekete geçmeli. Yok eğer, beraatin nedeni "yetersiz delil" ise o da kamuoyuna daha detaylı bir şekilde açıklanmalı

Ve sistem, iftirayı cesaretlendirmemeli. Tam tersine, yalan beyanların ve delilsiz suçlamaların önüne geçmeli. Yoksa adalet sistemimiz, kadın-erkek eşitliğini korumak yerine, yeni bir adaletsizlik üretmeye başlar. Şu an olduğu gibi!

Çocukları “savaş silahı” gibi kullanan anne-babalar aslında çocuklara en büyük kötülüğü yapıyor. Psikolojik yıkım, güven kaybı, gelecekte oluşacak travmalar… Bir çocuğun ruhu üzerinden kazanılan hiçbir dava aslında kazanılmış değildir.

YAYIN TARİHİ:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad ad
TAGS:
MANŞETLER

HK Hüseyin Ekmekci

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.