İletişim Aczi ve Anlama Güçlüğü

ads ads ads ads
20/02/2021

ads

Aybike Yektaoğlu Aybike Yektaoğlu


Çok bunaldık. Hem de haddinden fazla. Özellikle de kontrolümüzde olmayan bir şeyin bizleri yaklaşık 1 senedir yönetmeye çalışmasından, belirsizlikten, bilinmezlikten çok sıkıldık.

“Artık tanıyoruz” diyen çok. Yok öyle bir şey! Bunlar yalnızca varsayım. O kadar. Tükettik, kurtulduk dediğimiz vakit, başka yollardan karşımıza çıkıyor. Eskiye dönebiliriz dediğimiz anda “hayır! Ben bitti demeden bitmez” diyor.

Görülmeyen, tutulamayan, kontrol edilmesi ne para ne servet ne güç ile mümkün olan bir mikroorganizma. Dünya yaklaşık 1 seneyi aşkın bir süredir, biz ise yaklaşık 11 aydır bu mikroorganizma ile birlikte yaşamayı öğrenmeye çalışıyoruz.

Ülke olarak kendimizi “büyük güç” gibi tanımlayarak konuşmalar yapsak dahi, aslında kontrolü elimizde olmayan, dahası kontrolünü teslim ettiğimiz bir ada parçasının bir yarısında yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Daha doğrusu, hayatta kalmaya çalışıyoruz.

Herkes her şeyi biliyor! Günün konusu ne ise, o konu üzerine birkaç satır okundu mu, herkes işin ustası kesiliyor! İşin ustası, bilirkişisi kesilmek bir yana, alanında uzman olanlara bile kafa tutacak noktaya varan tartışmalar ile bir gün diğer günü izliyor.

En büyük sorunlarımızdan biri, elimizdeki olanakları ve kaynakları değerlendirmeyi bilemememizdir. Bugün sosyal medya dünya ile bir iletişim aracı olabilir. Ama doğru şekilde kullanmayı bilmeyen ender ülkelerden olduğumuz kesin.

İletişim uzmanları, iletişim meslek dallarında insan yetiştiren kişiler, artık isyana başlamış, dalga geçer noktaya gelmiş veya anlama zorluğu çekmeye başlamışsa, işte o zaman bir toplum için tehlike çanlarının II. senfonisine geçmişiz demektir.

İletişim araçları bir ülkede siyaseten devrim, diktatörlük rejimi, askeri rejim, dini hegemonya için yüz yıllardır kullanılan bir yoldur. Yöneticiler ve halk arasındaki İletişim, bir rulo parşömen üzerine elle yazılan fermanların halka bildirilmesinden, günümüz internetine çok geniş bir zaman diliminde, çok uzun bir yoldan gelmiştir.

Fermanların okunma şeklinden, elle yazılıp halka dağıtılan duyurulardan, duvarlara yazılan mesajlara, basılı gazeteden, devlet televizyonlarının halka doğru, eşit ve adil habercilik ve iletişime süreç incelendiğinde bu işin halka yansıyan tarafının bir etiği ve biçimi vardı.

Bugün gelişen teknolojiyle birlikte, yeni bir gazetecilik anlayışı ortaya çıktı. İnternet gazeteciliği ile halkla iletişim bağları yeniden kurulmuştur. Dünya bir yana, biz bir yana, uzmanlığı, pratiği iletişim olan tüm profesyonellerin de mesleği bugün sallantıdadır.

Yasama, yürütme ve yargı üçlüsü ülkelerin 3 büyük gücü olarak kabul edilirken, 4. güç olan medya doğru kullanım çizgisinden sapmasından dolayı, ülkemizde güvenirlik açısından çok büyük sorun yaşamakta ve iletişim bozukluklarına sebep olmaktadır.

Dünyanın en popüler ve güvenilir iletişim araçları (gazete, tv, radyo) gelişen teknolojiye ayak uydurarak, ama çizgilerinden sapmayarak insanlara doğru ve güvenilir haber ulaştırarak popülerliklerini ve güvenirliklerini korumaktadır. Fakat bizde belli medya kuruluşları hariç, değişen siyaset ile bukalemun medyacılığına soyunulmaktadır. Bunun en büyük tehdidi ise halkın yozlaşması ve günü gelince bu tehdidin de bütün medyayı bumerang gibi biçmesi olacaktır.

Son zamanlarda devlet üst düzey makamları tarafından yapılan açıklamaların anlaşılmazlığı ise yine devletin iletişim araçlarını doğru düzgün kullanamamasından kaynaklanır. Bakanlıklardan çıkan her açıklama doğru kabul edilir ve halka aynı şekilde devletin haber ajansından aktarılır. Bu konunun eş anlamlısı şu şekilde olabilir. “X hastalığın çaresi bulundu” başlıklı makale yayınlayıp, olmayan veriler ile kendini bilim insanı olarak manşetlere taşıyan sahte bir akademisyen ile “xx yasadaki sorunu BEN çözdüm” açıklaması yapan bir bakanın her dediğini doğru kabul edip tarihi baştan yazmaya çalışmanın bir farkı yoktur.

Hali hazırda mevcut kaosun içinde başbakan çıkıp her açıklama yaptığında yaşanan anlama güçlüğü bir yana, dedikodu, manşet ve benzerleri, gazetelerin yanıltıcı, yanlış ve hatta çarpıtılmış başlıklarla okuyucularına aktardıkları haberler karşısında, halkın bir kesiminin akıl sağlığını hala koruyor oluşu takdire şayandır.

Bazı siyasiler monoloğu tercih eder. Kendi konuşur kendi dinler. Tartışmadan korkar. Çünkü atıp tuttuğu yalanlar ve uydurmaları kendi partisinden olmayan biri ile tartışması demek, popülerliğine zarar gelecek demektir. Halbuki dünya basını ve özellikle TV kanalları incelendiğinde, halkın doğru zeminde yapılan tartışma programları üzerinden bilgi edinmesi, kanaate varması ve hatta söylenenler/tartışılanlar üzerinden kendini geliştirmesi öngörülür veya sağlanır.

Bugün iletişimci yetiştirenler veya meslekte çok uzun zamandan bu yana görev alıp günümüz koşullarında, içinde olduğumuz duruma isyan edenler varsa, anlayın ki artık tehlike çanlarının II. senfonisinin de belki sonuna gelmiş bulunmaktayız.

Halka doğru ve güvenilir haberleri vermek, iletişim araçlarını kullanarak halkın psikolojisini korumak sağlık ve ekonomi bağlamında büyük bir zorunluluktur. Devlet kademlerinde görev alan basınla ilişkili herkesin en asli görevi makama değil halka olan sorumluluklarının gereğini yerine getirmektir.

Bugün başbakanın siyasi “manevramtrak” açıklamaları ile halkla iletişim kurmaya çalışmasındaki düştüğü aciz durum, halkın anlamadığı için medyanın halka doğru ve anlaşılır yolla anlatmaya çalışmak için harcadığı enerjinin gereksizliğini toptan ele aldığımızda, sorulması gereken sorulardan bir tanesi de şudur:

Basın müdürleri neden atanıyor, ne için oradadırlar? Kamu hizmeti hukuki terim olarak “halkın ortak gereksinimlerini karşılayan ve devletçe yerine getiren işler” demektir.

Atanan ve halkın vergileri ile ödenen bazı basın müdürleri iletişim aczi ve halkın anlamaması için mi görevdeler?

20/02/2021 15:31
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Aybike Yektaoğlu
MANŞETLER

HK Aybike Yektaoğlu

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.