İnadımız…

ads ads ads ads
08/09/2019

ads

Cenk Uzunoğlu Cenk Uzunoğlu


GÖR DENİLEN / Cenk Uzunoğlu

Kıbrıs sorunu dediğimiz sorunun çözülememesinin bir sebebi de Kıbrıs Türkünün kimliğini yalnızca ‘’Kıbrıslılık’’ ile ya da yalnızca ‘’Türklük’’ arasında terk etmek istememesi yatmaktadır.

Bu sorunun uzamasındaki etkenlerden biri bizim bu inadımızdır.

Rumlara göre biz Kıbrıslı; Türkiye’ye göre ise yalnızca Türk’üz…

Ve her iki görüşe göre de varlığımızı etnik, ulusal, kültürel aidiyetimizi terk edip varlığımızı ya yalnızca Kıbrıs’a ya da yalnızca Türklüğe armağan etmeliyiz.

Nedense bu konuya bırakın dışımızdakileri, içimizde taraf olanların bir kısmı bile ‘’Kıbrıs’’ ile ‘’Türklüğün’’ ikisinin bir arada var olabileceğini anlamak istemiyor. 

Her iki yaklaşım da “kimliğinizi terk ederseniz, sizin için hiçbir sorun kalmaz” yaklaşımının ta kendisidirler.

Bunun da kökünde Kıbrıs Türkünün ayrı bir varlık olarak var olmasını ve hareket etmesini istememek yatmaktadır. Bu yaklaşımın içine şimdi gaz da dahil olduktan sonra bu realite farklı bir boyut ve anlam kazanmıştır.

Kıbrıs Türkünün stratejik önemi ada üzerindeki fiziki varlığının ötesine denize de uzanmıştır. Kendi ‘’değerimizin’’ farkına varmak adına son dönemde olanın bir boyutu da budur.

Bunun etkisiyle de olacak bizi boş tutmamak adına yeni hükümetin programında yer alan iki ayrı devlet üzerine yorumlar yapılmaya başlanmıştır.

Belli ki bu konuda Türkiye devletinin de telkiniyle bir hava yaratılmak isteniyor.

Asıl amaç ön planda iki devlet olasılığını konuşturup arka planda Türkiye’deki yandaş basında da yer aldığı üzere ‘’manevi’’ açıdan çökmüş olan Kuzey’in Rum’un son sahneye kadar gazdan verilecek olan payı saklayıp sunacağı maddiyata kapılıp ‘’elden gitmesini’’ önlemek mi?

Rum’un çıkaracağı gazdan elde edilecek pay ile son tahlilde Kıbrıs Türkünün arkasına bakmadan yürümesiyle Türkiye’nin Kıbrıs dış politikasının çökme endişesi mi tüm bunları yaptıran diye düşünmeden insan edemiyor?

Geçmişinde hiç olmasa da Kıbrıs Türküne duyulan güvensizliğin yarattığı gizli paranoya mı yatıyor T.C. devletinin bu yeni Kıbrıs siyasetinin özünde?

Bu konuda tereddütler var, çünkü bunu Türkiye’de dile getirenlerin iş yapış şekilleri ve milli söylemlerinin içinde Kıbrıs Türküne ters gelen unsurları da barındırdığını görüp de endişe duymamak elde değildir.

Bir tarafta adanın güneyinde ağzı açık bizi yutmak için bekleyen zihniyet.

Diğer tarafta da din ile harmanlanmış içinde Atatürk’ü barındırmayan ‘’milli’’ söylem ve dayatmaları ortaya koymaktan kaçınmayanların kibirli yaklaşımı.

Bu iki karamsar tablo tartışmaya açılsa ayni kefeye girmez. Girmez ama yine de Kıbrıs Türkünün kafasındaki gelecekle ilgili belirsizliği ve ikilemin kaynağı bu iki tablo arasında artık yapması gereken tercihtir.

Kıbrıs Türkü, etnik aidiyetini, kendi kendine bırakıldığı günlerde bile hiç gönül koymadan dirençle savunmuştur ama artık gemi ciddi su almaya başlamıştır.

Köprüden önceki son çıkışın eşiğine gelinmiştir.

Rum tarafındaki ve Türkiye’deki egemen çevreler bizi kendinin bir alt kategorisi olarak görmeye, görmek bir şey değil, bunu dolaylı olarak kabul ettirme noktasına bizi itme çabasındadır.

Hem güneyimizde hem de kuzeyimizde ‘’inadımızı’’ bir türlü anlamak istemeyen, kendi paradigmasının şablonunu, yıllardır illâ ki bize giydirmeye çalışan anlayış var gücüyle devrededir.

Birine karşı çıkarken, ötekini savunur duruma düşme algılamasının rahatsız edici polemiğini de bir kenara koyup partiler üstü tercihimizi ortaya koymamız şarttır.

Gerçekçi olmak gerekirse ön plana çıkan siyasetçilerinin söylemleri ne kadar antipatik olsa da Kıbrıs Türkü olarak varlığımızı bir tek AB çatısı altında teminat altına almamız mümkündür.

Kıbrıs Türkleri olarak gerek ekonomik gerek kültürel ve gerekse de politik olarak, gelişmekte almamız gereken yolu ancak AB çatısı altında alabiliriz.

Kendi yolumuzu Türkiye’deki yakın geçmişteki gelişmelere baktıkça iç hukuk ve yaşam tarzı açısından çok daha yakın hissettiğimiz AB çatısı altında kendimiz çizelim görüşü yeni siyaseti oluşturma alanıdır.

İki ayrı devlet ya da federasyona inanmış olanların büyük bir kısmının bir araya gelip oluşturabileceği yeni partiler üstü koalisyonun hem kırılma hem de kurulma noktası tam da burasıdır.

Çözümün her durumda AB çatısı altında olmasının ortak bir siyaset paydası olarak mutabık kalınması önümüzdeki yıl yapılacak olan seçimi kimin kazanacak olmasından daha da önemli bir mesajı içerir.

Federasyon olmaz deyip kuru kuruya yalnızca iki ayrı devlet diyerek Türkiye’ye yama olan bir yapı olmamalıyız.

Bugüne kadar taşıdığımız bize özgü şekilde inadımıza devam etmekten başka çaremiz yoktur.

Bundan sonraki siyasi tercihimizi AB çatısı altında iki ayrı devlete gidecek olan çözümün nasıl olacağı ve bunun liderliğini kimin en iyi şekilde yapacağına yönelik yapmalıyız.

08/09/2019 09:12
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: İnadımız…, haber, kıbrıs,
MANŞETLER

HK Cenk Uzunoğlu

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.