Son birkaç aydır kısır bir döngünün içerisindeyiz: bir hafta iyiysek bir hafta hasta…

Öksürük, burun akıntısı, halsizlik... Bu döngü, alışılmış mevsimsel hastalıkların ötesinde bir hâl aldı. Kendimi bildim bileli bu kadar uzun süre hasta olduğumu hatırlamıyorum.

Ve şimdi, eşim de aynı şikayetlerle boğuşuyor. Bu sabah baş ağrısı ve halsizlikle başlayan belirtiler, dayanılmaz bir noktaya ulaştığında soluğu özel bir hastanenin laboratuvarında aldık. Koridorlar tıklım tıklım, özellikle de küçük çocuklar... Hepsinde benzer belirtiler.

5 dakikalık tahlil sürecinin ardından sonuçlar telefonumuza geliyor: İnfluenza A Pozitif.

Antibiyotik kullanmayı ve kullandırtmayı hiç sevmem ama bu kez mecbur kalıyoruz. Doktorumuz hem virüs hem de bakteri olduğunu söylüyor.

Ülkenin yarısı bu hastalıktan kırılıyor. Çevreme bakıyorum; neredeyse herkes hasta.

Ya kendisi ya da çocuğu. Hastaneler dolup taşıyor. Kış aylarında hastalıkların artmasını doğal karşılayabiliriz, ama bu kadar yaygın ve dirençli bir salgınla sanırım ilk defa karşılaşıyoruz.

Bir uzman değilim ama bunun normal olmadığını söyleyebilirim.

Özel bir hastanenin verilerine göre, üst solunum yolu enfeksiyonu şikâyetiyle başvuran hastaların %78,3’ünde İnfluenza A teşhis edilmiş.

Peki ne yapabiliriz? Özellikle hasta olan kişilerin kalabalık ve kapalı alanlarda maske takması gerekiyor. Hijyen kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalmalıyız.

Bu salgın, sağlığımız kadar toplum bilincimizin de test edildiği bir süreç. Hem kendimiz hem de çocuklarımız için daha dikkatli ve daha duyarlı olmak zorundayız.