Keşke, ‘görülen lüzum üzerine’ demeseydiniz, çünkü neden lüzum ettiğini biliyor herkes

ads ads ads ads
25/07/2022

ads

Ali Baturay Ali Baturay


   “Görülen lüzum üzerine” sözünü hiç sevmem. Yalnız ben değil, birçok insan sevmez, çünkü “görülen lüzum üzerine” sözü, genellikle yapılan işe bir bahane, bir uydurma sebep bulunamadığı ya da bir şey gizlenmek istendiği zaman kullanılır.

    Genellikle bu kalıp sözün arkasından pek de iyi şeyler gelmez…

    Mesela pat diye işinize son verirler, “neden?” dersiniz, “görülen lüzum üzerine” derler.

    Başka hak ihlallerinde de böyle olur, “görülen lüzum üzerine” hakkınızı gasp ederler.

    Bu sözü sarf edenin ya gerçekten yapılan eylem için bir bahanesi yoktur ya da gerekçeyi söylemeye korkuyordur.

     “Görülen lüzum üzerine” sözü, “Ben böyle uygun gördüm sizi ilgilendirmez” manası, kişinin bir anlamda hesap vermek zorunda olmadığı iması taşır…

     Bazen bir yerde pat diye birisinin istifasını görürüsünüz, “görülen lüzum üzerine” derler…

     İstifasını gerektirecek kötü bir şey olmuştur, açıklansa prestiji sarsılacaktır ama patronuyla karşılıklı anlaşırlar, o istifa edecek, patron da gerekçeyi açıklamayacak… Bu tür anlaşmalarla ortaya çıkan istifalarda da “görülen lüzum üzerine” denir.

     Ancak yukarıda bahsettiğim, yetkili makamların, aşağıdakilerle ilgili aldığı kararlarda daha çok kullanılan bir ifadedir.

     Bu “yetki bende, yaparım” tavrı doğru değildir, o görülen lüzumu halkın, kamuoyunun bilmesi gerekir, hele de o makam devlet makamlarından biriyse şeffaflık şarttır.

     Görülen lüzumu halk da bilmelidir, böyle kaçak ifadelerle olmaz.

     Ülkede son dönemlerde birçok tartışmaya, gelişmeye, fiyaskoya konu olan Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu (KIB-TEK), Maliye Bakanlığı bünyesinden alınıp, Başbakanlığa bağlandı.

     Başbakan Ünal Üstel, açıklamasında gerekçe olarak da “görülen lüzum üzerine” dedi…

     Aslında Başbakanın “görülen lüzum üzerine” sözü, yukarıda anlattıklarıma hem uyuyor hem de uymuyor, çünkü tamamen gerekçesiz değil açıklama. Başbakan bazı gerekçeler saydı ama esas söylemesi gerekeni söylemedi.

    Şimdi Başbakanın açıklamasından alıntılar yapalım…

    “Son zamanlarda yaşanan gelişmeler üzerine” dedi…

     “Elektrik Kurumu’nun doğru, etkin ve ülke ekonomisine olumlu katkı yapacak şekilde, kesintisiz enerji arzının sağlanması için gerekli her türlü çalışma Başbakanlık bünyesi altında yapılacak” dedi…

    “Kurumun düzgün ve hesap verebilir bir şekilde kesintisiz enerji arzı sağlaması için gerekli her türlü tedbiri alacağız” dedi.

     “Her ne isterse olsun son dönemde halkımızın mağdur olmasına ve sıkıntı yaşanmasına neden olanlardan hesap soracağım” dedi…

    Şimdi bakalım Başbakanın ne demek istediğine; “son zamanlardaki gelişmeler” dediği, doğrudan akaryakıt alımları nedeniyle devletin fazladan milyonlarca para harcamasını mı kastediyor, yoksa biraz daha geriye gidip ülkenin elektrik kesintileriyle karanlığa gömülmesini mi? Yoksa daha gerileri mi kastediyor?

    KIB-TEK’te sorunlar yeni başlamadı ki? Son üç yıldır ama özellikle de son iki yıldır tam bir kaosa dönüşmüştür orası, yanlış işlerin, ihmallerin, istismarların haddi hesabı yoktur…

    Gelelim diğer söze; Elektrik Kurumu’nun doğru, etkin ve ülke ekonomisine olumlu katkı yapacak şekilde, kesintisiz enerji arzının sağlanması için gerekli her türlü çalışma Başbakanlık bünyesi altında yapılacakmış.

   Yani KIB-TEK, Maliye Bakanlığı bünyesindeyken bunlar yapılamıyordu, doğru yönetilmiyordu, etkin değildi, ülke ekonomisine katkı yapamıyor, tam tersine zarar veriyordu, Maliye Bakanı kesintisiz enerji arzının sağlanması için gerekli çalışmaları yapamıyordu. Yani tüm bunlar, KIB-TEK Başbakanlık bünyesine gelince yapılacağına göre, demek ki Maliye Bakanı yapamıyordu. Böyle anlıyorum ben…

   Hem bakın, kurumun düzgün ve hesap verebilir bir şekilde kesintisiz enerji arzı sağlaması için gerekli her türlü tedbiri de alacakmış Başbakan… Yani KIB-TEK, Maliye Bakanlığı bünyesindeyken düzgün çalışmıyordu ve hesap verebilirlik yoktu.

    Bir de Başbakan, her ne isterse olsun son dönemde halkın mağdur olmasına ve sıkıntı yaşanmasına neden olanlardan hesap soracakmış…

     Kimden hesap soracakmış? İşte anahtar kelime burada. Bu kadar lâf da boşuna. Lâf kalabalığı yani.

     Desenize “Benim sorunum Maliye Bakanı Sunat Atun’dur” diye…

     Desenize, “Onu görevden alamıyorum, görevden alamadığım için de taciz ediyorum. Önce o yurt dışındayken müsteşarı ve müdürünü görevden aldım, şimdi de KIB-TEK’i ondan alıyorum” diye.

     Kimse bu söyleyeceğim atasözünü hakaret olarak kabul etmesin, o anlamda söylemiyorum, bu bir atasözü ve aklıma da başka bir şey gelmiyor; Başbakanın yaptığı tam bir “Eşeğini dövemeyen semerini döver” meselesidir.

     KIB-TEK meselesini ister son üç yıldan ister son iki yıldan isterse de son üç aydan itibaren alalım, Başbakan Ünal Üstel kendini yaşanan sorunlardan, sıkıntılardan, fiyaskolardan sıyıramaz. Tüm bu süreçlerde UBP hükümetteydi ve hep büyük ortaktı, Sayın Üstel de çeşitli bakanlıklarda yer aldı, Bakanlar Kurulu kararlarında da imzası var.

     Şimdi ise görevden almaya çalışıp da alamadığı Maliye Bakanı Sunat Atun, kendi kabinesindedir, yani kendisi onu bakan yapmıştır. Ha “Ben yapmadım” derse, kendisini de inkâr etmiş olur, çünkü kendisini de başkaları Faiz Sucuoğlu’nun yerine getirdi söylemlerini doğrulamış olur.

     Biz şimdi normalmiş gibi düşünerek konuşalım. Bir Başbakan kendi atadığı Maliye Bakanı ile anlaşamıyorsa, ona söz geçiremiyorsa (ki konuşmaları söz geçiremiyor iması taşıyor), kendi atadığı bakanı görevden alamıyorsa (tabii kendisi atadıysa) ve komşuculuk oyunu oynar gibi küsüyorsa, “mademki yola gelmiyorsun ben de oyuncaklarını elinden alırım” gibi bir tavra giriyorsa, e bunlar tamam değil yahu…

   Bir hükümet oluşumunda, bir normal kabinede böyle şeyler olmaz. Memnun değilsiniz görevden alırsınız. Hani, geçen günlerde kararları kendinizin alacağınızı, bunu herhangi birine danışma ihtiyacınız olmadığını söylediniz ya… E alın kararınızı o zaman…

   Ayrıca Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay’ın KIB-TEK’in Başbakanlığa bağlanacağı iddiasını yalanlamış, “Öyle bir şey olsa duyururduk” demiştiniz. E işte varmış öyle bir şey. Mademki niyetiniz vardı böyle bir şeye, yalanlayacağınıza “öyle bir düşüncemiz var” deseydiniz bari…

  Başbakan, kabinenin başıdır, tüm bakanların yaptıklarından sorumludur. Yanlış yapanı uyarır, eğer o yanlış devam ederse de o bakanı görevden alır.

  Başbakan, bakanları çalıştırabilmelidir, iyi bir ahenk içinde faydalı olmalarını sağlamalıdır. En yukarıdaki kişinin mahareti altındaki kişileri çalıştırmak olmalıdır, onların yapamadığı işleri kendisi yaparak, kendi üstüne alarak doğru bir iş yapmış olmaz.

  Bugün Maliye Bakanının yapacağı işleri üzerinize alırsınız yarın Eğitim Bakanının, bir sonraki gün Tarım Bakanının, Ekonomi Bakanının, sonraki gün Dışişleri Bakanının… Yoksa Dışişleri Bakanına dokunamaz mısınız?

   Böyle olmaz gerçekten, böyle hükümet yönetilmez. Bakın her gün başka bir skandal ortaya çıkıyor. Yanlış başlayan hükümetin doğru yolu bulması pek mümkün değil. Görülen lüzumun Sunat Atun olduğunu herkes biliyor, hiç olmazsa “görülen lüzum üzerine” demeseydiniz. Bir bakmışsınız görülen lüzum üzerinde siz de o koltuğu bırakırsınız ansızın. Çünkü hükümetiniz de tam bir “görülen lüzum üzerine” kurulmuştu…

 

25/07/2022 22:02
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Keşke, ‘görülen lüzum üzerine’ demeseydiniz, çünkü neden lüzum ettiğini biliyor herkes
MANŞETLER

HK Ali Baturay

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.