Kıbrıs konusunda müzakerelerin kopması ile birlikte ortaya çıkan belirsizlik koşullarında ne yapılması gerektiği konusunda değişik görüş ve yaklaşımlar var.

Ortaya konulan tüm görüş ve yaklaşımlar eşit oranda değerli.

Gelinen aşamada Kıbrıs konusunda çözümsüzlük koşullarından olumsuz olarak en çok etkilenen taraf kuşkusuz Kıbrıs Türk tarafıdır.

Sonuç itibarı ile masa dağıldıktan sonra ilgili tüm taraflar uluslararası konuma ve kabule sahip olmanın getirdiği avantajla yollarına devam ederken, Kıbrıs Türk tarafı tanınmamanın getirdiği bedel ile yaşamını sürdürmek durumunda kalıyor.

Durum böyle olunca da bir şekilde çözümsüzlüğün bedelini en ağır şekilde Kıbrıs Türk tarafının ödediği gibi bir durum ortaya çıkıyor.

Bu koşulların kısa zamanda mevcut dünya konjonktürü içerisinde değişmesi mümkün görünmüyor.

Güvenlik Konseyi’nin mevcut yapısı devam ettiği ve dünyadaki güç dengelerinde radikal değişiklikler olmadığı sürece devam da edecek...

O halde yapılması gereken mevcut koşullarda Kıbrıs Türk’ünün yaşam koşullarını iyileştirmek, yaşam kalitesini yükseltmek olmalıdır.

Bunun için de içte düzenlemeler yapılmalı, reformlar gerçekleştirilmelidir.

Hızla alt yapı eksiklerinin giderileceği makro düzeyde program ve planlar hazırlanıp, bunlar hemen yürürlüğe konulmalıdır.

Maronit köyleri ile ilgili yapılan açılım önemli ve gerekli bir açılımdı.

Bunun arkası getirilmeli, mal tazmin komisyonu etkinleştirilmeli, içte sistem değişikliğini daha etkin ve hesap verebilir bir yönetim oluşturmak için gündeme getirebilmeliyiz.

Görünen o ki bölgemizde ve dünyada herhangi bir radikal değişiklik ve olay yaşanmaması halinde Kıbrıs meselesi ile en az üç yıl kimse ilgilenmeyecektir.

Bu süre daha da uzun olabilir.

Ama Kıbrıs sorununa ilişkin çözüm arayışı bir gün yine mutlaka gündeme gelecektir.

Bu da unutulmamalıdır.

Ama o güne kadar sorunun varlığı nedeni ile en büyük bedeli ödemek durumunda olan Kıbrıs Türk tarafı boş oturup beklememlidir.

Birşeyler yapılmalı, günlük yaşam iyileştirilmeli ve kolaylaştırılmalıdır.

Bunun için de ülkede vizyon sahibi, iş yapabilecek, sorun çözme odaklı çalışabilecek siyasi yapılanmalara ihtiyaç olacaktır.

Belli ki siyasetin gündemini daha şimdiden seçim belirlemeye başlamış durumdadır.

Bu koşullarda mevcut durumu doğru okuyup analiz eden ve geleceğe dönük doğru siyaset üretebilen siyasi partiler öne çıkmalıdır.

Boş vaat ve laf zamanı artık geride kalmalıdır.

Kalmadığı takdirde Kıbrıs Türkünün ödeyeceği bedel daha da büyüyecektir.

Kıbrıs meselesi ile yaşamaya nasıl olsa alıştık.

Varsın o devam etsin, ama biz her şeyi ile daha iyi koşullarda bir yaşam ve ortam için seferberlik başlatalım.

Artık eskisi gibi devam edemeyiz…