Kıbrıs’ta çözüm? Bukra inşallah…

ads ads ads ads
17/12/2017

ads

Yusuf Kanlı Yusuf Kanlı


Arap ulusların meşhur yaklaşımıdır. İnşallah… Maşallah… Mafiş…

İnşallah, işin Allah’a kaldığı ifade edilir. “Allah dilerse”, “Allah nasip ettiyse” veya “Allah yardım ederse, isterse olur” deniliyor. Şimdi kimseyi kızdırmayayım, ama benim seküler kafam pek anlamıyor bu işlerin tanrıya bırakılıp olmasını beklemeyi. Ayrı bir kültür. Bir de “Bukra inşallah” sözü vardır ki, bizim bürokraside, “Bugün git yarın gel” geleneğinin tam da Arapçasıdır. Bir iş olmayacaksa net anlatmanın Arapçasıdır bu deyim.

Maşallah daha kabul edilebilir bir aşaması bu “fatalist” veya “kaderci” kültürün. Bir şeyler oluyor, belli aşamaya gelmiş ve Allah’ın takdiriyle olacak veya hali hazırda oldu anlamlarına geliyor ki, durum beklentimize uygun ise sevinmenin, anlatanla hasım ilişkisi içerisindeysek belki de üzülmenin tam da zamanıdır.

Mafiş ise tam da bizim Kıbrıs sorunu için icat edilmiş bir kelime. Hadi insafa geleyim, “Bukra inşallah” gibi bu mafiş kelimesi de Kıbrıs sorununu çözüm beklentisine adeta tercüman olmaları için icat edilmiş.

“Allah onlardan razı olsun” diye de bir deyim vardır İslam kültüründe. Birileri size bir iyilik yaptığında, sizi hoş edecek bir şeyler söylediğinde ya da size bir yarar sağlandığında teşekkür ve takdir ifadesi olarak kullanılır. Malum Türkiye bir yandan ekonomik kriz, siyasi durum, terörist tehlike, coğrafyası kaynaklı mülteci ve güvenlik tehditleri ile sıkılmakta. Diğer yandan Amerika’dan mahkeme salonlarından yükselen ürpertici iddialar, son Avusturya koalisyon anlaşmasında da yansıması görülen Türkiye karşıtı siyasi rüzgarlar yetmezmiş gibi bir de ABD Başkanı Donald Trump da Trump’lık yapıp Kudüs İsrail’in başkentidir demesi adeta bardağı taşırdı.

Bardak taştı da ne olacak? Türkiye Amerika çapalı Batı politik, ekonomik ve güvenlik sistemlerinden çıkacak veya daha kötüsü kovulacak mı?

Yabancılarla konuşurken hep anlatmakta sıkıntı çektiğim bir deyim vardır. “Bekara boşanmak kolay gelir.” Kültürel farklılıktan olacak anlayamıyor denilmek isteneni adamlar. “Adam bekarsa nasıl boşanacak ki?” veya “Saçmalama” gibi yanıtlar gelir hemen.

Konuları bilmeyen bizim cahil ama bilgisel yeterliliği olduğunu iddia eden “uzmanlar” Batı sistemini bilmedikleri halde akıl yürütüyorlar, ileri geri konuşuyorlar. Bunlara göre NATO’dan atılmak bile söz konusu.

Avrupa Konseyi belli şartların oluşması durumunda Türkiye’nin üyeliğini 1980 darbesi sonrasında yaptığı gibi askıya alabilir. Konseyin kurucu üyelerinden Türkiye’nin üyeliğini sona erdirmek büyük ve telafisi mümkün olmayacak bir adım olur. Aynı şekilde Türkiye “Yetti artık” deyip, belki tazminat ödememek, belki siyasi önyargılardan bıkarak sistemi terk edebilir. Bu adım kimseye yaramayacağından ne Avrupa Konseyi ne Türkiye böyle maceralara girebilir. Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ne yaptığı mali katkıyı yıllık 15 milyon Euro seviyesinden bu yıl çok sembolik bir seviyeye indirmesi, Türkiye’nin ciddi değerlendirmeler içerisinde olduğunun endişe verici bir göstergesidir. Gerek Kıbrıs ve gerekse de FETÖ davaları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verebileceği tazminat miktarları dudak uçuklatabilir. Ancak, Kıbrıs’ta Taşınmaz Mal Komisyonunun mali imkanları kuvvetlendirilip işlevsel hale getirilmesiyle Kıbrıs boyutu, oluşturulan FETÖ mağdurları komisyonunda kararlar hızlandırılıp, mağdurların usulünce tazmin edilmesi, yeniden görev verilmesi ve diğer uygulamalarla bu boyut da “üyelikten ayrılma” haricinde daha etkin bir şekilde çözümlenebilir.

Avrupa Birliği ile ilgili gelişmeler maalesef tekrar Konpenhag Siyasi Kriterlerine takılmaya başladı. Başta ifade ve basın özgürlüğü, örgütlenme ama en çok da bağımsız adalet konularında ciddi sorunlar bulunmakta. AB Türkiye katılım müzakerelerini fiilen durdurdu. Yakın zamanda iyileşme maalesef beklenmiyor. Anti-terör mevzuatında AB’nin de istediği ve günümüz gereği olan iyileştirmeler ile Türkiye’nin güvenlik algısı bir türlü uyuşmamakta. Ancak sürecin tümüyle sona ermesini kimse beklememekte.

NATO ile ilişkilere gelince “Türkiye atılacak” minvalindeki iddialar gülünç ve bilgisizlik ürünü. Üyelikten ayrılma gibi bir hüküm ortak karar alma üzerine kurulu NATO sisteminde yok. Tek üyenin itirazı ile nasıl Kıbrıs Rumları yıllardır NATO’ya katılamıyor veya ancak 12 Eylül 1980 darbecisi Kenan Evren’in tek taraflı lütfuyla Türkiye’nin vetosunu kaldırınca Yunanistan örgüte geri dönebilmiş ise, Türkiye de kendi istemediği sürece örgütten atılamaz.

Türkiye eski uysal “Evet efendim” ülkesi olmayacağına göre bütün bu sorunlar görüşülerek ve uzlaşılarak, arada bir de karşılıklı bağrışılarak çözüleceklerdir. Ne Amerika’nın büyük bir aymazlıkla Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanıması ne diğer mutlu olamayacağımız gelişmeler ilişkileri bulandırsa da kopartacak gelişmeler değildir. Kimse kriz bekleyip kendini depresyona sokmasın.

Kudüs kararı bir şekilde rafa kalkacak, ya da yeni realite İslam dünyası tarafından kabul görecektir. Nükleer silah sahibi bir İsrail ile üstelik de ABD bu denli arkasında dururken ne Arap dünyası ne de daha büyük bir İslam koalisyonu savaşa duramaz. O kadar ayrılığa ve bir birisinin kuyusunu kazma alışkanlığına rağmen Arapların ve diğer İslam ülkelerinin Türkiye itmesiyle aldığı Kudüs kararı Türkiye’nin büyük diplomatik başarısıdır. Ama o kadar. Mevcut durumu zaten ortada.

Kıbrıs’ta çözüm kazanları da yavaşça ateşe tekrar konmakta New York’ta. Mart içerisinde başlayacak ve Haziran sonuna kadar çözüme ulaşacak son bir çabadan bahsedilmekte derin diplomasi sohbetlerinde. BM Genel Sekreterinin Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Jeffrey Feltman’ın 5 Aralık’ta adaya yapacağı ziyarette detayları biraz daha belirlenecek olan bu “son girişimin” Crans Montana’da Genel Sekreter Antonio Guterres’in ortaya koyduğu “Guterres fikirleri” temelinde başlayacağı öne sürülüyor. Bu yeni süreç güya Haziran ayında adadaki Birleşmiş Milletler Barış Gücü (UNFICYP) görev süresinin ve çalışma yönergesinin ele alınacağı Güvenlik Konseyi toplantısından önce tamamlanması öngörülmekte imiş.

İnşallah mı diyeyim, maşallah mı yoksa peşinen mafiş mi diyeyim ben karar veremedim. Açık olan BM “Bukra inşallah” dedi. Aslında cevap net ve Anastasiaes geçen Temmuz’da yüzüne söyledi Guterres’in: Mafiş

17/12/2017 16:27
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: yusuf kanlı
MANŞETLER

HK Yusuf Kanlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.