Kıbrıs’ta mutlaka çözüme ihtiyacımız olduğu düşüncesi yine yükseliyor
26/09/2022











Ali Baturay
Kıbrıs sorunu haberleri, ölü dönemlerde, yani müzakerelerin olmadığı, müzakere kokusunun bile gelmediği zamanlarda pek ilgi görmez…
Halkı heyecanlandıracak bir gelişme yoksa, okurlar Kıbrıs sorunu haberlerine yok muamelesi yapar.
Kıbrıs gazetesinde çalıştığım günlerde bunu gazete manşetini Kıbrıs sorununa ayırdığımızda resmen deneyimledik.
Ölü dönemlerde gazetede Kıbrıs sorununu manşet yaptığımızda gazete daha az satıyordu, resmen tirajda azalma oluyordu. Boş laflara vatandaşın karnı toktu çünkü…
Kıbrıs sorunuyla ilgili bir şey koyacaksak gazetenin isminin kenarındaki küçük kutuya veya tek sütuna yerleştirirdik.
Tabii ki müzakereler varsa, durum değişiyor, “bugün ne çıkacak ne açıklanacak?” diye ilgi artıyor, hele de kulis bilgileri çok ilgi görüyordu.
Örneğin Annan Planı referandumu günleri bambaşkaydı, o günlerde Kıbrıs Gazetesi’nin tirajı 20 bine yaklaşmıştı, 17 bin kesin satıyordu gazete…
Annan Planı’na “evet” diyen birisi olarak, “İyi ki de o günleri yaşamışım, iyi ki de o günlerde gazetecilik yapıyordum” diyorum, çünkü bambaşka deneyimler yaşadık o heyecanlı günlerde, sonu hüsranla bitse bile.
2017 Crans Montana görüşmeleri de gazete okuyucularından, televizyon izleyicilerinden hayli ilgi görmüştü. 2004 Annan Planı beklentileri kadar olmasa da Crans Montana görüşmeleri de birçok kişiyi umutlandırmış, heyecanlandırmıştı.
Sonrası malum, umutlar suya düşünce toparlanmak zor olur…
Annan Planı referandumu toplumun büyük kesimini zirveye çıkarmış, oradan da 80 katlı bir gökdelenden aşağıya yuvarlar, yere yapıştırır gibi olmuştu.
2004’teki ve 2017’deki hayal kırıklıkları kolay hazmedilecek hasarlar değildi.
“Kolay kolay çözülmez bu sorun, herhalde benim ömrüm yetmez bunu görmeye” demeye başladı birçok kişi.
Haksız da sayılmazlardı, hep bir engeller vardı Kıbrıs sorunu için, “isteriz” deyip de olmaması için uğraş verenler az değildir.
Bana kızabilirler ama kim ne derse desin Türk tarafının 2020’deki politika değişikliği, “iki devletli çözüm” ilkesini benimsemesi, zaten zor olan çözümü bir o kadar daha zorlaştırdı, hatta neredeyse imkânsız hale getirdi.
Gerçi böyle olmasından, çözüm çabalarının tıkanmasından şu andaki cumhurbaşkanının ve hükümetin pek bir şikâyeti de yoktur diye düşünüyorum.
Bu arada bana göre, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’na yaptığı “KKTC’yi tanıyın” çağrısı ile Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda KKTC’nin resmen tanınması çağrısı hiçbir şeyi değiştirmeyecek, bu çağrılara uyan olmayacaktır…
Tanınmamışlığın, çözümsüzlüğün yol açtığı birçok sıkıntıya, soruna bir de ülke yöneticilerinin beceriksizlikleri, hataları, ihmalleri, istismarları eklenince hayat buralarda çekilmez oluyor.
Çok sıkıntılı günlerden geçiyor yine ülkemiz, sıkışmışlık, belirsizlik, çaresizlik halkı iyice bunaltmış durumda…
Çok uzak bir ihtimal olsa bile birçok kişi Kıbrıs’ta bir çözüme ihtiyacımız olduğunu düşünüyor yine...
Evet Kıbrıs’ta bir çözüm olmadan birçok sıkıntıdan kurtulamayacağımıza inanıyor pek çok kişi, ben de öyle düşünüyorum.
Bir süre önce anketlerde “sorunları sıralayın” denildiğinde Kıbrıs sorunu ta aşılarda kalmıştı ama son anketlerde yine üst sıralara yükseldi.
Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi’nin (CMIRS) son anketinde sorunlar sıralamasında “ekonomik sorunlardan” sonra “Kıbrıs sorunu” ikinci sırada yer aldı.
CMIRS’ün anketine katılanların yüzde 85’i Kıbrıs sorununun çözümü için görüşmelerin bir an önce başlaması gerektiğini düşündüğünü belirtti. Bu oran, bir önceki ankette yüzde 80.9 idi. Bence bu sonuçlar üzerinde durmak gerekir…
Ne ilginç değil mi yakın zamanda bir çözüm olmayacağını bildiği, öyle bir rüzgâr esmediğini gördüğü halde halkın büyük çoğunluğu “Kıbrıs’ta çözümün şart olduğuna” inanıyor, bir şekilde müzakerelerin başlamasını istiyor.
Ömrünün çözümü yetmeyeceğini hissettiği halde çözümü beklemek, bu belirsizliğin bitmesini arzu etmek, kolay kolay kavuşamayacağı bir sevgiliyi beklemek gibi bir şey. Onsuz hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilerek zor yaşamında hep onu hayal etmek gibi…
Uzak ve çok zor olarak görsek de Kıbrıs’ta çözüm olacağına inanmak, çözüm istencini kaybetmemek, hep taze tutmak da önemlidir.
Mucize beklemek değildir bu, insanı hayatta tutan, yaşama bağlayan inanca ve umuda sahip olmaktır ve önemlidir. Tabii bu istenci yoğun şekilde dile getirmek, yönetenlere hissettirmek de çok önemlidir.
- Ağır cezalara rağmen kurallara uymamanın yolunu buluyor birçok kişi…
- Bu durum çok vahimdir, yolsuzluklara bakış bakımından endişe vericidir…
- Bu ülkede artık her şey yanlış gidiyor, fiyaskoların ardı arkası kesilmiyor…
- Bu tutuklama yasal olabilir ama vicdani değildir…
- Hemşireler için “İngilizce öğretemedik, İngilizceyi ortadan kaldıralım” mantığı…
- Maaş ödemek için borçlanan bir devlet, halkına nasıl güven versin?
- Bakanlık, denetimi çalışandan Beklemesin, kendi yapsın…
- Herkes suspus; ne bakan bir şey söylüyor ne Başbakan ne de marketçiler…
- Sinirli, tahammülsüz, saygısız, nezaketsiz insanlar çoğaldı…
- Turist gibi ülkeye geliyorlar, burada silahlanıp tetikçiye dönüşüyorlar…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız





