Kim ne derse desin, 2020 eğitim için kayıp bir yıldır
Uzmanlara göre daha dezavantajlı olanlara daha yoğun telafi programı uygulanması olmazsa olmazlardandır.
29/11/2020
Ali Baturay
Covid-19 salgını bizleri birçok konuda mağdur etti, etkilerinden uzun süre kurtulamayacağımız büyük mağduriyetlerimiz var…
Eğitim de bunlardan birisi… Okul öncesinden, ilköğretimden tutun da üniversite eğitimine kadar çok ciddi kayıplarla karşı karşıyayız…
Kim ne derse desin, yetkililer isterse kabul etmesin ama 2020 eğitim için kayıp bir yıldır ve biz bu kayıpları telafi etmenin yollarını bulamazsak, mağduriyet 2020 ile kalmayacak, birkaç yıl acısını çekeceğiz.
Salgının ilk görüldüğü dönemde çocuklar hiç okula gidemedi ama gitmeye başladığında da her şey güllük gülistanlık olmadı.
Uzaktan eğitim mi dersiniz, dönüşümlü eğitim mi, seyreltilmiş eğitim mi, aşamalı eğitim mi, adına ne derseniz deyin, Covid-19 öncesi yüz yüze eğitim sisteminin yerini hiçbir şey tutmuyor, tutmayacak…
Şimdilerde çocuklar okula günaşırı yani bir gün ara ile/ iki günde bir gidiyor, daha az sayıdaki kişiyle eğitim yapıyor, o gün evde bekleyecek öğrenciler de internet aracılığıyla evden dersi takip ediyor ama yine de bir motivasyon kaybı olduğu gözlemleniyor.
Okullar tamamen kapalıyken zaten online eğitim geç başladı, başlarda televizyondan uzaktan eğitim sunulmaya çalışıldı, bu süre içinde çok yetersiz hatta “yalancı bir eğitim” diyebileceğimiz bir yöntem vardı. Zaten televizyon yayınlarının müfredata yansımayacağının söylenmesiyle az sayıdaki öğrenci de takibi bıraktı.
Tabii ki hem online eğitimi hem de uzaktan eğitimi birçok aile sağlayamadı, çok sayıda ailenin teknolojiye erişememesi ciddi sıkıntıya neden oldu.
Azımsanamayacak sayıda aile internete, tablete, bilgisayara sahip değil, çocuğuna akıllı telefon sağlayacak maddi yeterliliği yok, kendilerinin kullandığı akıllı telefonlarını da alıp işe gittikleri için çocuklar onları da kullanamıyor.
Eğitimde zaten normal zamanda da ülkemizde bir eşitsizlik var, Covid-19 salgını bu eşitsizliği daha da derinleştirdi.
Çocukların eşit olanaklara sahip olabilmesi için hükümetin çok ciddi yatırımlar yapması gerekiyor ama bu da yapılamadı…
Çocuğu olan herkes, öğrencilerde ciddi öğrenme kayıpları olduğunu görebiliyor, hissedebiliyor, bunu eğitimciler de görüyor.
Covid-19 salgını öncesi de mevcut sistem devam ederken, öğrencilerde bir “motivasyon sıkıntısı” olduğundan, günümüz çocuklarının, gençliğinin “hazıra alıştığından”, eğitim sisteminde yeni metotlar denenmesi gerektiğinden söz ediliyordu, Covid-19 salgını memnun olunmayan mevcut motivasyonu da yuttu.
Hazırcı bir anlayışa alışan çocuklar ve gençler, Covid-19 şartlarında gözden uzak, bilgisayarın başında ya da bir gün arayla okula gelmekle bu hazırcı alışkanlığını ve istencini daha fazla ortaya koymaya başladı.
Sınıfta yüz yüze bile öğretmenlerinin öğrenciyi motive etmekte zorlandığı bir eğitimin, sınıf dışında nasıl sağlanacağını gelin siz düşünün ki öğretmenlerle, okul yöneticileriyle konuşursanız size bunu söyleyecekler.
Zaten çocuğu olan ve onunla gerçekten ilgilenen aileler de öğrenme kayıplarının ve motivasyonsuzluğun farkına varabiliyor.
Yani uzaktan öğrenme ve günaşırı okula giderek öğrenme oldukça sıkıntılı…
Tabii ki bu sorun ülkemize özgü değil, tüm dünyada benzer sorunlar var ama bizim gibi küçük bir ülkede, biz bunu daha iyi organize edebilmeliydik.
Cumhuriyet Gazetesi’nin Türk Eğitim Derneği’nin (TADEM) araştırma verilerine dayanarak verdiği bilgiye göre, olumsuz şartlar nedeniyle tüm dünyada yaklaşık 6.8 milyon öğrenci okulu terk etmek zorunda kalmış… Bunun yüzde 60’ını 12 ve 17 yaş arası öğrenciler oluşturuyormuş.
Bunun en büyük nedeni de ailelerinin gelirlerinin çok düşmesi ya da neredeyse tamamen yok olmasından kaynaklanıyormuş. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gelir kaybı eğitimi etkileyen ve eşitsizliğe neden olan en büyük etken.
Eğitimdeki kayıplar tüm öğrencileri etkiliyor ama öğrenme güçlüğü çekenlerin, seviye olarak daha aşağıda olanların, dezavantajlı durumda olanların, ilgiye, yakın/ yüz yüze eğitime daha muhtaç olanların mağduriyeti tabiatıyla daha büyük.
İşte bu eğitim kayıplarının giderilmesi için ciddi çalışmalar ve politikalar üretilmesi gerekiyor, çünkü “Ne yapalım bu yıl böyle geçti, gelecek yıla bakacağız” diyemeyiz.
Eğitim kayıpları bir binayı ören tığlalar gibidir, eksik tuğla bırakmak, ileride yıkıma neden olabilir.
Eğitim Bakanlığının, sendikaların, öğretmenlerin, okulların bu konuda işbirliği içinde olması, eğitim kayıpları için hazırlanması, istekli olması, belirlenecek politikaları uygulaması gerekmektedir.
Telafi eğitimlerinin nasıl ne zaman yapılacağının şimdiden belirlenmesi şarttır.
Tabii bu kolay bir şey değildir, çünkü hangi okulda, hangi çocukların daha hazır, hangilerinin daha eksik olduğunun da belirlenmesi gerekecektir. Kayıpları telafinin bir paket halinde herkese mi yoksa kayıp derecesine göre mi yapılacağının saptanması da gerekmektedir.
Uzmanlara göre daha dezavantajlı olanlara daha yoğun telafi programı uygulanması olmazsa olmazlardandır.
Tüm dünyada üzerinde durulan başka sıkıntılar da var. Mesela okula gitmeyen ya da günaşırı giden çocuklarda sosyal ve duygusal gelişim de sekteye uğruyor, beslenme ve davranış bozuklukları baş gösteriyor. Fiziksel olarak daha hareketsiz kalmaları sebebiyle orta ve uzun vadede sağlık sorunları ortaya çıkıyor. Temel becerilerde oluşan eksiklikler ve yetersizlikler hem toplum için bir kayba hem de uzun vadede ekonomi için ciddi kayıplara neden oluyor.
Eğitim fırsatları bizden çok daha iyi olan ülkeler bile bu konuları tartışıyor, çözüm üretmeye çalışıyor, politikalar belirliyor. Biz yapıyor muyuz? Yapmalıyız, “kayıplar giderilecek” demekle yetinilmemeli, nasıl giderileceği üzerinde ciddi ciddi çalışılmalı.
Evet, 2020 yılı kesinlikle eğitim için kayıp bir yıldır ama “kayıptır” deyip bırakmamalı, öğrencilerin kayıplarını elimizden geldiğince gidermeye çalışmalıyız, keşke yapabilsek ama en azından ne kadar başarılı olabilirsek o kadar iyi.
- Bu bir veda yazısıdır
- Ülkede tahmin edilenden daha çok zor durumda insan ve işletme var…
- Zor durumdaki vatandaşa dokunacak ve erken sonuç verecek tedbirler alınmalıdır
- Yerel seçimler, aynı zamanda UBP’nin UBP’yle mücadelesi olacak gibi
- Trafiğe çıkan herkes ölüm tehlikesi altındadır
- Mahkûm ve tutuklu aileleri, yeni cezaevindeki eksikliklerden şikayetçi
- Velev ki KIB-TEK’te sorunlar 2023’te bitecek, peki yaratılan enkazın hesabını kim verecek?
- Dev bir krizle mücadele eden esnafa, minicik bir ekonomik paket geliyormuş
- KIB-TEK’teki gelişmeleri kanıksamayın, birkaç yıldır yaşananlar olağan değildir
- Hak ihlallerini herkes biliyor, görüyor ama yasalar çalıştırılmıyor…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız