“KKTC bankaları sorumlu ve sürdürülebilir bankacılık modeline geçmeli”

Eski Bank of England uzmanı Prof. Dr. Mete Feridun uyardı:

ads ads ads ads
02/06/2020

ads
“KKTC bankaları sorumlu ve sürdürülebilir bankacılık modeline geçmeli”

Eski Bank of England uzmanı Prof. Dr. Mete Feridun, ülkemizde gerek orman yangınları, gerek sel felaketleri, gerekse kuraklık gibi çevresel risklerin giderek yoğunlaşmakta olmasına rağmen, ne hükümet yetkililerinin, ne bankaların, ne de KKTC Merkez Bankası’nın 21. Yüzyılda dünya bankacılık sektörünün en büyük önceliği haline gelen “sorumlu” ve “sürdürülebilir” bankacılık konusunu henüz gündemlerine almamış olmalarının son derece üzücü olduğuna dikkat çekti. Feridun, bu konunun fidan dikmek, çevre temizliğine katkıda bulunmak veya buna benzer çeşitli faaliyetler ve etkinlikler düzenlenmesi ile karıştırılmaması gerektiğini vurgulayarak, bunun bankaların stratejileri, öncelikleri ve iş modelleri ile ilgili bir konu olduğunu  söyledi.

Feridun’un yazısı şöyle:

COVID-19 salgınının yol açmış olduğu ekonomik kriz, ülkemizde olduğu gibi bütün dünyada da bankacılık sektörüne ilişkin bir takım beklentilerin yoğunluk kazanmasına yol açmıştır. Bu beklentiler arasında en öne çıkan konuların başında ülkemizdeki bankaları da çok yakından ilgilendirmesi gereken “sorumlu” ve “sürdürülebilir” bankacılık modelinin uygulanması gelmektedir.

Son derece kısıtlı kaynaklara sahip olan ülkemizde, gerek orman yangınları, gerek sel felaketleri, gerekse kuraklık gibi çevresel risklerin giderek yoğunlaşmakta olmasına rağmen, ne hükümetin, ne bankaların ne de KKTC Merkez Bankası’nın 21. Yüzyılda dünya bankacılık sektörünün en önemli önceliği haline gelmiş olan bu konuyu henüz gündemlerine almamış olmaları son derece üzücüdür.

Günümüzde küresel bankacılık sektörünün en önemli konularından biri haline gelmiş olan “sorumlu” ve “sürdürülebilir” bankacılık kavramı, 2019 yılının Eylül ayında 49 ülkeden 130 bankanın kısaca “UNEP FI” olarak bilinen “Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans Girişimi” (United Nations Environment Programme Finance Initiative) şemsiyesi altında “Sorumlu Bankacılık İlkeleri” adı verilen bir antlaşma altına imza atmasıyla büyük önem kazanmıştır. Bu antlaşmaya imza atan bankaların sayısı kısa süre içerisinde hızla artarak günümüzde 170’i geçmiştir.

UNEP FI’nin temel misyonu, küresel finans sisteminin çevreye ve topluma yarar sağlayacak ölçüde sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulmasını sağlamaktır. Söz konusu prensipleri imzalayan bankalar arasında BNP Paribas, Barclays ve ING gibi küresel bankacılık grupları yer alırken, Türkiye’den ise Garanti BBVA, Şekerbank ve YapıKredi yer almaktadır.

UNEP FI’nin sürdürülebilir bankacılık prensiplerini imzalayan bankalar, iklim değişikliğinden kaynaklanan riskleri azaltmaya ve sürdürülebilir kalkınmaya destek sağlamaya öncelik vereceklerini ve bu konuda somut adımlar atacaklarını resmi bir şekilde taahhüt etmektedir. Bu prensiplere imza atmış olan bankaların toplam bilanço büyüklüğü şu anda küresel bankacılık sektörünün 1/3’ünü oluşturmaktadır.

Bu prensipleri fidan dikmek, çevre temizliğine katkıda bulunmak veya buna benzer çeşitli faaliyetler ve etkinlikler düzenlenmesi ile karıştırmamak gerekmektedir. Bu prensipler bankaların stratejileri ve iş modelleri ile ilgili konuları kapsamaktadır.

Söz konusu antlaşma 6 prensipten oluşmaktadır. Özetlemek gerekirse, bu prensipler, bankaların stratejilerini müşterilerinin ve toplumun ihtiyaçları ile uyumlu hale getirmelerini; Faaliyetlerinden ve ürünlerinden kaynaklanan riskleri yönetmelerini; Mevcut ve gelecek nesiller için refah yaratılmasına öncülük etmelerini; Toplumsal hedeflere ulaşılmasını sağlamak amacıyla ilgili paydaşlarla ortak hareket etmelerini; Sorumlu bankacılık kültürüne ve etkin yönetişim yapısına sahip olmalarını; ve toplumsal hedeflere ulaşılmasına sağlamış oldukları katkılara ilişkin şeffaf olmalarını sağlamayı hedeflemektedir.

Söz konu prensiplerin temel amacı, bankacılık faaliyetlerini 2015 yılında imzalanan Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve Paris iklim uzlaşısıyla uyumlu hale getirmektir. Dolayısıyla UNEP FI bu prensiplere imza atan bankalara iklim değişikliğine ilişkin finansal riskleri tespit etme ve gerekli tedbirleri alma konusunda gerekli teknik destek sağlamaktadır.

COVID-19 krizi, söz konusu bankalara sorumlu bankacılık ilkelerine ne kadar bağlı olduklarını göstermek açısından önemli bir sınav niteliği taşımaktadır. Bu nedenledir ki, söz konusu prensiplere imza atmış olan bankalar kriz sırasında müşterilerine kredi vadelerini uzatma veya kredileri yeniden yapılandırma gibi çeşitli kolaylıklar sağlama konusunda genellikle istekli davranmıştır.

Ülkemizde de bankaların müşterilerine bu tip kolaylıklar sağlamış oldukları bilinmektedir. Ancak söz konusu prensiplerin kapsamı kredi geri ödemeleri konusunda müşterilere kolaylık sağlanmasından çok daha geniştir. Örnek vermek gerekirse, bankaların sürdürülebilir kalkınmaya destek sağlamaları, yani karbon emisyonlarının azaltılmasına, yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesine ve yerel ekonomilerin kalkınmasına da katkıda bulunmaları beklenmektedir.

Sorumlu ve sürdürülebilir bankacılık kavramlarını sadece bir slogan olarak değerlendirmemek gerekmektedir. UNEP FI, bu prensiplerin uygulanması konusunda çok sıkı koşullar ortaya koyarak bankaların söz konusu prensipleri belirli bir takvim çerçevesinde uygulamalarını beklemektedir.

Detay vermek gerekirse, söz konusu prensipleri uygulamayı taahhüt eden bankaların ilk raporlarını ve gerçekleştirmiş oldukları değerlendirmeleri 18 ay içerisinde UNEP FI’ye sunmaları beklenmektedir. Bunu müteakip, her yıl düzenli olarak UNEP FI’ye rapor sunmaları gerekmektedir. Buna paralel olarak, bankaların gerekli bütün koşulları en fazla 4 yıl içerisinde tamamlamaları gerekmektedir.

Bu koşulları 4 yıl içerisinde yerine getiremeyen bankaların söz konusu antlaşmayı yerine getirmemiş oldukları kabul edilerek, atmış oldukları imzalar geçerliliğini yitireceğinden büyük bir itibar riski ile karşı karşıya kalabilecektir. Bu nedenle, söz konusu antlaşma bankalar açısından büyük ölçüde bağlayıcı olup banka yönetimlerini önemli bir yükümlülük altına sokmaktadır.

Ancak, günün sonunda, söz konusu prensipleri bütünüyle uygulamayı başaran bankalar hem küresel düzeyde büyük bir itibara sahip olacak, hem de sorumlu ve sürdürülebilir bir bankacılık modelini gerçek anlamda benimsemiş olduklarını müşterilerine, topluma ve piyasalara kanıtlamış olacaktır.

Bu prensiplerin her iki senede bir düzenli olarak güncellenmesi öngörüldüğünden bunu bir defaya mahsus, statik bir uygulama olarak görmemek ve uzun vadeli, dinamik bir süreç olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır. Dolayısıyla, bu sürece daha erken dahil olan bankaların uzun vadede çok büyük bir avantaj yakalayacak oldukları aşikardır.

Gönüllülük esasına dayanan ve dünyadaki bütün bankalara açık olan bu prensipleri ülkemizdeki bankaların da resmi bir taahhüt altına girmeksizin dahi olsa uygulamaya başlamaları önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bankaların bu girişimde küresel düzeyde resmi olarak yer alabilmeleri için UNEP FI’ye üye olmaları gerekse de, söz konusu prensiplerin ülkemizde uygulanmasına KKTC Merkez Bankası, Bankalar Birliği ve ilgili bakanlıkların öncülük etmesi mümkündür.

Kıbrıs sorununun ileride çözümlenmesi halinde, küresel bankacılık sistemine entegre olacak bankalarımızın söz konusu prensipleri uygulamaya şimdiden başlamaları, sadece adamızın sürdürülebilir kalkınmasına ve iklim risklerinin azaltılmasına yardımcı olmakla kalmayacak, aynı zamanda da çözümün gerçekleşmesiyle birlikte bankalarımızın çok kısa sürede küresel bankacılık ailesinin saygın bir üyesi haline gelmelerini, diğer bankalarla daha kolay ilişki kurmalarını ve küresel piyasalardan çok daha düşük maliyetle fonlama sağlamalarına yardımcı olacaktır.

02/06/2020 17:53
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Eski Bank of England uzmanı Prof. Dr. Mete Feridun, kıbrıs banka, haberkibris,
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.