Liyakat öldü, torpil düzeni geldi
29/01/2025











Hüseyin Ekmekci
LİYAKAT ÖLDÜ, TORPİL DÜZENİ GELDİ. HAK EDENLER AŞAĞIYA İTİLİRKEN, HİÇBİR İŞE YARAMAYACAK TİPLER KAMUDA TEPEYE GELDİ. SONUÇ ORTADA… HER ŞEY DÖKÜM SAÇIM… HESAP BİLEN YOK, YASAYA BAKAN YOK…
ÜLKENİN EN EĞİTİMLİ, DONANIMLI, VASIFLI GENÇLERİ DAHİ, SINAVLA, ÖLÇMEYLE BİR YERE GELECEĞİNE İNANMIYOR. BİR ÜLKE GENÇLİĞİNE YAPILACAK EN BÜYÜK KÖTÜLÜK, BUDUR…
Torpil bu memleketin en büyük düşmanıdır. Liyakatı öldürür. Torpil, bir kişinin de kendine yaptığı en büyük kötülüktür. Torpil, kendi kendine “benim yeteneğim yok, ben boş insanım, benden bir b.k olmaz” demektir. Torpili kendine layık gören, önce kendini, sonra hakkını yediği herkesi aşağılamaktır
Dün de bu konuyu işlemiştik, devam edelim… Maalesef, ülke insanı, “hakkıyla bir yere geleceğine” inanmaktan vazgeçeli çok oldu. Ülkenin en eğitimli, donanımlı, vasıflı gençleri dahi, sınavla, ölçmeyle bir yere geleceğine inanmıyor. Bir ülke gençliğine yapılacak en büyük kötülük, budur…
Kamuda yükselmek için, “liyakatın önemsiz olması” ne demek? Öyle bir hale geldi ki, kimse adalet duygusuna sarılmıyor. Yalakalıkla, yandaşlıkla yükselmek varken, gençler neden bilime, ilime zaman harcasın. Bunca örnek ortadayken, gençler kendini neden geliştirsin?
“Böyle gelmiş, böyle gidecek” duygusu ne kadar kötü. Hakkı yendiği için mahkemeye başvuran kaç insanımız var? Ne kötü yahu, “Kamuda ilerleme elbette siyasi destekle olur” düşüncesine hapsolmak. Hakkı yenen herkes suskun. Berbat bir fikrin esiri…
Sadece istihdamda mı? Kamuda yükselmek için liyakat en önemlisi. İşinin ehli, kendini geliştiren, çalıştığı kurumda başarılar elde etmiş… Sınavla yükselen, yarışan insanlara fırsat vermek varken, ısrarla ve inatla bu ülkede torpil düzeni hakim kılındı
Çok çalışarak bir yere gelineceğine inanan kalmadı. Aileler de çocuklarının eğitimle bir yere geleceğine inanmıyor. Bu toplum böyle miydi: Traktörü, sabanı, ahırdaki öküzü satarak çocuklarını okutan aileler vardı. Şimdi de var, ama nasihat değişti: Gelme oğlum bu memlekete da bir hayrı olmaz sana
Torpil, siyasi partilerin en büyük silahı haline gelirken, neler kaybettiğimize baktık mı hiç? Bu ülkeyi sevenler farkındadır. Kamudaki bir çok bürokrat, geçmişte inanmadığı siyasi görüşün şimdi emri altında. Kendine saygısı olmayanların ülkeye saygı duymasını bekliyoruz.
Kamuda bir yere gelmeye çalışan, öğretmen, doktor, mühendis olmuş adamlar, don değişir gibi, fikir, parti değiştiriyor. Emir almaktan, yasaları ve tüzükleri çiğnemekten korkmuyor. “Emret bana ne istediğini sayın bakanım, yeter ki makamıma dokunma” diyor
Bürokratların atandıkları göreve, eski maaş baremi ile geri dönmesi uygulaması da çöktü. Yalakalar yarattı bu sistem. Topaç gibi dönen, hiçbir siyasi duruşu ve fikri olmayan, söyleneni yapan, makam için en yakın dostlarını satan inanlar doğurdu. Gördükçe asaplarım tavan yapıyor
Liyakatla göreve gelmeyenler, gelemeyeceğini bilenler, en iyi kendini tanıyor. O da biliyor, eğitimi etmez. Partililiği yetmez. Ne kalıyor geriye? Makamı kaybetmeme adına kişiliğini kaybetmek… Bunları toplum görüyor, izliyor, iğreniyor… Koca koca adamlar taklacı güvercine dönmüş…
Hiçbir şey bilmeyen, insiyatif alamayan, altında çalışan memurun yarısı kadar bilgisi olmayan insanlar köşe başlarını tutmuş. Bunu gören yeterlilik sahibi, eğitimli personel çalışır mı? “Ben çalışayım, işi ben yapayım, terfiyi de başkası alsın” demez mi? Der. Dedi de. O nedenle kamu bu lağım çukuruna döndü…
Ötesinde bu ortamda yetişen gençler, kamuda çalışmak ister mi? Dün de söyledim, sıkılmayın ama, 18-20 yaşlarında kendi ülkesinde haksızlığa uğrayan çocuklara ne anlatabilirsin? Alır valizini gider. Daha da gelmez… Biz de armudun sapına, üzümün çöpüne, “patron”, “reis” der dururuz…
Eğitim almanın, kendini geliştirmenin önemi kalmadı. Hak yiyenler “makbul”, çok çalışanlar ise “yolcu” oldu. Han da yalakaların elinde kaldı. Yetmedi, mücahit torunlarının devlete aidiyet duygusu azaldı. Siyaset bundan rahatsız mı? Hayır. Maalesef hayır…
Olan vatandaşa oldu. Hem memleketten soğuduk, hem de kamu her ay ülkenin tüm kaynaklarını emmesine rağmen kötü hizmet veriyor. Odacı örgüt başkanı, müdür- müsteşar, hatta bakandan daha etkili bir pozisyona geldi. Dün bitirdiğim gibi bitireyim: Ayaklar baş, başlar ayak oldu
- Hem siyasi, hem ticari olarak Kıbrıslı Türkler daha da yalnızlaştırılıyor
- Polis Teşkilatı Ağır Bir Bürokrasiyle de Boğuşuyor
- Sürekli itilen kakılan, imkanları kısıtlanan bir halka dönüştük
- Şiddet ve mafyalaşma ön plana çıkıyor
- Sorunları çözmesi gerekenler bizzat sorun üretiyor
- 12 yaşında bir çocuk göçmen çocukları tarafından tecavüz saldırısına uğradı…
- Ekmekçi: Sokak neyse, okul da o… Sokaktaki anne- baba neyse, okul da o
- Perakende sektörü Güneye kaydı...
- Ekmekçi: Çözüm basit: Ya devlet başa, ya kuzgun leşe…
- “Yarın çok geç olacak” dediğimiz o yarınlardayız…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız





