Mete Feridun: Ekonomimizin en büyük sorunu veriye dayanan herhangi bir plan ve programının olmaması
18/05/2024












Fırsatını bulmuşken geçtiğimiz gün Dünya Bankası panelinde veriye dayalı politikaların önemine ilişkin sorularn bir soruya verdiğim cevabı biraz da açarak paylaşayım, belki konunun uzun vadede daha da önem kazanmasına bir faydası olur. Biraz dağınık olabilir çünkü aslında konunun kendisi de dağınık.
Panelde de dediğim gibi ülkemizde ekonomi politikalarının ortaya konduğu süreçte ratladığımız en büyük eksiklik bu politikaların veriye veya bir başka deyişle kanıta dayalı olmamasıdır. Bu nedenle aslında üzerinde kolayca hemfikir olunabilecek meseleler bile bir polemik konusu olabiliyor. Böyle bir alışkanlık olmamasından dolayı zaten verilerin güvenilir ve güncel olması da önem kazanamıyor. Durum bu olunca da ne iktidardaki partiler ortaya koydukları politika önerilerini savunabiliyor, ne hükümet partileri itirazlarını kanıta dayalı bir şekilde dile getirebiliyor, ne de biz sağlıklı bir fikir yürütebilyoruz.
Bizim gibi siyasetin ve bir takım dayatmaların ekonomiye doğrudan yön verdiği ülkelerde politikaların veriye dayalı, objektif ve bilimsel olması paydaşlar tarafından benimsenmesi ve uygulanamsı açısından özellikle önemlidir. Bizde siyasi veya ideolojik kaygılarla, veya dışarıdan bir dayatmanın sonucu olarak, bir politika yapılır ya da önerilir ondan sonra varsa onu destekleyici veri veya kanıtlar ortaya konmaya çalışılır ki bu da çoğu zaman sırıtır ve kamuoyunda hükümetlere karşı bir güvensizlik duygusu yaratır. Bazen de hiç kanıta dayandırma gibi bir çaba olmaz veya olursa da göstermelik olarak olur.
Bunu biraz daha açacak olursak bizde politika değişiklikleri objektif veriye dayalı bir ihtiyaçtan çok daha farklı nedenlerle yapılır. Mesela lobi faaliyetleri sonucunda cesitli çıkar odaklarını tatmin etmek için ortaya konan önerilerin daha sonra zorlama bir şekilde veri ile desteklenmesine gayret edilir ama çoğu zaman bu başarısız olur. Şans Oyunları Vergisi ile ilgili son dönemde yaşanan tartışmalar buna en büyük örnektir.
Bir diğer politika üretme sebebi de siyasi sebeplerden ötürü ortaya çıkar. Mesela TC ile imzalanan İktisadi ve Mali İşbirliği Protokolü çerçevesinde alınan kararlar gibi veriye dayalı değil de bir takım dayatmaların sonucunda bazı kararlar üretilmek durumunda kalınır. Genel anlamda konuşacak olursak ülkede bir de genellikle ciddi bir kriz yaşanmadan veriye dayalı bir yaklaşım izlenmediğini görüyoruz. Mesela en son yüksek eğitim alanında bunun acı bir örneğini yaşıyoruz ve “100 bin öğrenci” hedefinin ülkeyi getirdiği noktayı hepmiz üzülerek görüyoruz. Oysa ki geleceğe dönük sağlıklı ve ihtiyaçlara yönelik bir planlama yapmak açısından makro düzeyde güncel ve güvenilir veriye dayalı politikalar üretmek gerekir. Özellikle kamu kaynaklarınn etkin ve adil bir şekilde dağıtılması için veriye dayalı bir yaklaşım izlenmesi gerekir. Sadece makro veya ulusal düzeyde değil yerel yönetimlerin stratejik planlarını yaparken veriden yararlanması önemlidir.
Kanıta dayalı bir politik tartışma olduğu zaman da sorun çözülmemekte ve bu kez de kullanılan verinin kalitesi ve güvenilirliği de ciddi bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun en son örneğini Hayat Pahalılığı hesaplamaları konusunda yaşadık. Oysa ki politika yapımında kullanılacak olan verilerin niteliği ve kredibilitesi elde edilecek sonuçları da doğrudan etkilemektedir.
Baktığımız zaman aslında verilerin kaliteli ve güvenilir olmasıyla, karar verici ve uygulayıcıların rasyonelliği ve objektifliği arasında da oldukça yakın ve pozitif bir ilişki vardır. Bunun da ötesinde veriler hesap verebilirlik bağlamında da önemlidir. Bu bakımdan ortaya konacak politikaların geliştirilmesi ve etkinleştirilmesi amacıyla elde edilen veriler kadar özellikle hükümetlerin etkinliğine ve performanslarına yönelik veriler de büyük önem taşır.
Politika üretme noktasına geri dönecek olursak, evet tüm politika değişikliklerinin veya yasa değişikliği tekliflerinin kanıta dayalı etki değerlendirme yöntemiyle desteklenmesi gerekir. Ama bu sürece ilişkin olarak aslında muhalefetin de not etmesi gereken önemli noktalar vardır. Kanıta dayalı politika üretmek sadece iktidar partileri açısından bir eksiklik değildir. Ülkemizde muhalefet partileri de zaman zaman veriye dayalı bir şekilde destklenmeyen politika önerileri ortaya koyabilmektedir. Euro’ya endeksleme veya geçiş önerisinin rakamsal etki çalışmalarıyla desteklenmemiş olmasını buna örnek gösterebiliriz.
Politika üretmekle doğrudan ilgisi olmayan ama kamuyu ilgilendiren diğer başka konularda da bilgilerin yeterince detaylı olmaması ülkemizde sık rastlanılan bir durumdur. Aklına gelen bir örnek olarak bankacılık sektöründe kredi kartı kullanımının artmasından bahsedilirken kredi kartı kullanıcıların ne kadarının ay sonunda borcunu tam olarak ödeyebildiklerine ilişkin bir veri paylaşılmadığı için bunun olumlu mu yoksa olumsuz mu bir gelişme olduğunu tam olarak değerlendirmemiz mümkün olmuyor. Yine bankacılık sektöründeki TGA’ların hesaplama yöntemleri de örneğin açıklanan verilerin ekonomideki durumu sağlıklı bir şekilde yansıtıp yansıtmadığı konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Verilere ilişkin sıkıntılardan bahsederken aslında veriden ne anladığımızı da irdelemek lazım. Veri denince akla ilk gelen yerel yönetimler ve devlet daireleri tarafından üretilen resmi veriler veya anketler aracılığıyla toplanan sayım veya hanehalkı/işyeri anketleri gibi resmi istatistiki verileridir. Ancak uygulamada veri kavramı, çok farklı biçimlerde toplanan nicel ve nitel kaynakları da kapsamaktadır. Mesele bunların dışında giderek önem kazanan veriler yerel yönetimler veya hizmet veren kurumlar tarafından sağlanan hizmetlerle ilgili operasyonel istatistikleri de kapsar. Aklıma gelen güncel bir örnek olarak mesela Kamu Hizmeti Komisyonu Hizmetleri Algı Analizi Raporu gösterilebilir.
Ama genel anlamda ülkemizde daha çok tanımlayıcı veriler ve istatistikler mevcuttur ancak analitik bulgular ve değerlendirmelerin önemi henüz kavranmamıştır diye bir iddiada bulunmak mümkündür. Neyse ki bu boşluğu algıya dayalı objektif bir takım çalışmalar doldurmaktadır. Örneğin Ticaret Odası’nın Rekabetedebilirlik raporu ve değerli akademisyenler Ömer Gökçekuş ve Sertaç Sonan tarafından hazırlanan Yolsuzluk Algısı Raporu’nun ortaya koyduğu veriler de kanıta dayalı politilka önerisinde dikkate alınması gereken verilerdir. Sonuç olarak sadece resmi istatistiki veriler değil bu tip bilimsel veya standart yöntemlerle elde edilen objektif araştırma sonuçları da ileriye dönük politika analizleri ve bunlara ilişkin değişiklik önerilerini ortaya koyarken istifade edilmesi gereken verilerdir.
Ancak ülkemiz özelinde veriye dayalı politika üretimini engelleyen bir takım faktörler de vardır. Örneğin, en doğru politikanın arayışından ziyade en mümkün olan veya tepki doğurmayacak politika alternatifinin benimsenmesi. Veya politika yaparken verilerin ne gerektirdiğinden daha çok, farklı siyasal aktörlerin ve siyasal hesapların dikkate alınması. Veya bazen de bilimsel verilerin oluşturduğu kanıtların analiz edilmesi, yorumlanması ve politikaya dahil edilmesi süreci zaman alacağından, siyasiler bazı konularda aceleci davranabilmektedir. Bu sorunların giderilebilmesi açısından da veriye veya kanıta dayalı bir yaklaşım benimsenmesi önemlidir.
Ekonomimizin en büyük sorunu, güncel bilgi ve veriye dayanan herhangi bir plan ve programının olmaması, yani plansız bir şekilde yönetilmesidir. Hükümetlerin elinde veriye dayalı bir yol haritası yoktur. Enflasyon verileri ile ilgili tartışmalar yaşanmaktadır. Nüfüs tam olarak bilinmemektedir ancak Kalkınma Planı yapılması konuşulmaktadır. Yüksek Öğretim alanında da planlama sıkıntısı yaşanmaktadır. Kayıtlı öğrenci sayısı, ülkede bulunan kaçak öğrenci sayısı konusunda sıkıntılar var. Bu ve bunlara benzer sıkıntıların giderilebilmesi için siyasetten arınmış veriye dayalı bir politika üretme ortamı yaratılması gerekir. Aklıma gelen bir örnek olarak mesela geçen sene 5 Yıllık Kalkınma Planı etkinliğinde Özel İhtisas Komisyonlarının ekonomik ve sosyal sektörlere ilişkin uzmanlık gerektiren konularda gerekli bilgileri sunacakları açıklanmıştı. Bu komisyonların siyasetten arınmış veriye dayalı çalışma yapabilmesi gerekir.
Toparlamak gerekirse veriye dayalı politika üretme konusunda sıkıntılarımız büyüktür. Ülkede iktidara gelen hangi parti olursa olsun aslında objektif ve kanıta dayalı bir politika ortaya koyacaklarına dair güven duygusu sarsılmıştır. Aslında bakılırsa belki de böyle bir güven hiçbir zaman oluşmamış veya kamuoyu tarafından talep dahi edilmemiştir. Bu ülkemizde çok büyük bir eksikliktir. Bu bakımdan bu süreçlerin şeffaflık ve halkla ilişkiler boyutu kadar haklı bilinçlendirme boyutu da bence önemlidir. Bu bakımdan aslında Dünya Bankası'nın ülkemiz için gerçekleştirdiği çalışmalar ve etkinlikler hem toplumda hem de siyasilerde bir farkındalık yaratmak açısından da önemlidir. Ne yazık son etkinliğe ilgi göstermemiş olan iktidar partilerinin böyle bir gündemlerinin veya gailelerinin olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır.





