Mete Feridun yazdı: Bağımsız bir sigortacılık denetim kurumu şart

ads ads ads ads
03/07/2020
HK

ads
Mete Feridun yazdı: Bağımsız bir sigortacılık denetim kurumu şart

Eski Bank of England uzmanı Prof. Dr. Mete Feridun:

 

“Bağımsız bir sigortacılık denetim kurumu şart”

 

Eski Bank of England uzmanı Prof. Dr. Mete Feridun, ülkemizdeki sigorta sektörünün denetim ve gözetim sisteminin poliçe sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunabilmesini sağlamak açısından dünyadaki gelişmiş ülkelerdeki uygulamaların gerisinde olduğunu söyleyerek, sigortacılık sektörüne ilişkin gözetim ve denetim sorumluluğunun mutlak surette Maliye Bakanlığı bünyesinde faaliyet göstermekte olan Para, Kambiyo ve İnkişaf Sandığı İşleri Dairesi’nden alınarak, mümkün olan en kısa sürede oluşturulacak olan bağımsız ve sigortacılık konusunda uzmanlaşmış bir kuruma devredilmesi gerektiğini vurguladı. Feridun, ayrıca Kıbrıs sorununun çözümlenmesi halinde sigortacılık sektörümüzün ileriki yıllarda Avrupa Birliği’ndeki şirketlerle rekabet etmek durumunda kalacak olması nedeniyle Avrupa Birliği’ndeki güncel düzenlemelerin takip edilerek mevzuatlara aktarılmasının büyük önem arz ettiğini söyledi.

 

Feridun’un yazısı şöyle:

 

Gerek finans sektörünün, gerekse reel ekonominin istikrarlı bir şekilde faaliyet gösterebilmesi açısından sigorta sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin mali yapılarının güçlü olması ve poliçe sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması büyük önem arz etmektedir.

Sigorta şirketlerinin genel olarak yeterli sermaye veya likidite yapısına sahip olmadan, mali açıdan zayıf bir şekilde faaliyet göstermeleri ekonomik ve finansal istikrar açısından büyük bir tehdit oluşturabilmektedir.

Öte yandan, sektördeki bazı şirketlerin gerekli yasal yükümlülüklerini tam olarak karşılayamayacak duruma gelmesine rağmen faaliyetlerinin devam etmesine göz yumulması, faaliyetlerini yasal koşullara uyarak sürdürmekte olan şirketlere karşı haksız bir rekabete yol açmakta ve buna bağlı olarak sektörde büyük bir "ahlaki tehlikeye" sebep olabilmektedir.

Bu bakımdan, sigorta şirketlerinin faaliyetlerini güçlü bir mali yapıya sahip şekilde sürdürmesi, sadece belirli sayıdaki poliçe sahipleri açısından önem arz eden bir konu olmayıp, hem bütün sigorta sektörünü olumsuz etkileyebilmekte, hem de bütün ekonomik ve finansal faaliyetlerin istikrarını tehlikeye atabilmektedir.

Bu nedenle bütün dünyada sigorta şirketleri en az bankalar kadar yakından denetim ve gözetime tabi tutulmakta ve özellikle gelişmiş ülkelerde bu sorumluluk sigortacılık konusunda teknik donanıma ve uzmanlığa sahip, siyasi etkilerden bağımsız şekilde hareket edebilecek özerkliğe sahip kurumlar tarafından yerine getirilmektedir.

Bilindiği gibi ülkemizde  bankacılık sektörünün denetim ve gözetimi KKTC Merkez Bankası’nın sorumluluğundayken, sigortacılık sektörümüzün denetim ve gözetimi ise Maliye Bakanlığı bünyesindeki Para, Kambiyo ve İnkişaf Sandığı İşleri Dairesi’nin sorumluluğundadır.

Bu bakımdan ülkemizdeki sigorta şirketlerinin gerektiği şekilde sigortacılık konusunda uzmanlaşmış, bağımsız olarak hareket edebilen bir otorite tarafından denetim ve gözetime tabi tutulduğunu söylemek mümkün değildir.

Özellikle, sigortacılık sektöründeki mevcut denetim ve gözetim sisteminin  hükümetin kontrolünde olduğu ve bağımsız hareket etmesinin mümkün olmadığı göz önünde bulundurulduğu zaman, bütün şirketlerin faaliyetlerini gerekli yasal yükümlülükleri eksiksiz bir şekilde yerine getirerek sürdürmekte olduklarını beklemek gerçekçi değildir.

Dolayısıyla, yeterli sermaye veya likidite yapısına sahip olmayan sigorta şirketlerinin faaliyetlerini sürdürmesine göz yumulmasına olanak tanıyan mevcut denetim ve gözetim sistemi ivedilikle gözden geçirilmeli ve bu sorumluluk mutlak surette ve mümkün olan en erken zamanda Maliye Bakanlığı bünyesinde faaliyet göstermekte olan Para, Kambiyo ve İnkişaf Sandığı İşleri Dairesi’nden alınarak yeni oluşturulacak bağımsız ve sigortacılık konusunda uzmanlaşmış bir kuruma devredilmelidir.

Öte yandan, sigortacılık sektörünün gerek ekonomik faaliyetler, gerekse günlük hayatın güven içerisinde sürdürülebilmesi açısından ne kadar büyük bir önem taşıdığı göz önünde bulundurulduğu zaman, ilgili mevzuatın güncel küresel sigortacılık düzenlemeler ile uyumlu olması da son derece büyük önem arz etmektedir.

Bilindiği üzere ülkemizde sigortacılık sektörü, Sigorta Hizmetleri Düzenleme ve Denetim Yasası çerçevesinde denetim ve gözetime tabi tutulmaktadır. Ancak, yaklaşık 10 yıl önce hazırlanmış olan söz konusu yasa incelendiği zaman, yasa kapsamındaki hükümlerin dünyadaki gelişmelerin büyük ölçüde gerisinde kalmış olduğu ve bir takım önemli esliklikler içermekte olduğu görülmektedir. Bu nedenle sadece bağımsız ve sigortacılık konusunda uzmanlaşmış bir kurum oluşturulması değil, aynı zamanda da ilgili mevzuatın da ivedilikle gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Her ne kadar da ilgili yasa ve tüzükler incelendiği zaman özellikle sigorta şirketlerinin mali yapılarına ilişkin olarak bir takım temel hükümler içermekte olduğu görülse de, özellikle bu kuralların pratikte uygulanmasını sağlama konusunda bir takım eksiklikleri olduğu göze çarpmaktadır.  

Şöyle ki, mevcut Sigorta Hizmetleri Düzenleme ve Denetim Yasası kapsamında sigorta şirketlerinin uyması gereken sermaye ve teminat yükümlülüklerine ilişkin kurallardan bahsedilirken, yıl sonu itibarıyla öz sermayeleri ödenmiş asgari yasal sermaye seviyesinin altına düşen şirketlere söz konusu tutarı tamamlamak için müteakip yılın Nisan ayı sonuna kadar bir süre tanınmakta olması dikkat çekmektedir.

Oysa ki, poliçe sahiplerinin menfaatlerini koruyabilmek açısından sigorta şirketlerinin kesintisiz bir şekilde sağlam bir mali yapıya sahip olmaları son derece büyük önem taşımaktadır. Nitekim, gelişmiş ülkelerdeki ilgili mevzuatlar incelendiği zaman, sigorta şirketlerinin poliçe sahiplerine olan taahhütlerini beklenmedik durumlarda yerine getirilebilmelerini sağlamak açısından söz konusu şirketlerin ödeme kabiliyetlerinin ve mali yeterliliklerinin mutlak surette süreklilik arz etmesinin en önemli yasal zorunluluk olduğu görülmektedir.

Bilindiği gibi sigorta şirketlerinin poliçelerinden kaynaklanan yükümlülükleri genellikle uzun yıllar içerisinde ancak beklenmedik zamanlarda ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle, sigorta şirketlerinin poliçe sahiplerine olan yükümlülüklerini kesintisiz bir şekilde yerine getirmelerini güvence altına almak açısından faaliyetlerini geçici bir süreliğine dahi olsa Sigorta Hizmetleri Düzenleme ve Denetim Yasası ve Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin Yükümlülük Sermaye Yeterliliği Tüzüğü çerçevesinde belirlenmiş olan asgari yasal sermaye yükümlülüğü koşullarını yerine getirmeksizin dürebilmelerine göz yumulmaması büyük önem taşımaktadır.

Gelişmiş ülkelerdeki sigortacılık düzenlemeleri kapsamındaki en temel amaç, sigorta şirketlerinin olabilecek en kötü stres senaryosunda dahi poliçe sahiplerine olan yükümlülüklerini yerine getirebilecek düzeyde sermayeye sahip olmasını sağlamaktır. Bu bakımdan, ülkemizdeki Sigorta Hizmetleri Düzenleme ve Denetim Yasası ve Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin Yükümlülük Sermaye Yeterliliği Tüzüğü kapsamındaki mevcut uygulamaların aksine, geçici bir süreliğine dahi olsa şirketlerin sermaye yapısı zayıf bir şekilde faaliyet göstermesine kesinlikle izin verilmemektedir.

Söz konusu ülkelerde mali yapısı zayıflayan sigorta şirketlerine zaman kaybetmeksizin müdahalede bulunularak, örneğin mevcut ve yeni poliçe sahiplerine olan yükümlülüklerini karşılamalarını güvence altına alana kadar yeni müşteri kabul etmelerine bir takım sınırlandırmalar getirilebilmektedir. Öte yandan,  ödeme gücünü kaybederek iflas noktasına gelmiş olan sigorta şirketleri ise ivedilikle tasfiye sürecine alınmaktadır.

Dolayısıyla, gelişmiş ülkelerde sigorta şirketlerinin faaliyetlerini uzun vadede güçlü bir sermaye yapısı ve yeterli düzeyde likiditeye sahip bir şekilde sürdürmelerini güvence altına almak açısından sigortacılık mevzuatları çerçevesinde söz konusu şirketlerin denetim ve gözetimi “ileriye dönük”, yani gelecekte ortaya çıkması muhtemel olan riskler için önceden tedbir alınmasını öngören bir yaklaşım çerçevesinde yürütülmektedir.

KKTC Sigorta Hizmetleri Düzenleme ve Denetim Yasası ve Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin Yükümlülük Sermaye Yeterliliği Tüzüğü bu perspektiften incelendiği zaman, mevcut mevzuatın özellikle sigorta şirketlerinin likidite riskine, yani sermaye yeterliliğine sahip olmasına rağmen vadeleri geldiğinde yükümlülüklerini karşılayabilecek miktarda likit varlığa sahip olmamaları ihtimaline ilişkin olarak yeterince sıkı kurallar içermediği görülmektedir.

Diğer yandan, söz konusu yasa sigorta şirketlerinin belli bir miktar nakden ödenmiş sermaye miktarına sahip olacak şekilde faaliyet göstermelerini öngörürken, aynı zamanda da ilgili Bakanlık lehine teminat olarak bloke veya ipotek ettirilmesi gereken teminatları ve teknik karşılıkları da ortaya koymaktadır. Ancak, Yasa’nın ilgili hükümleri sigorta şirketlerinin risk yönetim faaliyetlerine ilişkin kayda değer bir madde içermemektedir.

Oysa ki günümüzde gelişmiş ülkelerde sigorta şirketlerinin yasal sermaye yükümlülükleri belirlenirken, mali yapılarını en gerçekçi şekilde yansıtmak amacıyla karşı karşıya kaldıkları bütün riskler dikkate alınmaktadır. Buna göre söz konusu şirketlerin karşılaması gereken sermaye yükümlülükleri, bilançonun hem aktif hem de pasif tarafındaki riskler göz önüne alınarak hesaplanmaktadır.

Ayrıca, KKTC Sigorta Hizmetleri Düzenleme ve Denetim Yasası incelendiği zaman, temel amacın sigorta şirketlerinin belli bir miktar nakden ödenmiş sermaye düzeyine sahip şekilde faaliyet göstermelerinin sağlanması olduğu anlaşılmaktadır. Hatta, Bakanlar Kurulu’nun gerekli görmesi halinde sigorta şirketlerinin sahip olması gereken ödenmiş minimum sermaye tutarını 10 katına kadar yükseltebilmesi öngörülmektedir.

Oysa ki, gelişmiş ülkelerde izlenen çağdaş düzenleyici yaklaşım çerçevesindeki temel hedef, sigorta şirketleri için yüksek sermaye yeterlilik seviyesi belirlemenin ötesinde, söz konusu şirketlerin risk seviyesini etkileyen kurumsal yönetim çerçevesi ve iç kontrol sistemleri gibi unsurların da dikkate alınmaktadır. Ayrıca, KKTC Sigorta Hizmetleri Düzenleme ve Denetim Yasası’nda değinilmeyen risk ölçüm ve yönetim süreçleri de büyük önem arz etmektedir.

Örnek vermek gerekirse, günümüzde Avrupa Birliği’nde sigorta şirketleri bankacılık sektöründeki Basel standartları gibi üç yapısal bloktan oluşan ve kısaca “Solvency II Directive” olarak bilinen çok kapsamlı bir düzenlemeye tabidir.

Avrupa Birliği’nde 2016 yılından itibaren yürürlüğe girmiş olan ve belli bir büyüklüğün üstündeki sigorta şirketlerini kapsayan bu Direktif çerçevesinde, sigorta şirketlerinin Türkçe’ye “mali yeterlilik” veya “ödeme gücü” olarak çevrilen “solvency” açısından denetime tabi tutulmasına ilişkin birçok önemli hüküm yer almaktadır.

İlk olarak 2004 yılında yürürlüğe girmiş olan Solvency I’in devamı niteliğindeki Solvency II çerçevesinde “ileriye dönük” bir yaklaşım benimsenerek sigorta şirketlerinin sadece mevcut risklerine karşı değil, aynı zamanda gelecekte ortaya çıkabilecek riskleri de hesaplamaları zorunlu hale getirilmiştir.

Böylelikle, Avrupa Birliği’ndeki sigorta şirketlerinin poliçe sahiplerine olan mevcut ve gelecekteki yükümlülüklerini yerine getirecek şekilde faaliyet göstermelerini sağlayacak düzeyde ve devamlılıkta bir mali sağlamlığa sahip olmaları gerekmektedir.

Sigorta şirketlerinin yasal sermaye yükümlülüklerinin sadece muhasebe açısından gerçekleştirilen bir takım hesaplamalara göre değil, şirketlerin risk profilleri de dikkate alınarak hesaplanmasını öngören bu yaklaşım, sadece Avrupa Birliği’nde değil ABD ve Avustralya gibi birçok gelişmiş ülkede de halihazırda uygulanmaktadır.

Kısaca ifade etmek gerekirse, Solvency II çerçevesindeki risk hesaplamaları sadece geçmiş belirli bir dönem dikkate alınarak gerçekleştirilmeyip, aynı zamanda da gelecekte ortaya çıkabilecek riskleri de dikkate almaktadır. Dolayısıyla, Solvency II Direktifi, ülkemizdeki mevcut düzenlemelerden farklı olarak, sigorta şirketlerinin karşı karşıya olduğu riskler için oldukça ihtiyatlı bir düzenleyici çerçeve ortaya koyarken, aynı zamanda da söz konusu şirketlerin maruz kaldıkları riskleri daha etkin bir şekilde yönetmelerini sağlamayı da amaçlamaktadır.

Solvency II çerçevesinde ayrıca, mali yapısı zayıflayan sigorta şirketlerine  zamanında müdahale edilebilmesi için “asgari sermaye gereksinimi” ve “hedef sermaye gereksinimi” olmak üzere iki farklı sermaye yeterliliği seviyesi de hesaplanmaktadır. Buna göre sigorta şirketlerinin aktif ve pasiflerinin doğru şekilde değerlemeye tabi tutulması ve bilançolarındaki sermaye unsurlarının zarar karşılama kapasitesi açısından yüksek kaliteye sahip olması gibi birçok önemli kural öne çıkmaktadır.

Yine ülkemizdeki mevcut Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin Yükümlülük Sermaye Yeterliliği Tüzüğü’nden farklı olarak, Solvency II çerçevesinde, sigorta şirketlerinin kısaca “ORSA” olarak bilinen “Öz Risk ve Sermaye Yeterliliği Değerlendirmesi” (Own Risk and Solvency Assessment) adı verilen bir süreç kapsamında stres testleri ve mali yeterlilik değerlendirmeleri gerçekleştirmeleri gerekmektedir.

Sigorta şirketlerinin muhtemel kayıplarını karşılayacak düzeyde sermaye miktarına ve kalitesine sahip olmalarını öngören ORSA, bir takım varsayımlar, senaryo analizleri ve finansal projeksiyonlar içermektedir. Söz konusu değerlendirme süreci çerçevesinde özellikle ülkemizdeki mevzuatta yeterli şekilde ele alınmamış olan risk ölçümlemesi, risk modellemesi ile aktif ve pasiflerin değerlendirilmesi gibi konuların da ön plana çıkmakta olması dikkat çekmektedir.

Solvency II çerçevesi ayrıca, sigorta şirketlerinin sermaye yeterliliğine ilişkin teknik hesaplamaların ötesinde, şirketlerin iç denetimi, iç kontrol, risk yönetimi ve aktüerya fonksiyonlarına, yönetim biçimlerine, organizasyon yapılarına, karar alma ve kurumsallaşma süreçlerine, ve düzenleyici otoriteler ve diğer paydaşlarla ilişkilerine ilişkin çok kapsamlı prensipler ortaya koymaktadır.

Örnek olarak, modern sigortacılık faaliyetlerinin ortaya çıkmış olduğu kabul edilen İngiltere’ye bakılacak olursa, sigorta şirketlerinin benim de daha önce görev yapmış olduğum iki düzenleme ve denetim kurumu olan Bank of England bünyesinde faaliyet göstermekte olan Prudential Regulation Authority (PRA) ve özerk bir kurum olan Financial Conduct Authority (FCA) tarafından oldukça sıkı bir denetim ve gözetime tabi tutulmakta oldukları görülmektedir.

Dolayısıyla, Birleşik Krallık’ta sigorta şirketlerinin faaliyetleri, ülkemizden oldukça farklı olarak Türkçe’ye “ihtiyatı düzenlemeler” (“prudential regulation”) ve “finansal davranış düzenlemeleri” (“financial conduct regulation”) olarak çevirebileceğimiz, iki ana çerçevede ele alınmaktadır.

Bilindiği gibi, ihtiyati düzenlemeler,  sigorta şirketlerinin sermaye, likidite ve kârlılık gibi açılardan sağlamlığını güvence altına almayı amaçlarken, “finansal davranış düzenlemeleri” ise söz konusu şirketlerin faaliyetlerini müşterilerini herhangi bir mağduriyete uğratmayacak şekilde sürdürmelerini ve tüketici haklarını güvence altına almayı hedeflemektedir.

Kısacası, Birleşik Krallık’ta sigorta şirketleri, sermaye ve likidite gibi konularda olduğu kadar, özellikle hukuki uzmanlık gerektiren “finansal davranış riskleri” açısından da sıkı bir şekilde düzenleme ve denetime tabi tutulmaktadır.

Buna göre, sigorta şirketlerinin müşterilerine karşı yükümlülüklerini yerine getirebilmek için sürekli olarak belli bir mali yeterliliğe sahip olmaları gerekmekte. hiçbir şirketin mali bünyesinin sigortalıların hak ve menfaatlerini tehlikeye düşürecek şekilde zayıflamasına göz yumulmamakta ve mali yetersizlik durumunda FCA ve PRA ilgili şirketlere derhal gerekli müdahalelerde bulunmaktadır.

Birleşik Krallık’ta PRA ve FCA ayrıca sigorta şirketlerini yerinde gözetime tabi tutarak hem üst düzey yönetici hem de çalışanlar düzeyinde denetime tabi tutmakta ve şirketlerin kârlılığı, risk iştahı, performans hedefleri ve finansal projeksiyonları üzerine yoğunlaşmaktadır.

Öte yandan, Birleşik Krallık’ta sigorta şirketlerine yönelik olarak 2019 yılının sonunda yürürlüğe girmiş olan kısaca “SM&CR” olarak bilinen ve “Üst Düzey Yöneticiler ve Sertifikasyon Rejimi” (Senior Managers and Certification Regime) kapsamında  sigorta şirketlerinin yönetim kurulları ve üst yönetimlerinin hesap verebilirlikleri ve sorumlulukları  artırılmıştır.

Buna göre, Birleşik Krallık’taki sigorta şirketlerinin yönetim kurulları ve üst düzey yöneticilerinin almış oldukları riskli kararlar için sorumluluk üstlenmeleri ve bu kararların yol açabileceği risklere karşı gerekli adımları atmış olduklarını kayıt altına almaları yasal bir zorunluluk haline getirilmiştir.

Dünyadaki diğer gelişmiş ülkelerden de Birleşik Krallık’taki uygulamalara benzer birçok farklı örnek vermek mümkündür. Ancak, kısaca özetlemek gerekirse, günümüzde gelişmiş ülkelerdeki sigortacılık düzenlemeleri kapsamında ülkemizden oldukça farklı olarak sigorta şirketlerindeki kurumsal yönetim, risk yönetimi ve yasal sermaye yükümlülüklerinin ileriye dönük bir şekilde hesaplanmasına ilişkin olarak birçok önemli yasal yükümlülük öne çıkmaktadır.

Dolayısıyla, ülkemizdeki sigortacılık sektörünün daha çağdaş ve etkin bir düzenleme ve denetime tabi tutulabilmesi ve poliçe sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunabilmesini sağlamak açısından dünyadaki gelişmelerin yakından takip edilmesi ve özellikle yeterli sermaye veya likidite yapısına sahip olmayan sigorta şirketlerinin faaliyetlerini sürdürmesine olanak tanıyan mevcut denetim ve gözetim sisteminin ivedilikle gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Bunun sağlanabilmesi açısından sigortacılık sektörüne ilişkin gözetim ve denetim sorumluluğunun mutlak surette Maliye Bakanlığı bünyesinde faaliyet göstermekte olan Para, Kambiyo ve İnkişaf Sandığı İşleri Dairesi’nden alınarak, mümkün olan en kısa sürede oluşturulacak olan bağımsız ve sigortacılık konusunda uzmanlaşmış bir kuruma devredilmesi şarttır.

Özellikle Kıbrıs sorununun çözümlenmesi halinde sigortacılık sektörümüzün ileriki yıllarda Avrupa Birliği’ndeki şirketlerle rekabet etmek durumunda kalacak olması göz önünde bulundurulduğu zaman, dünyadaki ve özellikle Avrupa Birliği’ndeki güncel düzenlemelerin takip edilerek mevzuatlara aktarılması büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle, özellikle Solvency II'ye uyum sağlama açısından ülkemizdeki sigorta sektörü için bir yol haritası oluşturulması ve söz konusu düzenlemelerinin ülkemizdeki sigorta sektörü üzerindeki muhtemel etkilerinin sayısal etki çalışmalarıyla tespit edilmesi gerekmektedir.

03/07/2020 08:20
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Mete Feridun
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.