Müzakerelerde durgunluk ve Türkiye referandumu

ads ads ads ads
25/02/2017

ads

Halil Paşa Halil Paşa


KIBRIS MÜZAKERELERİNDE BİLİNEN TEKRAR



“ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN SUÇUNU KARŞI TARAFA YÜKLEME”



Kıbrıs Cumhuriyetinde seçim tarihi, Türkiye’de ise “yeni siyasi rejim” için referandum süreci yaklaştıkça, zaten başından beridir ancak bir arpa boyu yol alınabilen Akıncı Anastasiades müzakerelerinin de sonuçsuz kalacağını kestirmek için, illa ki Kıbrıs konusunda uzaman olmak gerekmiyordu.



BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun’un Kıbrıs özel danışmanı Eide’nin gözetiminde, “kapsamlı çözüm için müzakerelere” Eroğlu’nun kaldığı yerden devam edildi. İki lider de, hızlı bir çözüme gidileceğini anons ettiler. Dahası 29 Mayıs 2015’de gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda büyük bir heyecanla iki liderin ilk etapta gerçekleştirmeyi vaat ettikleri; “güven yaratıcı önerileri” açıklandı.



İKİ LİDER DE GÖRÜŞMELERE BAŞLARKEN SÖZ VERDİKLERİ ADIMLARI AT(A)MADILAR



Buna göre 5 adım atılacaktı.:



1.Batıda Lefke bölgesindeki Aplıç ile doğuda Gazimağusa yakınlarındaki Derinya sınır kapıları açılacak. Ayrıca başka sınır kapıları açılması için de çalışma yapılacak.



2.İki taraf arasındaki elektrik dağıtım şebekeleri irtibatlanacak.



3.İki taraf arasındaki mobil telefonların karşılıklı dolaşımı sağlanacak. Kuzey’deki Türk operatörler ile Güney’de, Güney’dekilerle de Kuzey’de haberleşme sağlanabilecek.



4.İki taraftaki radyo ve TV frekansları düzenlenecek, birbiriyle çakışmalar ortadan kaldırılacak.



5.Cinsiyet eşitliği komitesi kurulacak, cinsiyet ayrımcılığı ile mücadele edilecek.



Bu arada iki tarafın da medya manşetlerine “çözüm umudu” olarak taşınan iki liderin birlikte zivaniya ile kahve içme ve tiyatro seyretme şovları eklendi. Akıncı boşta bulunup bir de yıl sonuna (2015) çözüme yönelik önemli ilerlemeler sağlanacağının ve yakın tarihte gerçekleşecek bir referandumun de sinyalini verdi.



Ne kadarı gerçekleşti bu 5 adımın?



Beşincisini zaten yıllardır her iki toplumun sivil toplum örgütleri, iki lider olmadan da gösteriler ve panellerle gerçekleştirme uğraşındaydı.



“KARŞILIKLI SUÇLAMA SAVAŞINA HAZIRLIK” BAŞINDAN BERİ VARDI



2016 yılında da arpa boyu yol alındığı ortaya çıktığında, Cenevre buluşması ile “umut pompalanması” sürecine girildi.



Elen ve Türk Milliyetçileri ayağa kalktı. Akıncı kendi hükümetinin, Anastasiades ise muhalefetinin eleştirilerine maruz kaldı. Arpa boyu alınan yol, Güneyde seçim tarihinin yaklaşması, her iki lidere de, çözümsüzlük halinde, öncellerinin gittiği o kaçınılmaz yolun kapısını işaret ediyordu.



Neydi bu kapı?



Bu kapı çözümsüzlüğün suçunu karşı tarafa yıkmakla malul, “karşılıklı suçlama savaşının” ta kendisiydi. Bu nedenle her iki lider de bunca zamandır görüşürlerken, çözümsüzlüğe yönelme sinyalleri veren müzakere sürecinde, öncelleri gibi, çözümsüzlüğün “suçunu karşı tarafa yükleme” konusunda da hep “bir adım önde” olmanın da sürekli hesapları içerisinde miydiler?



Geriye dönüp de baktığımızda, Akıncı’nın, gerek 2016 tarihindeki “Cenevre Zirvesi” dönüşünde, gerekse 2017 başındaki görüşmelerin ertesinde ve nihayet “Enosis Plebisiti kutlaması” kararına karşı müzakerelere katılmayacağını açıklamasıyla, kendi cemaatine, çözümde ayak sürüyen tarafın, çözüm sürecinde kendisi kadar kararlı olmayan Ansatasiades ve güney komşusu olduğu mesajıyla karşılaşmış olmaz mıyız?



MÜZAKERE SÜRECİNİN EN BÜYÜK BAŞARISI NE?



Peki Anastasiades ile Akıncı 2015 yılından beridir sürmekte olan bütün bu müzakere sürecinde gösterdiği en büyük “ortak başarıları” nedir?



Gelinen noktada Kıbrıslıtürkler ve KKTC vatandaşları arasında yaratılan yaygın siyasi algı, Kıbrıslırumların Enosis’ten vazgeçmiş olmadıklarıdır.



Halbuki durum hiç de böyle değildir ve bugün bir anket yapılsa Kıbrıslırumların ezici bir çoğunluğunun Enosis istemediğini ortaya koyacaktır.



Anastasiades cephesinde ise Akıncı’ya “masaya dön” çağrılarının yanı sıra, alınan kararın da yanlışlığıyla ilgili bir açıklama geldi. Fakat dahası da yapıldı ve tıpkı Akıncı’nın yapmış olduğu gibi, TC siyasal erki tarafından baskılanan Akıncı’nın “Enosis Plebisite kutlama” kararını bahane ederek, “çözümsüzlüğü karşı tarafın üzerine yıkma” siyasetine yöneldiği dillendirilmeye çalışıldı.



Nasreddin Hoca hikayesindeki gibi her iki taraf da haklı mıdır?



Sanmıyorum…



Neden her iki taraf da haksız olmasın ki?



Akıncı; “Enosis Plebisiti kararı geri alınsın masaya döneyim” diyor.



İyi de sorarlar o zaman, ben kutlama kararını kaldırırsam, “sen de beşparmağa diktiğin ışıklı bayrağı”, “20 Temmuzu kutlamayı”, çözümsüzlüğün alternatifi olarak da “KKTC’ni tanıtamazsam da TC’ne ilhak olurum ha!” tehditlerini ve garantiler konusunda “Türk Ordusu” sopasını kullanmayı devam ettirecek misin?



Bu böyle karşılıklı suçlamalarla sürer gider…



Zaten her iki tarafın da, çözümsüzlüğün her ertesinde en çok başardığı şey, “karşı tarafın uzlaşmazlığını” ve de “henüz ne çözüme, dolayısıyla ne de barışa hazır olmadığını” dillendirmek değil midir?



49 yıldır süren “karşı tarafı suçlama” devem ediyor hala…



KIBRIS SORUNUNDA SERTLEŞEN SÜREÇ RTE VE AKP’NİN “EVET” OYLARINA KATKI YAPAR



Kıbrıs müzakerlerinin kesilmesi AKP ve RTE’nin “Yeni Türkiye” sine destek veren “Ne Osmanlı” ile harmanlanmış “Yeni Türk Milliyetçiliğine” de bir moral destek olacaktır.



“Ne alakası var?” demeyin.



Çok alakası var



Biraz düşünün…



Örneğin Türkün Türk’ten, Müslümanın da Sünni Müslümandan başka dostu yoktur” düsturuyla, kendi komşularıyla düşman bir toplum inşa etmeye girişen bir zihniyete, Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün asıl suçlusunun Enosisçi ve Türklüğün düşmanı olan Kıbrıslırumları gösterecek bir siyasal propaganda ile hem Kıbrıs’taki çifte vatandaşları, hem de aklı karışık CHP sempatizanları eşliğinde, referandumda ne “evet”ler sağlanır. Hele de referandum anketlerinde evet ile hayır oylarının at başı gittiği ve RTE ile AKP kurmaylarının da “sinekten yağ çıkaracak” denli referanduma odaklandıkları bir dönemde.



Unutmayalım ki; hala adanın pek çok yerine ulaşamayan ve ulaştığı belediyelerde de ton fiyatı 5 katı pahalılaşan Türkiye’den borularla taşınan suyun, Kıbrıs coğrafyasına Kıbrıslıtürk liderlele birlikte bağlayan RTE ve AKP, bundan o zamanın anketlerine de yansıyan büyük bir oy kazanımı elde etmişti.



Bugün Çavuşoğlu, yarın RTE alır yanına sayın Akıncı’yı. Ve “aklınızı başınıza toplayın, sabrımızı taşırmayın ha!” mealinde bir açıklama patlatır Rum lidere ve cemaatine…



O zaman “evet” bir patlar, pir patlar…





 

25/02/2017 14:32
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: halil paşa
MANŞETLER

HK Halil Paşa

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.