Ne utanan var, ne de isyan eden…
11/10/2023











Hüseyin Ekmekci
HERKES KÜPÜNÜ DOLDURMAYA DURMUŞ, GERİDE SANKİ BİR ÜLKE DEĞİL, BEYTAMBAL VAR…
NE UTANAN VAR, NE DE İSYAN EDEN…
LİYAKAT ÖLDÜ, KAMUDA YÖNETİCİ AZALDI, GÖÇ EDENLER ÇOĞALDI… ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİ ÇÖKTÜ, TAMAM DA, ONCA MÜCADELE?
Bu ülkede, kamu kurumları kolay oluşmadı. Bugünün siyasetçileri tarafından talan edilen ve talan edilirken de hiç utanılmayan o kurumlarda, Dr. Fazıl Küçük ve Rauf R. Denktaş’la simgeleşen, ama yaklaşık 80 yıllık bir geçmişi olan “devlet olma isteğinin” izleri var.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti içerisinde sadece bakan ve vekil olanlar değil, kamuda bürokrat olanların tecrübe ve birikimi, 1974 sonrası Kıbrıs Türk Federe Devleti’nden başlayarak, 1983’de KKTC ile şekillenen süreçte hep “halk odaklı” projelere dönüştü. Bu güzel sistem çöktü…
“Herkes evine ekmek götürsün” ve elbette “liyakat sahibi olanlar da yönetsin” üzerinden kurulan bu sistem şimdi yerle bir. Yeni sistem, “az sayıda insan malı götürsün” ve devamında da “siyasetçi daha çok iktidarda kalsın” üzerine kurulmuş.
İnsan olanın canı yanıyor. Düşünün, Liman İşçileri Şirketi, bizzat Hakkı Atun ve İsmet Kotak tarafından “nakış nakış” işleniyor. Neden? Çünkü oradan bir grup ekmek yerken, Baf ve Limasol göçmenleri evine ekmek götüremiyordu. Bunun önüne geçmenin yolu da kooperatif mantığıydı
Çok basit bir örnek gibi gelse de, “herkes ekmek yesin” üzerinden bir dayanışmayı örgütleyen bu yaklaşım şimdi yerini nereye bıraktı? Siyaseten yetkiyi ele alanlar, çok rahat bir şekilde kolları sıvayıp, kendi yandaşına, partilisine istihdam başta olmak üzere her şeyi peşkeş çekebiliyor
Bir örnek de Kooperatif Merkez Bankası’ndan. Ki o banka, onlarca köy kooperatifine bağlı, az sayıdaki Kıbrıslı Türk üreticinin, sürekli gelişen ve semiren Rum çiftçilere karşı korunması amaçlandı. Peki şimdi yapılmaya çalışılan nedir? Köylünün kuruluşları da partizanca amaçlar uğruna soyulup soğana çevrildi
Çiftçinin, hayvancının alın teri üzerinden oluşan ülkedeki kooperatiflerde büyük saltanatlar kuruldu. Halen siyasi atamalar, köylüyü özne yapmadan, köylünün malı üzerinden büyük bir servet kazanıyor. Köylünün öz kuruluşları. Köylü kazanamazken, malına çöreklenenler semiriyor
Liyakatsiz insanları, ülkeye değil partiye hizmet etmesi için kurumlara yerleştirme gayreti var. Üstüne de, liyakat sahibi olmadan kurumların başına gelenler, ya kendine çalışıyor, ya da sermaye gruplarına hizmet ediyor. Kooperatifçilik için zerre kılları kıpırdamıyor
Mesela, çağdaş, laik ve demokratik eğitim de geleneğimizin en önemli parçasıydı. Öğrencinin de öğretmenin de bir disiplin içerisinde standardı vardı. Herkes görev ve sorumluluğunu bilir müfredata odaklanır, aydın, soran, sorgulayan, hedefleri olan gençler yetiştirilirdi
Oysa şimdi… Her isteyen, her istediğini bir yere getirebilir. Ne liyakat, ne adalet ne de hukukun üstünlüğü geçerli değil. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Bir yerlerde soygun ve vurgun planlanıyor, derken yürürlüğe giriyor ve hemen uygulanıyor
Elbette düzelecek. Hukukun üstünlüğü inanıyorum, bir gün galip gelecek. Aslında o gün bu ülkenin kurtuluşu olacak. O güne kadar doğruyu, sadece doğruyu savunmaya devam edeceğiz. Aksi taktirde kaybetmeye devam edeceğiz. Eminim vicdanlı hiç kimsenin gönlü buna razı değil
Öyle detaylar yaşanıyor ki, hiç kimsenin ne olduğunu anlamasına fırsat vermeden tezgah kuruluyor, adrese teslim ihale yapılıyor, siz de, “E, Her şey yasaya uygun, sıkıntı yok” diyorsunuz. Oysa öyle soygunlar var ki, akıl sır ermiyor
Örneğin, Sayıştay Başkanlığının Kıbrıs Türk elektrik kurumunda, saptanmış olduğu vurgun 15 milyon dolar civarında. Sadece Kooperatif Merkez Bankası iştiraklerinde kötü yönetim nedeniyle ödediğimiz fazladan para hayal sınırlarını zorlayan noktada
Neden? Çünkü birileri kamu kaynakları üzerinden inanılmaz vurgunlar yapıyor. Nasıl olsa kimseye bir şey olmaz algısı yerleşmiş durumda. Bu tabloda ne soygunla mücadele, ne de kamu kaynaklarını korumak mümkün görünmüyor
Bu noktada hepimize düşen, olduğumuz her noktada vurguna ve soyguna karşı çıkmak. Adalete ve hukukun üstünlüğüne sahip çıkmak. Bana dokunmayan yılan 1000 yaşasın denildiği sürece arsızlar ve hırsızlar daha çok kazanmaya devam edecek. Bu ülkeyi sevenler ise ah ile vah ile ömür törpüleyecek
- Alt seviyede bir işbirliği zemini yaratıldı…
- Ortak gelecek için işbirliği şart…
- Cenevre’de kritik Kıbrıs zirvesi: ortak zemin yok…
- Hem siyasi, hem ticari olarak Kıbrıslı Türkler daha da yalnızlaştırılıyor
- Polis Teşkilatı Ağır Bir Bürokrasiyle de Boğuşuyor
- Sürekli itilen kakılan, imkanları kısıtlanan bir halka dönüştük
- Şiddet ve mafyalaşma ön plana çıkıyor
- Sorunları çözmesi gerekenler bizzat sorun üretiyor
- 12 yaşında bir çocuk göçmen çocukları tarafından tecavüz saldırısına uğradı…
- Ekmekçi: Sokak neyse, okul da o… Sokaktaki anne- baba neyse, okul da o
- TÜM YAZILARI için tıklayınız





