Necdet Ergün yazdı: KKTC , Niye BAŞKANLIK REJİMİNE geçmelidir?

Ekonomist Necdet Ergün'ün kaleminden..

ads ads ads ads
16/05/2020
HK

ads
Necdet Ergün yazdı: KKTC , Niye BAŞKANLIK REJİMİNE geçmelidir?

Ekonomist Necdet Ergün, KKTC'de neden başkanlık rejimine geçilmesi  gerektiğini yazdı

İşte Necdet Ergün'ün yazısı

KKTC , Niye BAŞKANLIK REJİMİNE geçmelidir?

Niye KKTC, ARIZALI mevcut PARLAMENTER REJİMDEN acilen KURTULMALIDIR?

Tam 24 yıldır KKTC’de rahmetli Ünal Akifler hocamla BAŞKANLIK REJİMİNİN niye KKTC için daha uygun olduğunu anlattık-durduk. Tabii, Rahmetli benden çok önce de anlatıyordu. Belki şimdi COVID-19 topuzu vesile olur…Hatta, resim olarak ta google da muhtemelen 10-12 yıl önce yine bu konuda gazetenin birine verdiğim röportajı koyuyorum.....

Evvela “ insan kaynağı/yönetişimi- sistem ve teşviklerle ” ilgili bir tespit yapalım.

Çünkü, burasını (püf noktalarını) anlamadan gerisini anlamak ve anlatmak zordur. Birey motivasyonlarını-teşviklerini/dürtülerini/davranışlarını/karar mekanizmalarını vs anlamadan ekonomi-politiğinden, yönetişimden-sistem dizaynından konuşmak imkansızdır. Tavsiyem; konuşanı da dinlemeyin zaten.

….Bakın; “kötü insan yoktur, kötü sistemler vardır.” İnsanlar, kendilerini “ çevreleyen düzenleyici-denetleyici iktisadi-mali-hukuki-idari-sosyolojik-çevresel/doğal vs gibi ” ortamlardaki “ teşvik-ödül-ceza adalet-erdemli tutum-davranışlar vs mekanizmalarına ” göre şekillenir-gelişir. Baştan bu “teşvik –ödül-cezaların” optimum dizayn edilmediği (zemin ve çerçeve olarak) ortamlarda , EN İYİ İNSAN KAYNAĞI bile sapar-anomaliler oluşur, körelir-gelişmez, veya bastırılır.

Aksine, daha vasat bir insan kaynağı görece daha iyi bir sistemde ise çoşabilir ve potansiyelleri daha kolay açığa çıkabilir. Mesela, İngiltere, Türkiye’de veya başka bir ülkede bir sürü Kıbrıslı Türk bu yüzden çok başarılı olabiliyor.

Yani, iyi ve kaliteli insanlar bile kötü sistemler içerisinde , sistemin çok yönlü yanlış dinamiklerinden, kötü sinyallerinden/yanlış teşviklerinden dolayı sapabilir ve o sistem içerisinde , ne istenilen insan kaynağı gelişir , ne de o sistemden beklenen faydalar ve çıktılar ortaya çıkmaz. Böyle sistemler zaten ekonomi-politiği olarak zaman içerisinde, patinaj ve kaos belasında “ düşük düzey denge tuzağına takılır, fakirlik çemberinin kırılamadığı/adil gelir dağılımının olmadığı ve adaletin/liyakatın zedelendiği popülist-yozlaşmış sistemlere dönüşür vs”…

KKTC’nin içinde bulunduğu VAHİM PARLEMENTER SİSTEM TUZAĞI

Eğer, bir ülke “ serbest piyasa ekonomisi ve temsili demokratik sistemi ” uygulayacağına karar vermiş ise; bu ikisinin birlikteliğinden maksimum faydayı almak için, yani daha fazla “ özgürlük, refah ve güvenlik “ için BAŞKANLIK rejimini uygulamalıdır. Aksi, eninde-sonunda sistemi tıkar. Bu ekonomi-politiğinin “fizik kuralı” gibi bir sebep-sonuç dinamiğidir.

Yakın ilişkilerin olduğu küçük ülkelerde başkanlık rejimi çok daha bir elzemdir aslında. Böyle yerler kesinlikle, “ NEPOTİZM (akraba-yakınları kayırma-avanta ilişkileri )” hastalığına yakalanır ve geberir.

Hele, “ 1.makro ayarları-kaba ayarları” , yani bir ülkenin refahını ve yaşam kalitesini belirleyen temel “ ekonomi-hukuk-idari-mali” kurum ve kurallar tam olarak oturtulmamışsa, o ülkede NEPOTİZM çok daha kolay ve çabuk hortlar ve zaman içerisinde ekonomi-politiği açısından POPULİST-YOZLAŞMIŞ bir bataklık hali ortaya çıkar ve herkesi de esir alır.

Çünkü ve zaten ; muhtelemen koalisyonlar üreten parlementer rejimlerde bu birincil-esas zemin ve çerçeve(yapılması gereken), hiçbir zaman tam anlamında eşzamanlı yapılamayacaktır ve sistemin otokontrolleri iyi oturtulamayacaktır. Ve o ülke, yıllar içerisinde uyuşarak “gel-gitlerle patinaj yaparak”, hem insan kaynaklarını, hem de ekonomik kaynaklarını harcayacaktır…

O yüzden, birincil kaba ayarlarını yapamayan ülkelerde parlamenter rejimin “populizm, yozlaşma ve verimsizlik” üretmesi daha kolaydır. Verimli çalışmayan bir sistemle sorunlarınızı zaten tam zamanlı-dinamik olarak çözemezsiniz zaten(hele bugün hızlı-çok yönlü-dinamik dünyasında), hep erteleme veya yarım-yamalak düzenlemelerle ilerlemek zorunda kalırsınız...Çünkü, her zaman yürütmede-yönetişimi-gücü elinde tutanlar(doğrudan rant dağıtım kabiliyeti var) koalisyon dengelerine göre kararlar almaya çalışacaktır.

Mevcut sistemde, toplum parlementoyu seçiyor (yani yasama ve denetçi fonksiyonu olan bir yeri) ama bu çoklu yapı, mahalleden-partiye ve meclise uzan bir al-gülüm ver-gülüm menfaat çarkları ve beklentileri ile daha sonra bu yapıdan HÜKÜMET-YÜRÜTME çıkarmaya çalışıyor.

Bu modelde aptalca, iki ayrı fonksiyonu ve misyonu olan (parlemento = yasama ve denetleme ; hükümetin ise yürütme görevi var) ve aralarında kesinlikle otokontrollerin olması gereken bir mekanizmayı biz toplumdan alınan bir yetki ile “ hem düzenleyici-denetleyicilik hem de yürütme ve işletmecilik ” görevini direkt ve indirekt olarak TEK BİR KURUMA(parlementoya) veriyoruz.Yönetisim faciasi yani.

Halbuki, toplumdan alınan egemenlik kaynağı ve temsil hakkı “ ayni anda bizzat toplum tarafından aralarında otokontrollerin ve fonksiyonellerin farklı olduğu 2 ayrı yapıya verilmesi lazım. Toplum ayni anda “ Başkan tahtında(ve ortaya koyduğu parlemento dışından kendi kadrosu) YÜRÜTME-HÜKÜMET” ve ayni anda PARLEMENTOYU seçmelidir.

Başkan adayları da öyle kolay kolay ortaya çıkamaz, emin olun çok güçlü ve kaliteli adamlar çıkacaktır /liderler yaratılacaktır.Çünkü, hem partisindekileri hem halkı peşinde sürükleyecektir.Başkanlık rejimleri kaliteli ve güçlü siyasetçiler(hem parlementoya da asıl topluma hizmet etmek isteyen idealistleri getirir) çıkarır, aksine parlamenter sistem görece daha az kaliteli siyasetçi çıkarır(siyaseti meslek olarak görenleri çıkarır).

Biz, ise yanlış bir seçim sistemi ve rejimle aptalca 2 ayrı erki tek bir ÇATI içinde ve her birinin kendine göre farklı çıkarları olan bir gruba teslim ediyoruz. Bu şekilde, PARLAMENTONUN ESİR ALDIĞI YÜRÜTMELER oluşturuyoruz. Halbuki, birinin görevi yasa-denetim (ve buraya gelen bunu baştan bilerek gelir), diğer ise YÜRÜTME-HÜKÜMET etme(ve kabinedekilerin de mahallede seçim derdi yok, onlar da bunu baştan bilir )

Böylesi ülkelerde(KKTC gibi), siyasal rejimi başkanlık rejimi ile değiştirebilirseniz; o vakit devlet aletini, sağlıklı, verimli, istikrarlı çalışabilir hale getirebilirsiniz. Çünkü,muhtemelen mevcut sistem kilitlenmiş ve patinaj yapıyorsunuz.

Hal böyle olunca, parlamenter sistem kendi kendini akrep gibi sokuyor.Bütün toplumu tarumar ediyor. Küçük ülke şartlarında ,dar bölge seçim sistemi ve delege demokrasisi ile aşağıdan-yukarıya doğru al gülüm-ver gülüm çarkları ile patinaj yapıyoruz.

Sakat siyasi partiler yasası,bünyemize ve karakterimize uymayan seçme-seçilme sistemi, işlevini ve kuvvetler ayrılığını kaybeden verimsiz “yasama-yürütme” mekanizması ile populist- yozlaşmış bir sistem yarattık. Artık, ne olduğu belli olmayan bu siyasi rejimle KKTC devleti verimli yönetilemez. Bu kesindir.

Bu sistem koalisyonlara mahkumdur.Dünyada refahı en çok artıran,yaşam kalitesini en çok artıran sistem serbest piyasa sistemidir.Bunu tartışanın hem doğayla, hem de bireyle arızası var demektir.Ekonomi nedir henüz anlamamış demektir.

Serbest piyasa sistemi, koalisyonlarda kendinden beklenen performansı veremez.Koalisyonlarla verimsiz hükümet modelleri oluşuyor.Hem bir biriyle uyumsuz, hem de koalisyonda olan her parti, kendi bakanlıkları ile kendi cumhuriyetini kuruyor.

Hiçbir zaman bütüncül bir hükümet vizyonu-icraatı ortaya çıkmıyor,parçalı-birbirinden kopuk icraatlar oluyor. Hiç bir zaman hükümet bir takım gibi çalışamıyor.

Yürütme-hükümet etme, sürekli koalisyonlarla yapıldığı için hem istikrarsızlık, hem de adresi belli olmayan bir icraat sorumluluğu ortaya çıkıyor.Üstüne,koalisyon pazarlıkları ile devletin kurumsal ve organik yapısı darmadağın ediliyor.

Bu dağınıklık tüm devlete,bürokrasiye yansıyor.Ortada ne bürokrat, ne de kamu çalışan motivasyonu kalıyor.Liyakat sisteminin olmaması da bu anomaliyi körüklüyor.Balık başta kokar misali,siyasetteki bu dağınıklık ve kalitesizlik haliyle devletin iliklerine kadar siniyor.Ortaya sahipsiz bir devlet çıkıyor.

Bakanlar kurulu,sanki iki-üç ayrı devletçiğin pazarlık yeri haline dönüyor.Vatandaş beklentisi-talebi de haliyle bu üst yapının bu şekilde oluşmasına çanak tutuyor,çünkü KKTC devleti ,ne yazık yıllar içinde kamusal kaynakların populist kullanımı ve TC yardımları ile ” avantadan yaşama aracı haline getirildi ”.Vatandaşları da avantadan yaşamaya alıştırıldı.

Başkanlık rejimi, bu vatandaş ve siyasetçi tipini “tek kıracak aletimizdir”.

En azından BAŞKANLIK SİSTEMİNDE “ % 50 ” ŞANSIMIZ

Başkanlık sisteminde, meclis(yasama) ile yürütme arasında parlementer sisteme göre çok daha keskin ve bağımsız bir model var.Sistemde,başkan ile meclis arasında, başkanın icraatlarına karşı hep şüphe ile bakan ve başkanın kimliğinde mutlak sorumluluğu olan güçlü bir “check and balance ” sistemi –otokontrolleri vardır.

Bu sistemde başkan rezilde ve vezirde olur.Başkan,doğru işleri yapar ve doğru adamları göreve getirirse vezir olur,aksi kendi kredibilitesini yok etmek,rezil olmaktır. Başkan,topluma karşı direkt sorumludur ve seçimlerde toplumun önüne icraat yapacağı bakan kadrosuyla çıkıyor.

Yani,seçim sonrası ne kişilerde, ne de taahhüt edilen programda parti dengeleri gereği süpriz yoktur,öngörülebilir ve şeffaf bir modeldir.Topu taça atamaz. Halbuki,şimdiki sistemde, koalisyonlardan dolayı hiç bir parti seçimde verdiği taahhütleri hesap verebilir şekilde yerine getiremiyor.

Çoğu zaman koalisyon partileri bambaşka ortak başka bir program üzerinde anlaşıyor.” Ne yapalım,koalisyon dengeleri ” diye taraflar topu birbirine atıyor.Kim suçlu-kim güçlü belli değil.

Bir bakıma seçmenler tarafından seçimde verilen taahhütlerin ve programın hesabı ve takibi de yapılamıyor.Zaten,yapılamadığı içinde seçim taahhütleri hesapsız-kitapsız taahhütlerle dolu.Bir bakıma,ortada “sorumsuz sorumlulardan ” oluşan bir sistem var.

En azından % 50 şansımız var. Ya iyi, ya kötü. Ama en azından bir şansımız var. Ve sistem “ kötüyü-başarısız olanı her zaman/hızlı törpüler”. Hele bu bugün DIGITAL-İNTERNET dünyasında şeffaflık ve hesap verebilirlik çok daha güçlü çalışır.

Sontahlilde, başkanlık sistemini “ tek bir adamın sorumluluğunda, yönetimde etkinlik ve istikrar” için KKTC nin tek şansıdır ve umarım önümüzdeki CUMHURBAŞKANLIĞI seçiminde topyekün bir anayasal değişiklikle bunu yapmayı başarırız. Yoksa, şimdiki yarım-yamalak PARLEMENTER SİSTEMLE aptallığa ve patinaja devam ederiz.

16/05/2020 13:46
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Ekonomist Necdet Ergün başkanlık rejimi
MANŞETLER

HK EKONOMİ

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.