Niye olmuyor?
11/01/2022
Cenk Uzunoğlu
Seçimler bizim için tabiri caizse seks var ama sonuç yok misali. Seçim yapmaktan keyif alıyoruz ama bir türlü elle tutulur bir sonucu olmuyor.
Seçimlere hazırlıktaki eksikliğimiz seçim sonrası döneme de etki ediyor ve erken seçime tekrar sürükleyen en önemli sebep oluyor.
Anlatayım.
Seçime hazırlığı aday belirleme olarak görüyoruz. Enerji ve motivasyonun neredeyse tümü aday ve sıra belirlemeye gidiyor. Yetkin aday elbette çok önemli. Siyaset, alanlarında özellikle yerelde başarı hikayesi olan dünyayı takip edebilen insanlar ile yapılırsa fark yaratma şansı artar. Kaliteli adaylar tek başına sonuç almak için yeterli değildir. Hatta nafile çabadır. Sonuç vermez. Nitekim öyle de oluyor. Giderek seçimler umut olmaktan çıkıyor.
Seçim vesilesiyle partilerin hazırladığı dokümanlar teknolojinin de yardımıyla özenle hazırlanmış izlenimi veriyor ama plan değiller çünkü içinde varsayımlara dayalı da olsa rakam yok. Hangi vaatlerin öncelikli olduğu belli değil. En basit ifadeyle kısıtlı kaynak sorununu hat safhada yaşayan bir ülke için böyle bir lüksümüz yoktur. Diğer taraftan kaynak yaratma konusunu da rakamları ile somut bir şekilde ele alan da yoktur.
Bundan dolayı seçim bildirgeleri birer dilek ve temenni buketi olarak kalıyor. Önemli günlerde biraz da akla başka bir fikir gelmediğinde iyi niyetle hazırlanıp gönderilen çiçek buketlerinin akıbeti gibi seçim sonrası pratikte bir karşılığı olamıyor. Olamamasının sebeplerinden biri de halka seçim öncesinde çekim gücü yaratacak şekilde bunların rakamsal etkileri ile adı konarak anlatılmamasıdır.
Örneğin şu anda en güncel konu vatandaşın cebindeki para ile raftaki fiyatın arasındaki ciddi şekilde artan farkın azaltılmasıdır. Bunu “vergi indirimi ve daha sık maaş ayarlamaları” ile ele geçen maaşları artıracağız” ve devletin diğer bir gelir kaynağı olan “fonları düşüreceğiz” diye iki farklı açıdan yaklaşarak dile getiriyor siyasiler.
Kaynak?
En zor kısmı bunları söylemek mi?
“Biz istedik ama yapamadık çünkü kaynak yok” ya da “Türkiye bizi istemez” ya da “parayı vermediler” demeyi de seçim sonrasına bırakmayı iyi niyetle yorumlamak biraz naif bir yaklaşım olmaz mı? Bu kadar yıldan sonra bunlara artık karnımızın tok değil mi?
Halbuki vaatleri dile getirirken bunu kamu bütçesinden bakanlık ve/veya gider ve yatırım kalemi bazında yapılacak tasarrufları spesifik örnekleri ve rakamları ile sıralasalar.
Diğer taraftan farklı alanlardaki örneğin sanal ticaret/bet, casinolar üzerinden dünyadaki uygulamaları da dikkate alarak yeni vergilerin de rakamları ile adını koysalar ne kadar farklı bir seçim gündemine uyanmış olacağız.
Bunu yapacağını vaat edenin vatandaşı rahatlatmak için vaat ettiklerine kaynak göstermesinin ötesinde vergi yapısının yeniden doğru yapılandırılmasını da vaat etmesi çok daha inandırıcı olmaz mı?
Bu tür bir yaklaşımdan yoksun seçim bildirgeleri de eskilerin değimi ile doğacak çocuk gibi her seçim de kendi rızkını getirir misali vergiyi indir, zammı yapma, altı ayda bir ücret ayarlaması yap gibi vaatleri barındırıyor.
Niyet güzel, sunum renkli ve teknolojiden nasibini almış ama kaynak yok.
Vaat edilenin yerine başka bir şeye kaynak ayırmakla ilgili hazır seçim varken fikri bir yarış var mı?
Toplumun önceliklerini yarıştırdığımız ve toplumun öncelikleri ile örtüştürdüğümüz derecede siyaset yoluyla çıkış yolu buluruz.
Siyaset ancak bu şekilde yapılırsa fark yaratır. Bu yazının konusu değil ama çoğunuzun yeterli görmeyip beğenmediği CHP lideri iktidara neleri rakamlarını ortaya koyarak yaptırır duruma geldi.
Hariçten yazdığım için haksızlık etmek de istemiyorum ama gerçekten şu ana kadar seçim sürecinde duyduğumuz vaatler olabilecekse de bu haliyle inandırıcı olmuyor.
Vaatlerin rakamlara dayanmadığı bir seçim sürecinde toplumda
fikirler üzerinden bir çekim gücü de doğal olarak çıkmıyor. Onun yerine her partide kişi bazında derebeyliklerin oluşumuna zemin oluşturuyor.
Böyle bir seçim sürecine müsaade eden parti liderleri de seçim sonrasında olur da hükümette yer alırsa er ya da geç zor durumda kalıyor. Hükümete, seçimde önceliklendirilmiş, rakamları ile kamuoyu önünde tartışılıp onay almış bir plan adına bir yetki (İngilizcesi “mandate”) ile gelemiyorlar.
Siyasetin odak noktası ve çekim gücü, fikirler ve somut planlar değil kişiler oluyor. Seçim sistemi de bunun oluşmasına zemin hazırlıyor ama suçlu seçim sistemi değildir. Konu sistem ile ilgili değil beşeridir. Zihniyet ve yaklaşım ile alakalıdır.
Seçim kazanılsa da ciddi bir hazırlık ile hükümet olunmadığı için icraat ile ivme kazanılmadığı noktada da siyasetin tıkanması için de iklim hazırlanmış oluyor. Bakan olamayanlar ya da istediğini elde edemeyenler de eninde sonunda meclisin aritmetiğini kilitliyor. Yaşadığımız ve artan sıklıkta sıkça abuk subuk sebeplerden dolayı aşka geldikçe “kazara hamilelik” gibi yaşayacağımız erken seçimlerin ilk anda akla gelmeyen kök sebebi budur.
- Denetim ve kontrol yarattığı algı kadar güçlüdür!
- Varlığımız var ağırlığımız yok siyaseti!
- İlk adım atılsa…
- İç siyasetteki “egemenler” onurlu çıkış kapısını bulabilir mi?
- Ara çözüm denense nelere yol açar?
- Başarının resmini hangi olguların oluşturacağı bellidir ama…
- Kıbrıs üzerinden ''milliyetçilik'' daha ne kadar sürdürülebilir?
- İngilizce veciz bir kelimenin düşündürdükleri
- Gönülden geçeni değil rasyonel olanı konuşabilmek
- Konjonktür neyi işaret ediyor?
- TÜM YAZILARI için tıklayınız