“Cami sayısı okul sayısından fazladır…”

Doğal…

Her köyde bir camii var ama…

Okullar merkezleştirilme kapsamında her köyde yok…

Hadi, işin bu boyutunu geçelim…

Ters bakalım…

Öğretmen sayısı, imam sayısından kat be kat fazladır.

Suçlandığı manada söyleyim de…

İmamlar beni yanlış anlamasın…

Sorun şu: İmamların kuran kursu- dini eğitim  için gösterdiği çabayı, sayısı imamlardan kat be kat fazla olan öğretmen ordumuz çağdaş ve laik eğitim için gösteriyor mu?

Evet…

Bu ülkede, “kraldan çok kralcılar…” türemiş durumdadır…

Kıbrıs Türkü üzerinden bir “bilek güreşi” oynanmaktadır.

Bizim esas sorunumuz, “imamların sorumluluk alanları” değil…

Öğretmenlerin sorumluluk alanlarına, laik ve çağdaş eğitime ne kadar sahip çıkıp çıkmadıklarıdır.

Bu sorun sendikaların da sorunu değildir ha…

Mesela…

Siyasette eğitim ayağına bakanlar, ehil değil.

Maalesef eğitim bakanımız başka dünyaların adamı.

Derdi siyasette var olmak ve bunun için de “her emri” alabilecek düzeyde…

Öğretmenlerin önemli bir bölümü, örgütlü mücadeleden kopmuş durumda.

Özlük hakları dışındaki mücadelelerde, öğretmenlerin “yoğun katılımlı desteği” geçmişte kaldı.

Aileler, öğretmenlere eskisi gibi güvenmiyor.

Dost acı söyler…

Bunu konuşacağız.

Öğretmenler de özlük hakları mücadelesi dışında, sendikalarını yalnız bırakıyor artık…

Hal böyle olunca…

Meydan da “kraldan çok kralcılara…”

Önüne, arkasına bakmadan, “memurdan” gelen baskıları, “amirden gelmiş” gibi uygulayan bir eğitim bakanlığı var.

Öyle olmasa…

Eğitim bakanlığına çöreklenen bir “Türkiye Cumhuriyeti memuru” üstüne vazife olmayan bir durumda, Kıbrıs Türkü’ne hakaret eder miydi?

“E ama öğretmenlere de çok yüklendin…”

Evet, yüklendim ve yükleneceğim.

Laik ve çağdaş bir eğitim sistemi istiyorum ve buna en çok gerek olan zamandayız.

O zaman, öğretmene güveneceğim.

Öğretmen dik duracak…

Sendikalar yalnız kalmayacak…

Özlük hak kavgaları, laik ve çağdaş eğitim sisteminin önüne geçmeyecek…

Budur yani…

***

Atalay, uğrunda ölünecek Leyla değil

Öyle bir hava yaratılıyor ki…

Sanki de hükümet Din İşleri Başkanı Talip Atalay’ı görevden almak istiyor da…

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı istemiyor.

Öyle olmadığını biliyoruz.

İlk kez hükümet “resmi olarak Talip Atalay’ı” görevden almak için yazı yazdı.

Çok düşünmeye de gerek yok…

Bunca yaşanan…

Bu tavırlar…

Bu yapılanma…

Örgütlenme biçimi…

Atalay’ın uğrunda ölünecek Leyla olmadığını gösteriyor.

Bas imzayı sayın Akıncı…

Sadece sıradaki Din İşleri başkanı kim…?

Toplum adına, dikkat kesilin, yeter…