Paranın Yanında Ortalığı B.K Da Götürüyor: 2

ads ads ads ads
30/11/2016

ads

Halil Paşa Halil Paşa


Bugün için ülkemizdeki mevcut pek çok üniversitemizin, eğitim kalitesi bakımından değil Avrupa, Türkiye’de vasatın altındaki pek çok üniversiteyle ancak yarışabileceğini yazabilirim. Hele de çalıştırdığı üniversite hocalarının sigortasını ve ihtiyat sandığını yatırmaya değer bulmayan, ya da yeter ki parasını verip kayıt olsun, devam etmeyen öğrencilerini takip etme zahmetine katlanmayan, ticari kazancın, verilen eğitimin kalitesinden misliyle ağır bastığı bir zihniyetin da yakın gelecekte bu tür sorunları aşabileceğini sanmıyorum.

Bu arada bu üniversitelerin karlı sektör olurken, devlete vergisini, elektrik ve su borcunu zamanında ödemediğini ve artan öğrenci nüfusuyla zorlanan alt yapının kentlerdeki yaşam kalitesini de olumsuz yönde etkilediğini burada not düşmüş olmalıyım. Sen devletten ülkeye girişte üniversiteye para yatıran için tüm giriş kolaylıklarını elde edeceksin, gelen öğrenciler için yılan gibi uzayıp giden ve çift kabin otobüsler ithal edeceksin. Sonra bunları hiçbir yasanın olmamasına yolları, alt ve üst geçitleri olmayan, otobüs durakları bile bulunmayan kentlerin zaten epey zamandır Arap saçına dönmüş trafiğine sokacaksın.

Dahası Öğrencilerin neredeyse %20’si üniversiteden çok burada “kaçak işçi” gibi çalışmaya başlayacak. Devlet yine tek kuruş gelir elde edemeyecek. Öğrenci sayısı aniden arttığında ise, zaten denetlenmeyen ve izin alınmadan tamir bahanesiyle minik yurt odalarına dönüştürülen pek çok evin minik odalarında kiralayana anın getirisi olarak fahiş kiralarla barınmaya zorlanacaklar. Bu arada kiraların stopajlarının bir kısmı yine devlete yatırılmayıp vergi kaçırılmaya kalına yerden devam edilecek.

Öte yandan üniversite de parasını "ar-ge" çalışmalarına değil de anda kar ve rant elde edebileceği, yurt, otobüs, kantin işletmesi vb. yatırımlara harcamaya devam edecek.

Böylece “öğrenci-müşterileri” için yurt vb. karlılığı olan işletmelerin yatırımına para harcanırken, “otobüs durağı gibi yatırımlar bile su ve çöp parasını bile doğru dürüst ödemedikleri belediyelerden beklenecek. Bir gazeteci çıkar da pek çok üniversitemizde, kantarın topuzunun sürekli olarak tüccarlık ile eğitim arasında "kar ve rant"dan yana kaçtığı ve kaliteli eğitim vermekten daha çok anın kalabalığını “ütmeye” çalışan zihniyetlerin ağır bastığını yazarsa haksız mı sayılacak?

Gelelim son günlerde “RTE rejiminden kaçış”tan rant sağlamak amacıyla, öngörüsüz hükümet bakanlarıyla müteahhitlerimizin, kentlerin sağına soluna, plansız-programsız yamalı bohça gibi diktikleri özellikle de Girne’de adeta çevre katliamı yaratan çok katlı binalara, Türkiye kaynaklı üniversite öğrenci akımına…

İşgal ettiği kıyılarımızla plajlarımız yetmezmiş gibi, bir de yetersiz arıtma istasyonlarıyla denizlerimizi kirletmekte olan,

“5 yaldızlıların hepsi de casinolu” otellerine. Gelinen noktada artık adamıza sağladığı "ekonomik getirisi" kadar, denizimiz, trafiğimiz, alışkanlıklarımız üzerinde yarattığı tahribatlarla düzel(til)mesi çok zor hatta kısa dönemde telafisi mümkün olmayan felaketlere de yol açtıklarını artık hükümetler ve bu beş yıldızlıların sahipleriyle uzaktan yakından angajmana girmiş siyasilerimiz ve bürokratlarımız bile gizleyemiyor.

Bu yazdıklarımı çok kötümser bulabilirsiniz.

Ancak gerçek olan şapkamızı çıkarıp önümüze koyarak düşünüp acil ve radikal kararlar üretmenin zamanının çoktan gelip geçtiğidir.

Şöyle bir düşünün…

Yakın bir zamanda hükümetin hedeflediği üniversite öğrencisi sayısı 120 bine çıkarsa ne olur?

Her öğrenciyi anne ve babası ziyaret edecek olsa, bir anda fazladan 360 bin nüfusumuz olmaz mı?

Kıbrıs Cumhuriyeti 1963 yılında kurulduğunda Kıbrıslıtürklerin nüfusu 100 binin biraz üzerindeydi ki liderlik bile bunu 120 bin olarak dillendirmişti. 1974’e kadar ise adada Kıbrıslıtürk nüfus 100 bin civarındaydı. Ha de bugün adada en çok 180 bin Kıbrıslıtürk olsun. Bahsedilen bunun ziyaretçileriyle en az iki misli bir kalabalıktır.

Başka?

Eğer üniversitelerimiz öğrencilerle dolup taşıyor, inşaat sektörümüz pek çok kaçak işçiyle beton bloklar dikmeye devam ediyor, daha çok Türkiyeli kumarcıların abone olduğu beş yıldızlı oteller de özellikle hafta sonları yarıdan fazla bir doluluk oranına sahip olmayı sürdürüyorlarsa eğer…

Adanın Kuzeyindeki yarım milyonun oldukça üzerinde insan yaşamakta olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım…

Ancak bizim yarım milyonu kaldıracak kapasiteye sahip alt yapımızın olmadığı da bir gerçek…



Zaten AKP iktidarından bu yana on yılı aşkın bir zamandır da, adanın artan nüfusunun zorladığı yeni çok katlı binalarls yeni yatırım, ticaret ve pazarlama alanları, özellikle küçük işletmelerde (bakkal, lokanta, inşaat sektörü, otelcilik vb. hizmet sektörleriyle inşaat sektörünün yatırım alanlarını genişlettiği dülgerlik, demircilik, mermercilik, su ve elektrik tesisatçılığı gibi zanaat dalları) nitelikli niteliksiz pek çok yabancı uyruklu yoksul genç emekçi adaylar için, adamızın Kuzeyini bir çekim merkezi yapmaktadır.

Ancak başında da yazmış olduğum gibi, hızlı nüfus artışıyla birlikte ekonomimizde yaşanan eğitimden turizme, inşaattan ticarete hızlı gelişmeler, kısmen hükümetlerimizde yer alan bakanlar ve de onların atadıkları bürokratların beceriksizlikleri yüzünden adadaki yaşam kalitesinin, trafikten çevre kirliliğine, gözle görülecek şekilde sürekli olarak kötüleşmesine yol açmaktadır

Öte yandan KKTC hükümetlerinin finans ve zaman-zaman otorite kaynağına dönüşen TC Elçiliğiyle uhdesindeki “Yardım Heyeti” yöneticilerinin, gelmiş-geçmiş TC hükümetlerinin Kıbrıs İşlerinden sorumlu bakan ve yöneticilerinin de, Kıbrıs’ın Kuzeyine denizaşırı bir ilçesi muamelesi yapıyor oluşları yaşanan kötüleşmenin diğer bir nedeni olarak öne çıkmaktadır.



Vatandaşlarına kumar oynama ve denizaşırı bir adada yaşama rahatlığı, ticaret erbabına küçük de olsa pazar yaratma, askerine “kan döktük vermeyiz” babında bir moral barınağı, hükümetlere de “milliyetçilik üzerinden oy devşirme” kaynağı olmaya devam ettikçe…

Belki dönem dönem dengesiz bir biçimde ekonomimiz uçar…

Kişi başına düşen gelirlerimiz de artış olur.

Ama bu “varsıllaşmanın” kısa süre sonra beton blokların yükseldiği çöp kokulu kentlerin trafik keşmekeşi ve cemaatimizin trafiğe kurban edilen genç ölümleriyle boğuşmak zorunda bırakıldığı, ortalığı b.k’un götürdüğü, geleceğinin de belirsizliğe savrulduğu bir coğrafyada, ekonomi uçsa ne yazar?…

30/11/2016 17:49
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: halil paşa
MANŞETLER

HK Halil Paşa

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.