“Reform yapacağını söyleyen siyasetçiden korkarım”

Tuğrul Hilmi Berkay, röportajımızın ikinci bölümünde, Türk-Sen’in 1973 yılında yapılan Cumhurbaşkanı Muavinliği seçimlerinde Rauf Denktaş’ı destekleme kararı aldığını söyledi.

ads ads ads ads
10/04/2012

ads
“Reform yapacağını söyleyen siyasetçiden korkarım”

“BİZE KİMSE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ VERMEYE KALKMASIN”… “Türkiye’den gelen konuşmacı başladı bize Atatürkçülük anlatsın… Sonunda ben patladım. Dedim ki ‘Beyefendi bize bu memlekette kimse kafamıza vura vura Atatürk sevgisi aşılamadı. Biz Atatürk sevgisini anamızdan, babamızdan, öğretmenlerimizden duyduklarımızdan, içimizden gelen sevgi ile kabul ettik. Bunu bize zahmet edip satmanıza gerek yok…’”

“HER REFORM YAPAN ISKARTADIR DEMEK İSTEMEM”… “Reform yapacaksan bilinçli isen yap. Ama reform yapacağım diye yaptığın her işin sonrasında ortalığı berbat edersen kusura bakma ama hiçbir şey yapma. Tabii ki bizde de istisnalar var. Her reform yapmaya kalkan ıskartadır demek istemem…”

“KENAN COYGUN, MÜCAHİDİNİ SEVEN BİR İNSANDI…”
“İskele’deki petrol depolarının bombalanması olayı… Kenan Coygun’un bana söylediğidir bu. Kenan Coygun gerçekten mücahidini ve kendisi ile çalışanları seven bir adamdı. Bana dediği şuydu: ‘Yahu Tuğrul, elin gavuru 3 kuruşa bu işi yapmaya hazır. Bende bu işi beleş yapmaya hazır olan bir sürü genç arkadaşım var. Ben koçlarımın yuvasını niye söndüreyim. Bırak gavur yapsın bu işi…’ O işi yaptırdı, paracığını verip yaptırdı ama beleş yapacak Türk çocuklarına yaptırmadı bu işi…”
Tuğrul Hilmi Berkay, röportajımızın ikinci bölümünde, Türk-Sen’in 1973 yılında yapılan Cumhurbaşkanı Muavinliği seçimlerinde Rauf Denktaş’ı destekleme kararı aldığını söyledi. Kıbrıs Türkü’nün Atatürkçülüğü gönülden gelerek benimsediğini anlatan Tuğrul Hilmi Berkay, Kıbrıs’a Atatürk’ü anlatmak üzere gelen heyete nasıl ve neden tepki gösterdiğini bu röportaj sırasında anlattı. Kamu yönetiminde yaşanan sıkıntılarla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Tuğrul Hilmi Berkay, doğruları söylemekten korkmamak gerektiğinin altını çizdi.
Tuğrul Bey ile yaptığımız röportajımızın ikinci ve son bölümü şöyle:

Mete TÜMERKAN: Bayrak Radyosu’nda çalışırken yaşadığınız başka ilginç olaylar var mı?
Tuğrul Hilmi BERKAY:
Hasan Sağlam, Kolordu Komutanı idi. Biri demiş ki kendisine Bayrak’ın Ortaköy’deki tesisleri tehlikeye açıktır. Bunlar Ciklos’a taşınmalı. Bizi çağırdı, beni ve Hakkı’yı. “Tuğrul Bey böyle bir durum var, acaba bu tesisleri Ciklos’a getirsek” dedi. Sorum var dedim. “Emir mi verdiniz yoksa görüş mü sorarsınız?” dedim. “Hayır, görüş için çağırdım sizi” dedi. “Emirse verdiğiniz söyleyecek bir sözüm yoktur ama görüş ise istediğiniz söyleyeyim” dedim. Ve ona görüşümü söyledim. “Bu uçağın uçuşuna benzer. Anteni kuracağın yerin önü belli bir mesafe açık olması lazımdır. Toprağın nitelikleri de önemlidir” diyerek durumu anlattım. Bize teşekkür etti ve konuyu kapattı.

“Türk-Sen, Cumhurbaşkanı Muavinliği seçiminde Rauf Denktaş’ı destekleme kararı almıştı”
Mete TÜMERKAN: Türk-Sen 1973 yılında Cumhurbaşkanı Muavinliği seçiminde kimi destekledi? Denktaş’ı mı?
Tuğrul Hilmi BERKAY:
Şimdi Türk-Sen sağcı görüşte olan bir kuruluştu. Denktaş’ı desteklerdi doğal olarak. Ama Denktaş’ı desteklerdi derken, körü körüne desteklediğimizi söylemem doğru olmaz. Denktaş benim ilkokulda sınıf arkadaşımdı. Bu memlekette o dönemin ilkokul müdürü rahmetli Turgut Sarıca idi. Sarıca bu memleketin yetiştirdiği önemli vatanseverlerden biriydi. Ve onun okulundan geçen çocukların hepsi de milli duygularla donatılırdı. Denktaş da ben de onlardan biriydik. Ama yani benim toplumum o dönemde Atatürkçüydü, inkılapçı idi… Annelerimiz, nenelerimiz kendi rızaları ile çarşafları çıkarıp atmışlardı. Kıbrıs Türkü böyle yetişti. Bak bir başka bir şeyi hatırlattınız bana. Rahmetli Rüştü Kazandağlı’nın bayraktar olduğu dönemde Türkiye’den bir grup geldiydi. Bu gelen grup Türkeşçiydi. Saray Otel’in altında bir konferans düzenlediler. Geldiler orada konuşurlar, bu arada bayraktar da arka tarafta otururdu. Konuşmacı başladı bize Atatürkçülük anlatsın… Sonunda ben patladım. Dedim ki “Beyefendi bize bu memlekette kimse kafamıza vura vura Atatürk sevgisi aşılamadı. Biz Atatürk sevgisini anamızdan, babamızdan, öğretmenlerimizden duyduklarımızdan, içimizden gelen sevgi ile kabul ettik. Bunu bize zahmet edip satmanıza gerek yok. Ama benim sormak istediğim bir sorum var. Ya siz Türkiye’de Atatürkçülüğü anlatamıyorsunuz ya da vatandaş anlamıyor. Hangisi?..” Rahmetli Rüştü Bey bana döndü ve “İyi söyledin” dedi. Ben söyleyeceğimi söylerim. Doğruluğuna inanırsam durmam. Ondan sonrası fasa fisodur. Ama benim seçtiğim insan kendisini ayrıma uğratır ve seçkin kişi zannederse, bu memlekettin başına dert getirir. Seçtiğim insan seçkin insan değildir. Makam arabalarında arka koltukta oturup da şoförü ile giden adam yolun bozukluğunu bilmez. Bir şoföre sor Lefkoşa’da hangi yol nasıldır sana söylesin. Ben bilirim ama bakanlar bilir mi? Bir tarihte rahmetli Kuneralp geldi. 1963 olaylarından sonraydı. Alayın gazinosu var Ortaköy’de orada bir toplantı yapıldı. Ben de gittim o toplantıya. Adama şunu söyledim: “Hoş geldin sefa geldin. Yedik içtik de her şey güzel. Ama her gelen misafirin sokaktaki vatandaşa bir şey sorduğu yoktur. Gelir bildiği insanlarla görüşür, yerler içerler alacaklarını alır ve giderler. Bir de sokaktaki vatandaşlarla konuşun bakalım. Onlar birçok şeyi daha iyi bilir. Çünkü yaşayan odur.”

“Koltuğa oturan referandumdan söz ederse ben korkarım”
Mete TÜMERKAN: Ülkenin geldiği durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tuğrul Hilmi BERKAY:
Bir şey söyleyeceğim ve sorunuzun tümüne cevap olacak. Koltuğa oturan oturduğu gün reformdan bahsederse aman vazgeç derim. Yapma reformu çünkü reform yapa yapa geldik buralara. Derseniz bana neye dayanarak bunu söylüyorum? İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’nın ekonomisini canlandıran ismi yanlış hatırlamıyorsam Erhart diye bir ekonomisti. Hakikaten Almanya’ya o ilk ekonomik kalkınma hareketini sağlayan adamdır. O zaman Beyrut’ta da büyük ekonomik problemler vardı. Kaçakçılık vardı. Dediler ki bu adam gelsin bize de bir fikir versin. Erhart gitti Lübnan’a da. Önüne ülkenin ekonomik durumunu koydular. Baktı baktı, “Dokunmayın bu aslana, dokunursanız hiç çıkamayacaksınız bu işin altından” dedi. Kötünün kötüsü var. Reform yapacaksan bilinçli isen yap. Ama reform yapacağım diye yaptığın her işin sonrasında ortalığı berbat edersen kusura bakma ama hiçbir şey yapma. Tabii ki bizde de istisnalar var. Her reform yapmaya kalkan ıskartadır demek istemem. Bugünkü kadrolarda da sağlam arkadaşlar, ne yaptıklarını bilenler var. Ama genel olarak söylemek istediğim reform lafını duymaktan korkarım bu ülkede.

“Bir kişi eğer yeterince eğitilmemişse mesleki eğitime tabi tutulmazsa ondan bekleyebileceğin bir şey olamaz”
Mete TÜMERKAN: Kamudaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tuğrul Hilmi BERKAY:
Her şeyin kökünde eğitim yatar. Eğer sen bir işveren isen, bir iş yerin varsa, o iş yerine insanları alırken belirli özellik ve yetenekler ararsın. Bir diploma hiçbir zaman o insana mesleki yetenek vermez. Bilgi verir. O bilgi ışığında sen işe başladığında o işi nasıl yapacağını araştırıp ona göre çözümler bulabilme yeteneği verir sana. Ama çırçıplak bir diploma ile bir adamı bir yere oturtursan ondan fazla bir şey bekleme hakkın yoktur. İngiliz döneminde kadroya girmek, devlet kadrolarına girmek için belirli nitelikler aranırdı temelde… Birincisi Türk isen, İngilizce müşterek lisanı bilecektin. Rumca sınavlar vardı onları geçmen lazımdı. Rum isen Türkçe imtihanları geçmen lazımdı. Devlet dairesinde çalışacaksan daktilo bilmen lazımdı. Bunlar varsa girerdin ama ondan sonra terfi imtihanları vardı. “Civil Service Laws” dediğimiz yani, kamu görevlilerini ilgilendiren yasalar vardı. Onları geçmen lazımdı terfi edebilmek için. Zaman içerisinde bunlar değişti, üniversiteler değer kazanmaya başladı ancak kökte değişen bir şey yoktur. Bir kişi eğer yeterince eğitilmemişse mesleki eğitime tabi tutulmazsa ondan bekleyebileceğin bir şey olamaz. Şimdi eleştiri mi yapacağım? Eleştiri olsun. Bir Telekomünikasyon’a bir memur alınırken nitelikleri ne olmalıdır? Bana sorarsan güzel bir coğrafya bilgisi olması lazımdır. Haberleşmedir mesajların nere gideceğini bilmesi lazımdır. Lisan bilmesi lazımdır. Bir veya birkaç lisan bilmeli. Mühendisler bir kablonun üstüne T eklemesi yapabilmeli. Yani iki kabloyu birleştirmenin tekniğini bilmeli ve kendisi bu eki yapabilmeli kendi eliyle. Ben bir tornavidanın nasıl yapıldığını bilirim. Yaptım çünkü. Tamam şimdi bazıları bilmeye ne gerek var diyecek. Çarşıdan parayı verir alırım. Mesele o değildir. Mesele o işin ardındaki bilgidir. Bir tornavidanın boyu eni kalınlığı ne olmalıdır kullanacağın vidaya bağlıdır. Koca bir tornavidayla küçük bir vida çözmeye kalkarsan kopartır. Ama büyük bir vidayı da küçük bir tornavida ile açmaya kalkarsan tornavidanın burnunu kıran. Niçin bunları bilmen lazımdır. Şimdi bazı mühendisler der ki ben yapmayacağım yapacaklar. Tamam da nasıl ve ne şekilde yapılacağını bu işi yapacak olan adama sen anlatacaksın… Sen yapamazsan nasıl anlatacaksın? Kamu Hizmeti Komisyonu sana bir adam gönderir ama işine yarayacak mı belli değil. Ben Telekomünikasyon Müdürü olduğum günlerde gişenin olduğu yere indim. O zamanın hükmünde teleksler işler onlar bunlar. Biri İngilizce bir mesaj gönderir. Memur mesaja bakar, mesaj da memura bakar. “Be abi nedir bu adamın söylediği” dedi. Bana sordu: “Ben sana sorayım bakayım, nedir söylediği?” dedim. Benim operatörlerim kontrol panellerinin önünde otururlar. Yurt dışına telefon bağlarlardı. Ama lisan bilmezse bu insanlar karşı tarafla nasıl anlaşacak? O zamanki Eğitim Bakanı ile anlaşıp özel kurs tertipledik. İngilizce, Fransızca, Almanca… Birkaç ay geçtikten sonra gelişmenin ne olduğunu görmek istedim. Duydukları an imtihan yapılacak hepsi de farıdı. Bunun üzerine bakana gittim. Bakan bana, “Ne yapayım?” dedi. Olur mu böyle şey. Lisan bilmeyen adamı ben nasıl oraya oturturum?

“Doğruları söylemekten korkmamak lazım…”
Mete TÜMERKAN: Nasıl bir mesajınız olacak son olarak?
Tuğrul Hilmi BERKAY:
Hiçbir zaman kötümser olmamak lazım. Ama çığırtkanlıkla eleştiri de yapılmaması lazımdır. Örnekleri ile doğruları ile yapılmalıdır eleştiriler de… Doğruları söylemekten korkmamak lazım… Bir tarihte Girne Limanı’nda su seviyesinin düşmesi nedeniyle limana gemiler girip çıkamamaya başlayınca sorun oldu. Bizim o dönemki Ulaştırma Bakanımız da “Türkiye’den ekipler getirdik kazacağız denizi de su seviyesi yükselsin” dedi. Ben duyunca dil sürçmesi sandım. Ama ikinci defa aynı şeyi söyleyince doğrusu şok oldum. Sen denizin seviyesini yükseltemezsin kardeşim. Bu cehaletin bir örneği idi. Böylelerini de biz gördük. Bilgi, görgü eğitim çok önemlidir. Bu arada sendikacılıkla ilgili de bir şey söylemek istiyorum. Sendikacılığa en büyük darbeyi CTP vurdu. Sendikalar bir sivil toplum örgütüdür. Baskı unsurudur. Makinenin yani sistemin parçası olduğu an mezarını kazmış olur. Meclis’e sen sendikacıyı sokup bakan yaparsan kendi çarkının dişlerini kendin kırmış olursun. Devlet yönetmekle, sendikacılık ve sendika yönetmek arasında dağlar kadar fark vardır. Son bir şey daha söylemek isterim: Ben bayraktarlık dönemini benim yaşadığım deneyimler açısından kötü bir dönem olarak değerlendirmem. Çalışma düzeni bakımından… Başka şeylerde eleştireceksek eleştirelim. Ama onda da söyleyeceklerim var. Mesela Kenan Coygun’u herkes bir şekilde eleştirir. Haklı, haksız… Ama bir olay vardır. İskele’deki petrol depolarının bombalanması olayı… Kenan Coygun’un bana söylediğidir bu. Ve Kenan Coygun gerçekten mücahidini ve kendisi ile çalışanları seven bir adamdı. Bana dediği şuydu: “Yahu Tuğrul, elin gavuru 3 kuruşa bu işi yapmaya hazır. Bende bu işi beleş yapmaya hazır olan bir sürü genç arkadaşım var. Ben koçlarımın yuvasını niye söndüreyim? Bırak gavur yapsın bu işi…” O işi yaptırdı paracığını verip yaptırdı ama beleş yapacak Türk çocuklarına yaptırmadı bu işi… Severdi insanlarını. Alpay meselesinde ben bir şey söylemek istemem. Zaten o dönemde ben burada değildim, İngiltere’deydim. Döndüğümde Kenan Coygun buradan ayrılmıştı.

10/04/2012 09:42
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Tuğrul Hilmi Berkay
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.