Soru kabul eden kişi gazeteciyi ‘bu soruyu neden sordun’ diye suçlayamaz

ads ads ads ads
02/05/2021

ads

Ali Baturay Ali Baturay


   Bazı ülke yöneticileri ya da diğer bazı siyasiler, gazetecilerin sorduğu sorulara zaman zaman tepki gösteriyor; “Bu nasıl soru?”, “Bunu nasıl sorarsın?”, “Bu soruyu sorduğuna inanamıyorum?”, “Bu soruyu sormana anlam veremiyorum” gibi ifadelerle o gazetecinin birilerine hizmet ettiği iması yapıyorlar…

    32 yıldır bu mesleği yapıyorum, böyle şeyler geçmişte de zaman zaman başımıza gelmiştir ama son zamanlarda artış göstermeye başladı…

     Tabii şimdilerde sosyal medya var, size tepki gösteren yöneticinin partilileri, taraftarları ya da yalakaları da başlıyor tepkiye hem de ustaları gibi gördüğü kişinin tepkisinin çok daha sertiyle, hatta hakaret ederek…

    Bir ülke yöneticisi, bir siyasi, bir bürokrat, bir sendikacı ya da diğer sivil toplum örgütü temsilcilerinden birisi, kim isterse olsun, bir basın toplantısı düzenliyor ve soru kabul ediyorsa, bir televizyon programına çıkıyorsa veya bir gazeteye demeç veriyorsa “bu soruyu neden sordun?” diye karşısındakini suçlama hakkı yoktur.

    Bir gazeteci, karşısındaki kişinin sorulan her soruya cevap vermesini bekler ama o kişi o soruya cevap vermeyecekse de bunu nezaketle söyler, öyle öfkelenip de gazeteciyi suçlama hakkı yoktur.

    Peki siz başka bir şey sorarsınız o başka bir şey söylerse? Zaman zaman bu da oluyor, verilen her cevap da sorulan sorunun cevabı olmuyor maalesef, siz başka bir şey sorarsınız o başka bir şey söyler ve sözde o soruyu cevaplar, bu da istenen bir şey değildir ama en azından burada nezaketini bozmaması, gazeteciyi suçlamaması bir nebze kabul edilebilirdir.

    Nihayetinde izleyen ya da okuyanların bir kısmı “gazeteci onu konuşturamadı” diye gazeteciyi, başka bir kısmı da “sorulara cevap vermeyip kaçamak oynuyor” diye konuşan kişiyi eleştirebilir…

    Gazeteci, zor sorular sorabilir, sormalıdır da… Gazeteci cevaplarını herkesin merak ettiği, anlaşılmakta güçlük çekilen konulara açıklık getirilmesini isteyebilir…

    Gazeteci sizin hoşunuza gidecek soru sormak zorunda değildir, sizin politikalarınızı yüceltecek soru sormasını da bekleyemezsiniz.

    Gazetecinin sorduğu soruyu cevaplamakta zorlanabilir yönetici, hatta o konuda konuşursa başının derde girebileceğini veya yanlış anlaşılabileceğini düşünebilir, bu aşamada o soruyu cevaplamasının farklı anlamlar çıkmasına yol açabileceği düşüncesine de kapılabilir ama tüm bunlar onun sorunudur, soranın değil…

     Soruya muhatap kişinin, söz konusu soruyu “devlet menfaatine aykırı” da bularak, cevap verirse başka bir ülkenin menfaatine olabileceği gereksiz şüphelerine kapılıp, gazeteciyi de devlet düşmanı ya da dış güçlere hizmet eden biri gibi göstermesi, çok yakışıksız bir davranıştır…

     Bu gibi davranışların iki nedeni var bence; birincisi o kişinin kendine güvensizliği, yaptığı iş konusunda yaptığının doğru olup olmadığına kendisinin de emin olmaması veya küçük ülkede herkesin birbirini tanıması ve geçmişteki dostlukları ya da devam eden arkadaşlıkları nedeniyle gazetecinin mesleğini yaparken de öyle davranması, kendisini zorlamaması isteği… Belki her ikisi de… Belki yüksek bir makama gelince ilahi bir güce sahip olduğunu düşünüp, davranışları da değişebilir kişinin… Hepsi yanlış…

     Bu küçücük ülkede herkes birbirini bir şekilde görüyor… Günlük yaşamınızda cumhurbaşkanıyla da başbakanla da bakanlarla da diğer yöneticilerle de bürokratlarla da karşılaşıp konuşabilirsiniz, sohbet edebilirsiniz… Herkes herkesi görebilir, sohbet edebilir, gazeteciler de öyle…

    Gazeteci geçmişte arkadaşınız olabilir, personeliniz olabilir, partiliniz olabilir, bir sivil toplum örgütünde birlikte çalışmış olabilirsiniz ama bu size o kişinin gazeteci olduğunu unutturmamalıdır ve ondan gazeteci olarak değil de arkadaşınız ya da yakın tanıdığınız gibi davranmasını, sizi korumasını, kollamasını, basın toplantısında da sizi zora sokmayacak sorular sormasını beklememelisiniz.

     Gazetecilere gerek sosyal medya üzerinden suçlama yapmak ya da canlı yayınlarda hedef göstermek ve sosyal medyada da hedef etmek alışkanlık haline geldi, bundan vazgeçilmelidir.

     Mesela Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Cenevre’deki basın toplantısında gazeteci arkadaşımız Ulaş Barış, aklımda kaldığı kadarıyla; “iki eşit egemen devlet” ifadesinin içinde doğal olarak “KKTC’nin tanınmasının” yer aldığını ama hiçbir yerde “Neden KKTC’nin tanınması” ifadesinin kullanılmadığını sordu. Ayrıca arkadaşımız, Rum Lider Nikos Anastasiadis’in sunduğu “BM kontrolünde Maraş’ın ve Ercan Havaalanı’nın, AB denetiminde de Mağusa Limanı’nın açılması” yönündeki güven artırıcı önlemin neden reddedildiği yönünde soru yöneltti.

   Bu soruları beğenmeyen Sayın Tatar, “Sizin bunu burada seslendirmenizi gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum” dedi. Halbuki çok basit iki soru… Sayın Tatar’ın cevabı vardı zaten ve cevaplarını da verdi ama neden gazeteciye “yanlış bir iş yapmış” muamelesinde bulunsun ki? Bir cumhurbaşkanı neden o soruları sorduğu diye gazeteciyi suçlansın, neden “devlet menfaatine aykırı bir şey yapmış” intibaı yaratsın?

   Bu toplumun çok büyük bir kesimi Sayın Tatar’ın savunduklarına katılmıyor ve o basın toplantısında olsalar, o gazetecinin sorduğu soruları sorarlardı. Tatar diyor ki; o Rum önerisi Kıbrıslı Türklere bir hakaretmiş ve hiçbir Kıbrıslı Türk bunları ciddiye almazmış. O kadar emin olmayın Sayın Tatar, o öneriyi ciddiye alan birçok kişi var bu ülkede.

    Rum lider bu konuda samimi mi yoksa zaten reddedileceğini bildiği için mi önerdi, önerinin altı dolu mu boş mu onlar ayrı bir tartışma konusu ama birçok kişi bunu “ambargoların bir şekilde kalkması” olarak niteledi. O nedenle gazetecinin soruları isabetliydi, gazeteciler bir kesimin değil, toplumdaki her kesimin görüşlerini dikkate almak ve merak edilenleri sormakla yükümlüdür, bunu yaptıkları için de onları suçlamak yanlıştır…

    Karşınıza çıkan her gazetecinin gönlünüze göre soru sormasını beklemeyin, öyle bir dünya yok… Ha olaya iyimser mi bakayım? Tamam iyimserim ve soruyorum; mesele dostluklar, arkadaşlıklar mı? Günlük yaşamdaki dostluklar, arkadaşlıklar sürer tabii ki… Yine dostuz, yine arkadaşız, en sonunda aynı ülkenin vatandaşlarıyız ama bunu mesleklerimize karıştırmamızı ve size kıyak yapmamızı beklemeyin, iş başka arkadaşlık başka…

    “Gazeteciden, polisten, yargıçtan arkadaş olmaz” derler, gazeteci ve polis bildiklerini, “sır” dediğiniz şeyleri mesleğini icra ederken kullanabilir, yargıç da en yakını ile ilgili karar alırken bile sevgisini/dostluğunu mahkeme salonunun dışında bırakır diye… Yanlış, gazeteciden de polisten de yargıçtan da çok iyi arkadaş olur, onlarla birlikte olduğunuzda korkacak, saklayacak ya da onlardan göz ardı etmesini isteyeceğiniz bir yanlışınız yoksa neden arkadaş olamayasınız ki?

02/05/2021 20:37
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: ali baturay
MANŞETLER

HK Ali Baturay

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.