Karpaz’da katledilen 14 eşekle ilgili tepkiler devam ederken, ilginç bir de durum yaşanıyor. Sorunu çözmesi gerekenler, uzun yıllardır meseleyle ilgili çare bulamayanlar da “eşek katliamını” kınadı.

   Hükümet temsilcilerinin, özellikle de Çevre Bakanının da eşek katliamını eleştirmesi, “kabul edilmez bulması”, akıl alır bir şey değil, kara komedi adeta.

   Yahu siz sorumluluklarınızı yerine getirmediğiniz için yaşandı bu katliam.

   Siz umursamaz, siz sorumsuz olduğunuz için…

   Eşekleri bariyerlerin gerisinde tutamayan siz, onları besleyemeyen siz, su ihtiyaçlarını karşılayamayan siz, bu iş için istihdam ettiğiniz insanlar işlerini yapıyor mu yapmıyor mu bakmayan, ilgilenmeyen siz (istihdam ettiğiniz kişiler bu işi yapmıyor/ yapamıyor), eşeklerin tarlalara, bahçelere zarar vermesini engelleyemeyen siz, bölgedeki üreticilerin eşeklere düşman olmasına neden olan siz, eşekler için hazırlanan ve 10 yıla yayılacağı söylenen yeni projeye kaynak yaratmayan siz…

   Yani baş suçlu hükümet ve ilgili bakanlıktır…

   Hal böyleyken çıkıp bir de konuşuyorsunuz, eşek katliamını kınıyorsunuz.

   Baş suçlu sizsiniz… Sizin yüzünüzden yaşandı bu vahşet. Üstelik de bu ilk değildi, daha önce de eşekler öldürülmüştü.

   Konuşmayın, iş yapın… Siz işinizi tam yapsaydınız bunlar yaşanmazdı.

   Mesele şu ki ülkedeki hiçbir sorunu ciddiye almıyor hükümetimiz.

   Umursamaz tavırlar nedeniyle de hiçbir kronikleşmiş soruna çözüm bulunamıyor.

   Bazı özel günlerde de açıklamalar yapılıyor, güzel sözler söyleniyor ama hiç de samimi değiller.

    Özel günlerde güzel sözleri arka arkaya sıralamak değildir marifet, sorunları çözmektir…

   Bazı sorunlar için “çözdük” diyorlar ama bakıyorsunuz ki hiçbir şeyi çözmüş değiller.

   Mesela ilaç sorununu çözdüklerini söylüyorlar ama halktan gelen tepkilere bakıyoruz, çözülmüş bir şey yok, insanlar sosyal medyada isyan ediyor, ilaç bulamadığını söylüyor.

    Thalassemia hastaları hem ilaç hem de kan bulamamaktan yakınıyor.

    Trafikte insanlar ölmeye devam ediyor ama inandırıcı bir çare arayışı olduğu yok, ha bire komisyon ya da komite kuruluyor.

     Devletin “Trafik ve Ulaştırma Hizmetleri Komisyonu” varken ve toplantı bile yapmıyorken, Başbakanlık bünyesinde bir de “Trafik Komitesi” kuruldu. Olanı çalıştırmıyorsunuz, yenisini kuruyorsunuz.   

     Maksat şov, maksat bir şeyler yapıyormuş imajı vermek.

     Sokak aydınlatma lambalarından kimin sorumlu olduğunu saptayabilmek, karar verebilmek bile dünyanın en önemli sorunuymuş gibi davranılıyor.

     Çevre kirliliği ve çevre katliamıyla ilgili ciddi tedbir alınamıyor.

    Çalışma yaşamındaki anormallikler, ihmaller, istismarlar devam ediyor, hiçbir şey yapılamıyor.

     Kayıt dışılıkla mücadele edilemiyor…

     Halen ülkemizin nüfusunu bilmiyoruz, bilmek de istemiyoruz.

     Aşırı nüfus nedeniyle ülkede ciddi sorunlar yaşanıyor…

     Neyse yine sorunları sıralamaya başlamayalım, anladınız siz ne demek istediğimizi.

     Bu arada eşek katliamına geri dönecek olursak; bu konu ile avcılığı aynı kefeye koyanlar, farkının olmadığını söyleyenler oldu.

     Ben avcı değilim, avı sevmiyorum ama şunu söylemek zorundayım, eşek katliamı ile avcılığın hiçbir benzerliği yoktur ve bu çok yanlış bir benzetmedir.

     Avcılık, yasayla belirlenmiştir, hangi hayvanların avlanacağı ve bu avcılığın hangi mevsimde yapılacağı da…  

     Dünyanın her yerinde av hayvanları hemen hemen aynı hayvanlardır.

     Eğer av hayvanı popülasyonu uygunsa, sayısı yeterliyse av açılır, değilse ava ara verilir ki yeterli sayıya ulaşabilsin… Av hayvanlarının üreme zamanlarımda da av açık olmaz… Bir günde kaç hayvan avlanabileceği de yasayla belirlenmiştir.

     O nedenle diyorum ki eşek katliamı ile avcılığın hiçbir benzerliği ve alakası yoktur. Eşekler av hayvanı değildir… Zaten eşekler ev olsun diye değil, orada bazı insanların onlara düşman kesilmesinden dolayı vurulmuş, öldürülmüştür.

    Ne olur tepkimizi ortaya koyarken elmalarla armutları da birbirine karıştırmayalım.