

Şu Kıbrıslılık tartışması...
20/09/2023












Rasıh Reşat
Bu Kıbrıslılık tartışması artık gerçekten kabak tadı verdi. Bir toplumu bölmek için daha güzel bir enstrüman olamaz. Kimileri kendine Kıbrıslı diyor, kimisi Kıbrıslı Türk, kimisi Kıbrıs Türkü.
Çok mu fark etti. Başlar göğe mi erdi. Enflasyon mu düştü, yoksa yurtdışına gidip kalanlar, geri mi gelmeyi planlayacak, az önce saydıklarımın herhangi birisi genel kabul görürse.
Kimileri Kıbrıslı diye etnik bir köken olmadığına inanır. Kıbrıslılık dediğimiz şeyin coğrafi bir tarif olduğunu düşünür.
Kimisi nerede yaşadığı ya da doğduğuna hiç bakmaksızın, kendine Türk ya da Elen demeyi tercih eder.
Kimileri etnik kökeni de hesaba katmayı hiç aklından geçirmeden, kendini Müslüman ya da Hristiyan diye tanımlar.
Ne olacak. Ne oluyor? Neden bu gereksiz tartışma.
Büyük Atatürk, Ne Mutlu Türküm Diyene’ derken neyi kastediyordu zannediyorsunuz? Neyi amaçlıyordu? Ulus Devlet furyasının en tepe noktasında olduğu bir dönemde bir ülke kurmaya çalışan Atatürk, bir toprak parçası üzerinde Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni, Süryani, Rum, Roman’dan oluşan bir ulus oluşturmaya çalışırken, söylediği, ‘ne olduğunuz önemli değil, kendinizi neye hangi ulusa ait hissettiğinizdir.
Bana göre, ‘Ne Mutlu Türkiyeliyim diyene’ deseydi daha yerinde olacaktı. Ama o dönem nasıl bir dönemdi ve neyi gerektiriyordu biz şimdi bilemeyiz.
2000’li yılların başında görece gelen Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de alt kimlik ve üst kimlik meselesini gündeme getirmiş, ‘Türküm Doğruyum çalışkanım....’ ile başlayan andı kaldırma girişiminde bulunmuştu.
Çok da doğru yapmıştı. Sen Kürt çocuğuna zorla her sabah, ‘Türküm Doğruyum çalışkanım...’ dedirtirsen, eninde sonunda bir yerden bir sorun çıkacaktı. Bakınız Kürt sorunu.
Ama CHP ve MHP adlı iki milliyetçi parti bunun karşısında büyük bir yaygara çıkarmışlardı.
Erdoğan o dönemde, bizim 1974’te hatta daha önce literatüre soktuğumuz ‘Türkiyeli’ tanımını sisteme sokmaya çalıştı.
Aynen İngiliz’in ‘Britanyalı’ üst coğrafi kimliği ve altındaki Asyalı, ya da Türkçe Konuşan, ya da Afrikalı, etnik kimliğinin uyum içinde kullanılmasını getirmeye çalışmıştı.
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, ‘African American’, ‘Irish American’ ya da ‘Cuban American’ çok başarılı örneklerdir.
Nerelisin diye sorulduğunda, nerede sorulduğu, kimin tarafından sorulduğu çok önemli değil mi?
Mesela Amerika’da dolaşırken birisi sorsa, ‘kıbrıslıyım’ diyeceksiniz.
Amerika’dayken, Kıbrıs’ı bilen birisi sorsa, ona Kıbrıslı Türküm diyeceksiniz.
Kıbrıs’ta birisi sorsa, ona da Baflı’yım diyeceksiniz mesela.
Ya da Londra’da taksi içerisinde seyahat ediyorsunuz. Taksici, ‘Where are you from?’ dedi mi, ‘Cyprus’ diyorsunuz. Taksici müşterisine şirin görünmek için geçen yılki Aya Napa tatilinde öğrendiği birkaç kelimeyi kullanarak, ‘Galimera’ deyince, Kıbrıslılık eksik kalıyor ve ek bir tanımlama gerekiyor. Kıbrıslı Türk, ya da Turkish Cypriot deyip, Kıbrıslı olduğunuzu ama onun düşündüğü türden değil, Türk olanından olduğunuzu anlatma ihtiyacı duyuyorsunuz.
Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum yeterli ve detaylı bir kimliktir bence.
Kıbrıslılık diye bir şey vardır. Ama etnik köken tanımlaması açısından bir değeri yoktur ya da eksiktir.
Bunun üzerine siyasi tartışmaya da hiç gerek yoktur. Zaman kaybından ve toplumu bölmekten başka hiçbir işe de yaramıyor.
- Rasıh Reşat: Musevi Kissinger’e bir rahmet gider
- Dinçyürek, Biyolojik Mücadeleyi zehre terk eden Bakan olmaz
- UBP Kurultayı mı? Çekemem!
- Kendi kendimize zarar vermek
- Ne yargı ne de maliye
- Göçmenlik Politikası
- Taksir değil olası kasıt
- Kuruluş bildirgesine bakarak...
- Hiyerarşi Hıyararşiye, yüce de cüceye dönmesin
- Stilevs kadar olamamak
- TÜM YAZILARI için tıklayınız

