İlk olarak 1978 yılında tüplerdeki tıkanıklık problemi olan kadınlarda uygulanan bu yöntemde; yumurta ve sperm elde edildikten sonra labortuvar ortamında birleştirilir ve döllenme gerkeçleştikten sonra rahime transfer yapılır. Vücud dışı döllenme yani In Vitro Fertilisation - IVF'in Türkçe'deki karşılığı olarak Tüp Bebek terimini kullanmaktayız.

İlk yıllarda başarı oranı sınırlı olsa da, geçen zamanla tedavide bir çok yenilik olmuştur. Önce ilaç kullanımı ile daha fazla yumurta elde edilmiş ve başarı şansı artmıştır. 1995 yılında ise mikroenjeksiyon yöntemi ile tabiri caizse zorla döllenme (spermin yumurta içine enjeksiyonu) işlemi başarı oranını daha da arttırmıştır. Günümüzde ise gelişen teknolojiyle beraber cinsiyet tayini bile yapılabilmekte ve erkek isteyene erkek bebek, kız isteyene kız bebek bile verilebilmektedir.

Tüp bebek tedavisini genelde 1 yıl boyunca düzenli ilişkiye girmelerine rağmen gebelik elde edemeyen çiftler denemektedirler. Bunlar dışında erken menopoza girme riski olan çiftlerde tüp bebek tedavisine yönlendirilmektedir. Bir diğer tüp bebek tedavisini seçme nedeni de ailedeki cinsiyet dengesinin sağlanması yani cinsiyet belirleme işlemi içindir. İlk planda tüp bebek yaptırma nedenlerini bu şekilde sayabiliriz. Fakat bir diğer çok önemli mevzu var ki bu çok tartışılsa da hasta kardeşi iyileştirmek için, aynı gen yapısına sahip donör bebek sahibi olabilmek için de tüp bebek tedavisi seçilmektedir. En çok akdeniz anemisi hastalığının tedavisinde seçilen tüp bebek yönteminde, bebek doğduktan sonra kordon bağından ilik nakli gerçekleştirilerek tedavi sağlanmaktadır.

Görüldüğü üzere bir çok aileye derman olan tüp bebek yöntemi, geniş bir yelpazede farklı farklı ailelere umut olmaktadır. Fakat bu işlemlerden donasyon ve cinsiyet tayini Türkiye'de yönetmelik gereği yasaklandığından uygulanamamaktadır. Kıbrıs Tüp Bebek Merkezleri bu işlemleri başarıyla uygulayabilmektedirler.