Türkiye’nin garantisi niye şart?

ads ads ads ads
19/02/2017

ads

Yusuf Kanlı Yusuf Kanlı


Bu hafta Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı “her şeye rağmen” geri adım atıp görüşmelere devam kararı alır mı? Soru belki de hatalı. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide acaba nasıl bir sihirli dokunuşla Rum lider Nikos Anastasiades’in kapı çarpıp çıkmasına rağmen geçen haftaki başlayan krizi Akıncı’nın omuzuna yüklediğini halledebilecek acaba? “Olur, olur, bal gibi de olur” diyordu ya bir dönemin “Cici Kızlar” gurubu, diplomasi bu, her şey olabilir...

Hep deriz ya, bazı durumlarda kötü bir olay daha büyük bir kötü olayın gelişini engelleyebilir, veya öyle bir korkunç gelişmenin engellenmesinin yolunu açar. Kısacası, “bir musibet, bazen bin nasihatten evladır” der ya eskiler, aynen de öyle.

Gerçi başka sözler de var, benim sevdiğim. Mesela onlardan birisi “Cehenneme giden yollar iyi niyetle döşenmiştir” sözü. Ne kadar müthiş değil mi? Bir diğeri de “Hiç bir iyilik cezasız kalmaz” gibi pesimist ve kaderci... Bir de “Yüz verdik ayıya, gitti s..tı halıya” diye bir söz var ama, o biraz konu dışı, şimdilik.

Doğrusu Akıncı şimdiye kadar Kıbrıs Türk halkının liderleri arasında en cesur, en riskli ve en hesapsız, kitapsız ve karşılıksız ödün kararları alanı. Bu yüzden de, bu yazar dahil pek çok kişi tarafından olabildiğince eleştirilen, suçlanan bir lider oldu iktidara geldiğinden bu yana. Tüm eleştirenleri “çözüm istemeyenler” diye aynı çuvala tıkma çabası Akıncı’nın ayrı bir sorun ve eleştiri noktası olsa da, geride kalan 21 aylık süreçte Kıbrıs görüşmelerinin oldukça acemice, tehlikeli bir kaptanlıkla ve yetersiz bir ekiple götürüldüğü de yadsınamaz bir gerçek.

Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi’nin okullarda 1950 “enosis” (Yunanistan ile birleşmek) plebisitinin anılması kararı Kıbrıs Türk halkının son zamanlarda ilk kez birlik içerisinde davranmasını tetikleyecek kadar önemli ve kabul edilemez bir gelişmedir. Solcu olmayı Rum tezlerini desteklemek olarak gören Kıbrıs Türkünün talihsiz sol kesimi bile herhangi bir hafifletme, empati kalkanı aramadan, biraz zorlanarak da olsa kınadı. Hatta o Nikos Anastasiades’in yakın dostu ve yılbaşında Kıbrıs Türk mücadelesini reddeden takvimi dağıtma cüreti gösteren sendikacı bile enosis kararını mahkemeye götüreceği beyanlarını savurdu.

Niye bu kadar önemliydi bu enosisi anma kararı Rum meclisinin? Veya, niye Rum lider Anastasiades Kıbrıs Türk halkı ve liderinin bu kadar sinirlenmesini niye anlayamadı, düzeltici adımları niye atamadı?

Bu enosisi anma yasasını hazırlayanlar Kıbrıs Türk halkı açısından yaptıklarının ne kadar kabul edilmez olduğunu bilmiyorlar mıydı acaba? Yoksa 1950’de yapılan ve yapıldığı zaman bile anlamı olmayan enosis plebisitinin anılması bugün, 2017 Şubat ayında özel anlamı olabilecek bir olaydı da biz mi farkında değildik? Kıbrıs Rum kesiminde Emekçi Halkın İlerici Partisi (AKEL) haricindeki tüm partilerin faşist Yunan Altın Şafak örgütünün Kıbrıs uzantısı olan aşırı sağ eğilimli ve ırkçı Rum Ulusal Halk Cephesi (ELAM) arkasına saklanarak bu yasayı meclisten geçirmeleri ne anlama gelebilirdi? İki halklı, iki kesimli, güç paylaşımına dayalı yeni bir federasyon kurulmasını amaçlayan görüşmeler devam ederken bu girişim neye hizmet edebilirdi düşünmeden yapılmasının anlamı ne?

Ne görüşme sürecine olabilecek zarar ne de Kıbrıs Türk halkının duyguları dikkate alınmadı. Dahası açıkça bir aldatmaca sergilendi Anastasiades ve partisi tarafından. Komite aşamasında yasalaşması için destek verildi enosis anılmasına ama genel kurulda oylamada aktif destekten sakınıldı, çekimser oy kullanılarak pasif destek verildi. Ne oldu? Türk tarafı ve dünya Anastasiades’in “barışçı” imajına uymayacak bu enosis hortlatma girişimine Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) bulaşmadı mı dedi?

Eğer bu hareket ve sonrasında da Kıbrıs Türk liderinin suratına kapının çarpılıp görüşme odası terkedilmesi Kıbrıs Türk hassasiyetlerini anlamamak ve hatta gelmiş geçmiş en tavizci ve kendini Kıbrıs Türkünden ziyade Rumların yerine koymayı becerebilen empati uzmanı Akıncı’ya büyük saygısızlık değil mi? Kıbrıs Rum kesiminde ayık, aklı başında, öfke sorunu olmayan bir lider olsa her şeyden önce işlerin bu hale gelmesine müsaade etmez, küçük seçim oyunlarına girmez, en azından ne halt yediği ortaya çıkınca, samimi bir şekilde niye bu zamanda enosisi anma yasasına partisinin pasif destek vermek durumunda kaldığını Akıncı’ya izah etmeye, özür dilemeye çalışmaz mıydı?

Eğer gerçekten adada yeni bir ortaklık devleti kurulmasını samimi olarak istiyor ise, Kıbrıs Türkünü ayağa kaldıran bu lanetli gelişme olduktan sonra, normal zamanda Rumlardan daha fazla Rum dostu olan Kıbrıs Türk sözde ilerici ve barışçı çevrelerinin bile ayağa kalktıklarını ve kınadıklarını görüp düzeltici adım atmaya çalışması gerekmez miydi Anastasiades’in? Hani Akıncı boyuna Rumlara empati kuruyor, anlamaya çalışıyor ya, bir defa da Anastasiades Türklerin duygularını anlamaya çalışamaz mıydı?

Akıncı ne diyor? Kapıyı vurup, çıkıp süreci kapattığı gibi, şimdi bir yol bulup süreci tekrar başlatmasını bilmelidir Anastasiades. Nasıl olabilir bu? 1- Kamuoyu önünde Kıbrıs Türk liderinden yaptığı büyük kabalıktan dolayı özür dilemelidir. Gerçi benzer kabalıkları eskiden de hep yapmıştır Anastasiades ama artık bardak doldu, bir halt edebiliyor ise faturasını da ödemelidir. 2- Eğer DISI ve AKEL gerçekten bu enosisi anma yasasına karşı iseler ve bu yasayı cumhurbaşkanı olarak Anastasiades veto edemiyor ise, yapılacak iş bellidir. 56 sandalyelik Rum Temsilciler Meclisi’nde DISI 18, AKEL 16 sandalye ile toplam 34 sandalyelik bir çoğunluğa sahiptir. İkisi birlikte istedikleri yasayı kolayca geçirebilirler, bu durumu düzeltebilirler, ELAM önderliğindeki faşist bloğa dur diyebilirler.

Anastasiades bu iki adımı atabilir mi? Hayır, atamaz. Niye? Çünkü seçimler kapıda ve ELAM denilen faşist örgütün %3’lük desteği yakın yarış olacağı beklenen Şubat başkanlık seçiminde Anastasiades için yaşamsal önemde... Ne diyor Akıncı? Anastasiades seçim endeksli mi, çözüm endeksli mi davranacağına karar versin.

EOKA, enosis ve saire aslında geçmişe ait kötü ve bir şekilde hem adları hem de yaşattıklarının silinmesi gerekli anılar olmamalı mı artık? Bu devirde Kıbrıs Rum meclisinde “En iyi Türk ölü Türktür” fikrinde bir faşist gurubun önderliğinde birleşilip acayip yasalar yapılabiliyor ise durum endişe verici değil midir?

Eğer olur ya bir federasyon kurulacak ise o federasyon ne üzerinde inşa edilecek, temel unsurları neler olacaktır? O federasyonun temeli dini, dili, tarihi ve kültürü farklı iki etnik halk olmayacak mıdır? İstediği kadar bazı hödükler “Kıbrıslıtürk” ve “Kıbrıslırum” diye adadaki iki etnik yapıyı “Kıbrıslı” ulusunun iki alt öğesi gibi sunmaya çalışsınlar, bu ada iki ayrı halkın evidir ve maalesef o halklardan biri diğerini horlamakta, “Belo Turko” demekte bir anlam görmektedir.

İstenildiği kadar inkar edilsin, adadaki bu iki halkın milli kimliği ayrıdır ve her ikisi de ada dışında iki ayrı “anavatana” aidiyet hissetmektedirler.

Kıbrıs Rumlarının da haklı noktaları vardır şüphesiz. 1 Ağustos 1958’de Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kuruluşunun KKTC’de kutlanması, 20 Temmuz 1974’ün “Barış ve Özgürlük Bayramı” olarak anılması Rumlara acı vermektedir. Olası bir federasyonda hangi günlerin anılacağı da anlaşma metnine yazılabilir. Ama anlaşma metnine birkaç satır yazmakla bu sorunlar giderilecek midir? Potansiyel krizler ve hatta şiddet içeren gelişmeler engellenebilir mi? Maalesef son olay bunun böyle olamayacağını göstermiştir.

Ne diyor Aşık Veysel? “Kim okurdu kim yazardı; Bu düğümü kim çözerdi; Koyun kurt ile gezerdi; Fikir başka başka olmasa.”

Akıncı geride kalan 21 ayda Kıbrıs görüşme sürecinde hayal edilemeyecek büyük ve maalesef acı ödünlere imza atmıştır. Hiç bir şey alınmadan harita verilerek Kıbrıs Türk toprağının yüzde 20’ye yakını, veya adanın %8’ini Rumlara vermeyi ve ötesini de görüşmeyi kabul etti. Dört özgürlüğü şartsız, şurtsuz ada çapında uygulanmasına evet dedi. Böylece iki kesimlilik ve iki toplumluluk resmen iğfal edildi. Kıbrıs Türk bölgesine %20 Rum yerleşmesine, Kıbrıs Türk liderin seçiminde çapraz oyla Rumlara %20 etkileme şansı verildi. %20 yerleşik, %20 etkileme imkanı sayesinde Kıbrıs Türk lideri neredeyse Rumlar tarafından seçilecek Akıncı’ya göre.

Kısaca Akıncı zaten çözüm değil, ileride nasıl Kıbrıs Türkü ile Rumu boğaz boğaza gelir görüşmesi yapıyor... Bir de ELAM gibi haydutlar ve onların peşine düşecek oportünistler dikkate alınırsa, belki de yaşanılan kriz iyi ki de oldu. Tehlikenin ne kadar yakın ve ne kadar ciddi olduğu sergilenmedi mi? Ya yarın ELAM ve ortakları benzer bir provokasyona girişirler ise? Akıncı’nın görüştüğü çözüm olur ise eğer ya Türk garantisi olmayacak ya da 10-15 seneliğine olacak. Halbuki, aynen Akıncı’nın bir zamanlar dediği gibi, Kıbrıs Rumları için de elzem Türkiye garantisi. Türk garantisi olmayan çözüm ELAM ve oportünistlere sadece meze olur, kısa sürede 1963 koşullarına döneriz...

Haftaya Akıncı görüşmelere döner mi? Dönse de fark etmez aslında. Nisan’da Türkiye referandumu. Şubat’ta Kıbrıs Rum kesiminde liderlik seçimi. Eylül-Elim gibi KKTC’de büyük olasılıkla erken seçim. Belki Türkiye’de de son baharda bir erken seçim... Gündem yoğun ve politika gergin. Görünüyor ki 2018 baharına kadar Kıbrıs dosyası istesek de istemesek de derin dondurucuya dönmek durumunda... 

19/02/2017 13:44
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Türkiye’nin garantisi niye şart?, yusuf kanlı
MANŞETLER

HK Yusuf Kanlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.