Uydudan çıkmak televizyonlar için daha hayırlı olabilir

ads ads ads ads
13/03/2021

ads

Ali Baturay Ali Baturay


   Kıbrıs Türk televizyon kanallarının yayınlarının, dün gece duracağı zannediliyordu, şimdilik öyle olmadı, yeni bir süre verildi ama “ödenemeyen uydu parası” meselesi, kanalları tartışma konusu yaptı. Bu ülkenin taşıma su ile idare edildiğinin küçük bir modelidir Kıbrıs Türk televizyon kanalları. Ya da bu ülkenin en büyük sorunu olan kendi kendine yeter olamamasının küçültülmüş hali…

    Yıllardır televizyon kanallarının Türksat’a muhtaç olmayacağı, tüm kanalları bir platformda toplayacağı ve uyduya gidecek yüklü parayı altyapıya yatırarak televizyon kanallarının geliştirileceği çalışmalardan söz ediliyor ama bir türlü hayata geçirilemedi. Hazırlıkları da yapıldı ama sonuçlanmadı. KKTC’nın bağımlı yapısı gibi bağımlı kanallar oluşturuldu, şimdi de sıkıntıları yaşanıyor.

   Türkiye ile imzalanan ekonomik protokollere karşı çıkanların o protokollerin sonuncusuna “medyaya katkı” adı altında “uydu parası ödeme kalemi” konulmasına nasıl baktığını merak ediyorum doğrusu?

   Bu özetten sonra, olaya genel ve uzun bir bakış atalım isterseniz. Eğer bir yerden destek almazsa, televizyon kanallarının hiçbirinin geliri, uydu parasını ödemeye yetmiyor, devletin televizyonu BRT’nin dahil…

   Televizyon denen pahalı yatırım, gelirini nereden elde eder? Büyük bir şirket finansörü değilse, televizyonlar normal reklamlardan gelir elde eder. Tabii bu gelir de hiç yeterli olmaz… Bu ülkede oldum olası televizyon reklam ücretleri, kâğıda basılı gazetelerin ücretlerinden daha düşüktür.

   Peki neden böyle? Birincisi; reklam verenler yıllarca gazetelerdeki reklamların daha etkili olduğuna inandı. İkincisi, Kıbrıs Türk kanalları izleyici için sürekliliği bulunan bir cazibe merkezi olamadı, kendini yenileme, içerik üretme bakımından hep sıkıntı yaşadı, reklam verenler de bunu görüyor. Üçüncüsü de biraz ikinci saydığım nedene biraz da başka şeylere bağlı. Bu ülkeye Türkiye’den gelen çok ciddi ithal ürün bulunduğu halde bunlar için Kıbrıs Türk televizyonlarına yeterince reklam verilmiyor, çok az şirket bunu yapıyor.

    Geçmişte televizyona vermek yerine kâğıda basılı gazetelere reklam veren şirketler, son dönemde de yine televizyonlar yerine dijital ortamı ve sokaklardaki panoları tercih ediyor. Bizde satılan bu ürünlerin büyük şirketleri, Türkiye kanallarına milyonlarca reklam parası veriyor.

    Bizim televizyonlarımıza reklam vermiyorlar, çünkü Kıbrıs Türk halkı o reklamları Türkiye televizyon kanallarında fazlasıyla izliyor. Kıbrıslı Türklerin, Türkiye kanallarını Kıbrıs Türk kanallarından daha fazla izlediğini bilmeyen yok.

    Yıllardır bu konu konuşuluyor… Türkiye televizyonlarında reklamlar yayınlandığında akıllı bir sistemin yardımıyla Kuzey Kıbrıs’ta görünmesinin engellenebileceği söylendi. Ya da Türkiye kanallarının Avrupa’ya farklı yayın akışı sunması gibi, reklamların yer almayacağı benzeri bir formül bulunabileceği belirtildi. Bu gibi tedbirler yıllardır gündeme gelir ama hiçbir şey olmaz.

    Ülkemize ithal ürün gönderen Türkiye’deki dev şirketlerin yıllık reklam girdilerinin içine Kıbrıs Türk televizyonları ya da medyası için de belli bir miktar pay ayırması, fon gibi bir oluşumda paranın birikmesi gibi öneriler de oldu.  Ülkeye pahalılık getirecek diye bazıları buna karşı çıktı, halbuki ürün fiyatı üzerinden değil, direkt Türkiye’deki büyük şirketlerin genel reklam gideri üzerinden bir pay ayırılması önerilmişti.

     Başka öneriler de vardı ama hiçbiri dikkate alınmadı, dolayısıyla reklam gelirleri düşük kalan televizyonlar, uydu parasını çıkaracak seviyeye gelemedi, tabii altyapılarını da yenileyemedi. Kendi kendine yeter olamayan bazı televizyonlar zaman zaman hükümetin, zaman bazı siyasi partilerin, zaman zaman da bazı şirketlerin güdümüne girdi…

    Dediğim gibi, yalnızca sorun uydu parası değildir. Televizyon kanalları, doğru dürüst personel istihdam edemiyor, altyapılarını yenileyemiyor, içerik üretemiyor, bu nedenle Kıbrıs Türk televizyonlarının albenisi yok.

    Karasal yayının bir şekilde ortadan kalkması, Kıbrıs Türk kanallarını bir platformda toplama projesinin hayata geçirilememesi ve izleyicilerin uydu yayınlarına yönlendirilmesi sonucu Türksat’a bir bağımlılık oluştu. Halbuki “film platformları” benzeri bir merkezden yayın yapmak da mümkündü. Uzun süre bu konu gündeme de geldi. Güney Kıbrıs televizyonları uydudan değil, bahsini ettiğim yönteme benzer şekilde izleyiciye ulaşıyor.

   Çare üretmek yerine pahalı bir mecra olan Türksat’a bağımlılık tercih edildi. Televizyonlar uydu parasını ödeyemeyince devlet devreye girdi, uzunca bir süre de ödedi. Hükümetler kimi zaman iyi niyetli kimi zaman “bana muhtaç olsunlar” düşüncesiyle bunu yaptı ama sonra onlar da ödemekten vazgeçti.

   Peki hükümet neden ödemiyor? Yüksek maliyetten dolayı mı? Kimisine göre yüksek maliyetten, kimisine göre aralarında kendilerini de eleştiren bazı medya grupları olduğu için… Öyle ya da böyle borç birikmiş, bu sıkı günlerde ödenemeyecek bir rakama varmış durumda…

    Peki neden hükümet bu parayı vermeliymiş? Kimine göre çokseslilik için, kimine göre Kıbrıs Türkünün sesini dünyaya duyurmak için, kimine göre de oralarda çalışan emekçiler işsiz kalmasın diye…

     Hem çokseslilik hem de Kıbrıs Türkünün sesinin dünyaya duyurulması dijital medyayla, dijital gazetelerle, web TV’lerle fazlasıyla yapılıyor, çok daha kolay bir teknolojiyle ve anında, insanların elindeki cep telefonuna ulaşarak… Zaten televizyonlar da sosyal medya aracılığıyla, birçok yayınlarını web TV’lere aktararak, bu yolla dünyaya ulaşabiliyor.

     Tabii meselenin emekçiler kısmı beni etkiliyor, gerçekten de emekçilere bir şey olmasını istemiyorum ama uydu parasını aldığında da televizyon kanallarının çoğunluğu çok az personel çalıştırıyor ve kimileri personel hakkını bile alamıyor.  

   Evet kâğıda basılı gazetelerin içinde bulunduğu zor durumdan dolayı devlet bazı tedbirler alsın ve maddi katkı yapsın diye oluşturulan komitelerde ben de yer almıştım. Basın emekçileri işten çıkarılmasın, işsiz kalmasın diye medyaya yardımlar yapılmasını istedik, hatta bazı gazeteler kendilerine çok sert muhalefet ediyor diye bu yardımları engelleyen, hükümette yer alan bazı parti başkanlarını, temsilcilerini eleştirdik de… Ancak ilanihaye medyanın devlete bağımlı olması doğru değildir ve doğasına terstir. Süreç uzadıkça bazı sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır.

    Medya için başta yurt dışından gelen bazı hammaddelere, yedek parçalara, yatırım için alınacak makinelere, malzemelere çeşitli vergiler konulmamasına, şartlarının kolaylaştırılmasına tamam da sürekli para talep etmek doğru gelmiyor bana.

    Biliyorum bazı televizyonlar uydu katkısı aldığı halde hükümete karşı muhalif durmayı başarıyor, onları tenzih ediyorum ama “bağımlılık” denen şey genelde sıkıntı yaratır. Medya zor durumdadır, pandemi koşulları bunu daha da zorlaştırmıştır. Televizyon kanallarının Türksat’a uydu bedelini ödeyecek gücü yoktur. Kuruşa kurşun atan hükümetin de bunu ödemeye niyeti ve parası bulunmamaktadır.

    Peki yukarıda da belirttiğim gibi, Türksat’a bağımlı olunmayacak bir sistemi yaratmanın yolları neden bulunmamaktadır? Bu çalışmalar yıllar önce başlatıldığı halde neden sonuçlandırılmadı, kimler engelledi?

    Teknolojinin bu kadar ilerlediği, dünyada “dijital platformların” bu kadar arttığı bir ortamda neden Türksat’a gebe kalasın ve neden parasını ödesen bile Diyalog TV’ye yaptığı gibi sudan sebeplerle yayınını beğenmediği anda seni karartsın?

    Bir gerçeği de kabul etmek gerekir ki, televizyonlarımızda güzel yayınlar, kaliteli programlar azınlıkta. Kıbrıs Türk televizyonlarında yayın akışının büyük bölümü, tekrarlarla, defalarca kullanılmış dolgu malzemeleriyle geçiyor, hiç de çekici değil, hiçbir albenisi yok.

     İçerik üretilmiyor, bazı televizyonlar teknolojisini yenilemediği için çamur gibi görüntüleri var. Kimisi telif ücretini ödemediği filmler, belgeseller yayınlıyor, yoğun olarak iki kişinin konuştuğu tartışma programları izlemek zorunda kalıyoruz, konuklar da tüm kanalları gezen aynı insanlar…

     Çok az şey üreten ve izleyici çekemeyen kanallar için yüklü para harcamak verimli bir iş midir? Kendilerini yenileyemeyen, içerik üretemeyen kanallara reklam vermeyen şirketler haksız mıdır? Bazı kanallarda kendini yenilemek, çağa ayak uydurmak gibi bir niyet yok, “dostlar alışverişte görsün” mantığı hakim… Bir de bazıları hiçbir yatırım yapmıyor çünkü kafasındaki niyet başka; hükümetten veya bazı başka çevrelerden bir şey koparmak için televizyonunu saldırı aracı, bir silah olarak kullanmak onlara yetiyor. Uydu yayınları duracak diye korkarken bu söylediklerimi de düşünün.

     Belki de uydu yayınlarının durması, televizyonları yeni kararlar almaya ve bir atılım yapmaya zorlayabilir, o bahsedilen platform kurulabilir… “Birileri para versin, ben de uyduda idare edeyim” mantığıyla, geri kalmış bir anlayışla ve üzerine ölü toprağı serpilmişçesine devam etmek, sürdürülebilir değil zaten.

      Devlet kadrolarının şişirilişini, devlet kaynaklarının doğru kullanılmayışını, bazı kesimlere kıyak yapılışını eleştiren medyanın, kendisine de devlet kaynaklarından kıyak istemesi bir çelişki değil midir? Kusura bakmayın ama lütfen gerçekçi olalım...

13/03/2021 11:53
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: ali baturay
MANŞETLER

HK Ali Baturay

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.