Vaziyeti Umumiye. (Cenevre Öncesi Son Durum)
07/01/2017
Eşref Çetinel
“Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik.. Bir de dönüp arkamıza baktık, meğer bir arpa boyu yol gittik!”
Çocukluğumuzda ninelerimiz masallarına yukarıdaki girişle başlarlardı. Sanırsınız Einstein’in izafiyet teorisi. Zamanda hareket ettiğimizi sanırız ama lâ! Şu bizim müzakereler gibi!
Nitekim Cenevre’ye iki günlük süre kaldı ama Sn. Akıncının “çözüme destek vermeliyiz” çağrılarının ötesinde (ki nasıl destek vereceğimizi mübarek müzakereler başladı bitiyor hâlâ öğrenemedik) umutlu tek açıklama yok! Mesela daha dün ne dediydi Anastasiadis: “Anlaşmazlıklar büyük!”
Her halde o büyük anlaşmazlıklar Yunanistan Dışişleri Bakanı Kocas’ın kafasını da yoruyor, “Cenevre son olmayabilir” diyor!
Ne demek bu: “Her şey bittiği yerde yeniden başlar! Buna karşın gelin bildiklerimizle bildiklerinize bir daha bakalım:
BİLDİKLERİMİZ: Türk tarafı müzakerelerin son aşaması dediği “Cenevre” öncesinde Sn. Akıncı aracılığıyla “bu çözüm fırsatının kaçırılmamasını telkin ediyor..”
Hatta Başbakan Özgürgün Ankara ziyareti sonrasında eğer başarısızlığa uğranılırsa Türkiye’nin B planı olduğunu söylüyor, belli ki karşı tarafı “aklınızı başınıza alın yoksa kazanımlarınızı da kaybederken el elde baş başta kalırsınız” demek istiyor!
Büyük sorun haline getirilen Konferansın “kaçlı” olacağı hâlâ belli değil ama öğreniyoruz ki 9 Ocak Pazartesi günü Sn. Akıncı ile Anastasiadis BM’ler gözetiminde müzakerelere başlayacaklar. Bu müzakerelerde AB var mı bilmiyoruz, olursa da sorun yok zaten öncesinde de hep vardı!
12 Ocak eğer sel almazsa dananın kuyruğunun kopacağı Çarşamba günüdür! Türkiye, Yunanistan, İngiltere garantör ülkeler olarak toplanacaklar.. Bu toplantıya TC’den Erdoğan, Yunanistan’dan Başbakan Çipras, İngiltere’den ya Başbakan May yahut Dışişleri Bakanı Johnson katılacak.
Öncesi 9 Ocak tarihine yeniden dönecek olursak. Sn. Akıncı ile Anastasiadis hem iki kurucu devletin fonksiyonlarını yeniden gözden geçirecekler hem de Cenevre’deki müzakerelerin esasına yönelik, Kuzey’in yeniden paylaşımını konuşacaklar.
Bu konuda bir mutabakat var: Türk tarafı elinde tuttuğu yüzde 36’lık Kuzey’i yüzde 29.2’ler oranına çekmeye razı oldu (deniyor.) Üstelik Güzelyurt da kapsamında!
Anastasiadis’li Rum tarafından kaynaklı toprak konusundaki haber ise şöyle: “11 Ocakta haritalar sunulacak. Oranlar az çok belirginleşti, harita üzerinde işlenmeleri kaldı. Rum tarafı Omorfo da dahil yüzde 28.2 oranında toprağa (Kuzey’e bırakılacak olan) 75 bin Rum’un geri döneceğini bunların da Rum oluşturucu Devletinin yönetiminde olmalarını istiyor.” (Kafaları fena halde karıştırıyor!) Yine Rum basınına göre “Türk tarafı ise Güzelyurt’u iade etmeden Kuzey’de yüzde 29.2 topraktan söz ediyor. Ayrıca geri dönecek Rum sayısını da 55 bin kişiyle sınırlıyor…”
VAZİYETİ UMUMİYE: Biliyor ve biliyorsunuz ki Cenevre’ye gidilirken Yönetim ve Güç paylaşımı konusunda mesela dönüşümlü başkanlık gibi hâlâ süregelen anlaşmazlıklar vardır…
Yargı Erki de karışıkça, üstelik anlaşmazlıkları “kuralarla çözmek” gibi gayri hukuki bir maskaralık bile sokuşturuldu kapsamına!
Mülkiyet konusu ise Rum tarafının “bastıran baskın çıkar” siyaseti nedeniyle şaibeli! Üstelik önceleri, “üzerinde inkişaf yapılan Rum malları iadeye, takas’a, tazminata girmeyecek” denirken şimdi belirlenen 30 kriterle birlikte geri döneceklerin listeleri hazırlandı yüz bine yakın Rum’un Kuzey’e taşınmasından söz ediliyor!
Ekonomi de tabi Türk tarafını AB’ye hazırlama sorunu ile ağrılı!
Kısaca Cenevre öncesi vaziyeti umumiye böyle ve çok parlak değil!
KKTC YENİDEN YAPILANMALIDIR (VE SENDİKALARDA DEĞİŞİM SORUNLARI!) Son dönemlerde sık sık “Devletin yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğunu” hatta “2. Bir KKTC’nin yaratılması gerektiğini” yazıyoruz. Çünkü belki farkında değiliz ama ne mevcut anayasa ne de yasalar artık 1983’in KKTC’sine hitap etmiyor..
O günlerin devlet olma heyecanları ile duygularında oluşmuş pek çok yasa yıllardır değişe değişe lime lime olmuş! Tutun ki artık değiştirilecek tarafları da kalmamış! Değiştirseniz bile devlet becerisinin üzerinde gelişen özel sektörün yarattığı sosyoekonomik gelişmişliğin önünü açamıyor, KKTC’nin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor!
BUNA KARŞIN: Bu büyük gerçeği de unutmuyoruz. Şöyle ki eğer bugünkü aşamaya gelmiş KKTC insanı çok yönlü olmasa, beklentileriyle arzuları yükseklerde salınmasaydı, belki çok daha basit sistemlerle yönetilmeye razı olurdu..
Fakat artık KKTC insanı bu değildir. Kanunlarla istikrarı sağlayacak devlet tarafından hem etik hem demokratik sistemlerle (çok iyi) yönetilmeyi gözlemektedir..
MEVCUT SİSTEM: Bu beklentilere cevap vermiyor. Geçtiğimiz günlerde bizzat Meclis Başkanı Sibel Siber itiraf etti. “Bakanlıklardan Meclis Komitelerine giden Yasa Tasarıları iyi hazırlanmadığı için büyük zaman kayıpları yaşanmaktadır…”
Eklemek gerek. Hantal, merkeziyetçi ve bürokratik engellerle kaim sistem, toplumun her kademesinde sorun yaratıyor. MESELA KTÖS: Son günlerin Öğretmenler Sendikası ile Hükümet çatışması bu sorunlardandır. Çünkü: Kuruldukları yıllarda iyi niyetli Bakanlar ile “anlayışa dayalı ilişkiler” kurabiliyorlardı. Fakat sonraları siyallaşırlarken, “zümre çıkarlarının ötesine düşmekle kalmadılar! 2004’lerden sonra KKTC’nin devlet varlığını da yok saydılar! Ve Güney’in dümen suyuna düşüp çıkarlarına katkıda bulunurlarken, vicdanları sızlattılar!
Aslında kadük duruma gelmiş “izinler” sorununun hükümet tarafından kaşınma nedeni de budur! Devletin maaşını çeker en ehveninden izin hakları kullanılır ve “düşünce özgürlüğü” diyerek “devleti rencide” edecek ne varsa hepsini de “siyaset yollarına” serip çiğnersen; devlet de kendini koruma hakkını kullanır! (Aslında çiğnenen devletle kurumlar ve fertler arasındaki ilişkileri oluşturan hukuk normlarıdır!)
DEĞİŞİM ŞART: Eğer çözüm olmazsa KKTC’yi yeniden yapılandıracak reformist değişimleri gündeme taşırken, gerekirse Anayasada değişiklikler yaparak devlete işlerlik kazandıracak çalışmalar başlatılmalıdır.. Yoksa kaostan kurtulmak hiç mümkün olmayacaktır!
- Pazar Sohbetimdir.(Bu Devleti Kaybetmeyelim!)
- Lider olmak kolay değildir!
- Bıkıp Usandık Bu Müzakerelerden!
- Sorunu çözmek BM’lerin işi değil!
- Kendini zorlayan iki devletlilik..
- Pazar Sohbetimdir: (Kıyaslamayla Geçen Hayatlarımız!)
- Hepsi de birbirinin kopyasıdır!
- Güneyin Ekmeğine Sürülen Yağlar Ballar!
- Sn. Akıncı’dan beklediğimiz
- Bundan sonrası (iki ayrı komşu devlet)
- TÜM YAZILARI için tıklayınız