Video olayında “mağdur” vardır ama o mağdur asla bir “siyasi mazlum” olmayacaktır
24/10/2021
Ali Baturay
Başbakan Ersan Saner’in ortaya çıkan videosuyla ilgili gelişmeler de tartışmalar da devam ediyor. Zaten yalnız biz konuşuyor, tartışıyor değiliz, başka birçok ülkede de haber oldu, Türkiye medyasında haber olmasının yanı sıra birçok köşe yazarı bu konuyu irdeledi. Dünyanın ünlü medya organlarında ülkemizin böyle nahoş bir meseleyle ilgili haber olması kuşkusuz üzüntü verici…
Normalde varlığımızdan habersiz gibi davranan ülkelerin medyasının “erotik bir skandal” ile bizi görmesi, normalde dünyada tanınmayan bir ülkenin, tanınmayan başbakanının onu tanımayan ülkelerin medyasında ilgi görmesi, haber olması, birçok kişi için moral bozucu oldu… Ancak yine de buradan bir teselli çıkarmak isteyenler, “Aslında KKTC tanınmasa da Kıbrıslı Türkler dünyada vardır” diyebilir…
Yıllardır bize ekonominin, ticaretin “tanınmamışlık/ ambargo” dinlemediğini, sınır tanımadığını söylerlerdi ama demek ki erotizm ya da seks de sınır tanımıyormuş. Bu tür seks skandallarının tüm dünyada ilgi görmesi zaten yıllardır üzerinde durulan bir medya ve sosyoloji konusu… Bence Ersan Saner’in video skandalı, “tanınmamış, küçücük bir devletin başbakanının dünyaca ünlü birçok gazetede haber olması” bu konudaki tartışmalara farklı bir boyut katmıştır…
Neyse aslında yukarıda yazdıklarımı anlatmak değildi derdim, başka bir yönüne değinecektim olayın ama bu yönüne de kısaca bakmak istedim.
Başbakan Ersan Saner, kurultaydaki başkan adaylığının devam ettiğini, kararını yarın (pazartesi) vereceğini açıkladı. Bu cümleden anlaşılıyor ki Sayın Ersan Saner, halen kurultay için aday kalmak istiyor ve gündeminde yalnızca adaylık var. Halbuki Başbakanlık konusunda izne ayrılıp, yerine birini ataması ve siyaseti de bırakması gerektiğini düşünenler az değil.
Sayın Saner için adaylıktan öte, komple siyaseti bırakması gerektiğini düşünenler çoğunlukta, hatta kendi partisinden bile çok sayıda kişi böyle olması gerektiği üzerinde duruyor.
Saner’in bir komploya kurban gittiğini herkes kabul ediyor ama “videonun gerçek olduğunu” ve “bir şantaj aracına dönüştüğünü” göz ardı etmiyor birçok kişi…
Videoda yer alan kadının ve beraberinde bazı başka kişilerin mahkemeye çıkarılması Sayın Saner’i umutlandırıyor, “mahkemede kendisine komplo yapıldığının” kanıtlanacağını ve buradan bir “mazlum” olarak çıkabileceğini düşünüyor anlaşılan. Hele de mahkemede kurultaydaki rakiplerinden birisinin kendisine komplo yapıldığı kanıtlanırsa, tüm bu yaşananların silineceği ve beyaz bir sayfa açılacağı umudunu barındırıyor.
Sayın Saner eğer böyle düşünüyorsa, yakınlarındaki kişiler onu böyle yüreklendiriyorsa, vazgeçsinler. Böyle bir stratejileri varsa, söylemek isterim ki işe yaramaz. Evet, Ersan Saner bu videonun sosyal medyaya sızdırılmasıyla “mağdur” olmuştur, ortada bir komplo ve “mağduriyet” vardır, bunu herkes kabul ediyor ama bu olaydan kesinlikle bir “siyasi mazlum” çıkmaz.
Evet, herkesin özel yaşamı kendisini ilgilendirir, herkesin olduğu gibi Ersan Saner’in de “özel yaşamın gizliliği hakkı” olduğunu kabul ediyorum ama bu görevlerde yani devletin tepesinde yönetici görevinde bulunan kişilerin yaptığı şey ona “şantaj” olarak dönerse, kendisini savunmasız hale sokar ve bulunduğu makamda taviz vermek zorunda kalırsa, yaptığı iş, rakipleri tarafından şantaja dönüşürse, mafya/ suç örgütleri bu videonun bir hesaplaşma aracı olduğunu söylüyorsa iş değişir. Oradan bir mağdur çıksa da toplumun mağdur oldu diye acıyıp yanında olacağı bir “siyasi mazlum” çıkmaz…
“Toplum böyle olayları kabul etmiyor, örnek olması gereken kişi bunu yapmamalı” diyenler de var, olabilir, elbette bunun da etkisi var, “istifa gerekliliği” konusunda… Bizim gibi nispeten tutucu toplumlarda Saner’in yaptığı şeyin kabul görmediği doğrudur ama bunu söylemeyeceğim, çünkü bu tür şeylerin bazen gereğinden fazla abartıldığını biliyorum, aslında kendisinin de benzer şeyi yaptığı ama ortaya çıkmadığı için rahat olan ama başkası yapınca ahlâk timsali kesilen ikiyüzlü insanlar olduğunu da biliyorum.
Benim üzerinde durduğum ve defalarca tekrar ettiğim; ülke yöneticilerinin dikkatli olması, şantaja neden olacak durumların içine düşmemesi, bu şantajla devletteki görevinde taviz verecek duruma gelmemesi gerektiği yönündedir. Devleti yöneten, bir kasetle, videoyla savunmasız hale gelirse, ülke de savunmasız hale gelir. Bakın bu olayda Saner, kurultay amaçlı kendisine şantaj yapıldığını, işin içine yeraltı örgütlerinin de girdiğini kendisi söylüyor. Bakın bu video kasetle ilgili olarak suç örgütü lideri Sedat Peker de kendi kendine pay biçiyor. Demek ki Saner o hatayı yapmasa ve o kaset ortaya çıkmasa bunların hiçbiri olmayacaktı…
Elbette karar kendisinindir ama bana göre yukarıda saydıklarım; Sayın Saner’in istifasını gerektirmektedir, hem de tüm görevlerinden ve kurultaydaki adaylığından da çekilmesini… Sakın ola ona akıl verenlere inanmasın, bu olayda mağdurdur ama asla “siyasi mazlum” olmayacaktır, halkın mazlumu acımasını beklemesin…
- Bu bir veda yazısıdır
- Ülkede tahmin edilenden daha çok zor durumda insan ve işletme var…
- Zor durumdaki vatandaşa dokunacak ve erken sonuç verecek tedbirler alınmalıdır
- Yerel seçimler, aynı zamanda UBP’nin UBP’yle mücadelesi olacak gibi
- Trafiğe çıkan herkes ölüm tehlikesi altındadır
- Mahkûm ve tutuklu aileleri, yeni cezaevindeki eksikliklerden şikayetçi
- Velev ki KIB-TEK’te sorunlar 2023’te bitecek, peki yaratılan enkazın hesabını kim verecek?
- Dev bir krizle mücadele eden esnafa, minicik bir ekonomik paket geliyormuş
- KIB-TEK’teki gelişmeleri kanıksamayın, birkaç yıldır yaşananlar olağan değildir
- Hak ihlallerini herkes biliyor, görüyor ama yasalar çalıştırılmıyor…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız