Yangınla ilgili bir kriz merkezi var mı gerçekten?

ads ads ads ads
24/06/2022

ads

Ali Baturay Ali Baturay


  Dört gündür devam eden Mersinlik, Topçuköy, Ardahan, Kantara bölgelerindeki yangınla ilgili halkın dayanışması, seferberliği gerçekten takdire şayandır, buna gerçekten söyleyecek en ufak bir söz yoktur ama yetkili makamlar açısından iyi bir koordinasyondan söz etmek mümkün değil. Bunu konuşmalıyız, çünkü koordinasyon eksikliğini herkes hissetti, sıkıntılara neden oldu… Ayrıca geçmişte yapılan ciddi hatalar da konuşulmalı ve bir daha yapılmaması için sorumlular cezalandırılmalıdır…  

   Önce şu koordinasyonsuzluk meselesine bakalım… Yangınla ilgili bir kriz merkezi var mı gerçekten? Bu kriz merkezi toplantılar yapıyor, kararlar alıyor ve yangın bölgesindeki herkesle iletişim kurabiliyor mu?

    Birkaç gündür bölgeden gelen haberlere ve yapılan açıklamalara baktığımız zaman sağlıklı çalışan bir kriz merkezinden söz etmek imkânsız.

    Bölgeden çok çelişkili haberler geliyor, bir yetkili başka bir şey söylüyor, başka bir yetkili başka bir şey, sanki doğaçlama bir mücadele varmış gibi…

   En bariz çelişki; bugün bir yetkilinin “yangın kontrol altına alındı” sözünden birkaç dakika sonra başka bir yetkilinin “yangın devam ediyor” açıklamasıydı.

    Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes başka bir şey söylüyor, her önüne gelen çağrı yapıyor…

    Bir yetkili bölgeye iş makineleri, su tankerleri gelmesi için çağrı yaparken, başka bir yetkili “Yangın çok yükseklerde, sadece helikopter ve uçak müdahale edebilir, yerden müdahale imkânsız” diyor.

    Bir bakıyorsunuz bir yetkili “yeterince iş makinesi geldi, bekletiyoruz, başka gelmesin” diyor.

    Başka bir yetkili “yangın köylere kadar indi” diyor, ödümüz patlıyor, bir bakıyorsunuz, henüz böyle bir şey olmadığı söyleniyor.

     Ciddi bir koordinasyonsuzluk var, bunu birçok kişi söylüyor, hatta bizzat yangın söndürme çalışmalarında görev alanlar bile dile getiriyor.

     Koordinasyonsuzluk herkesi yoruyor, kafaları karıştırıyor ve arzu edilen sonucu geciktiriyor.

     Ülkeyi yönetenler eleştirilerden rahatsız oluyor, “Yangın bölgesinde verilen mücadeleye ayıp ve yazıktır” diyorlar.

      Yangının söndürülmesi için mücadele verenlere yapılmıyor ki bu eleştiriler, tam tersine o kişilere saygı duyuluyor, onlar takdir ediliyor.

      Eleştiriler ülkeyi yönetenleredir, zamanında almaları gereken tedbirleri almadıkları için, yanlış işler yaptıkları için, yangınla ilgili kararlarda tereddütlü davrandıkları, geç kaldıkları içindir.

      Yangın dört gün boyunca söndürülemeyecek bir büyüklüğe ve etkiye ulaşıyorsa, cennet gibi bir bölge yanıp kül oluyorsa, bunun nedenleri konuşulmayacak mı? Konuşulacak tabii ki…

      Öte yandan, yangının çıkmasında ihmali bulunduğu iddiasıyla tutuklanan iki kişinin avukatının bazı iddiaları var. Yetkililer bu konuda neden açıklama yapmıyor?

     Bu avukat, olay bölgesinde iş makinesi alev aldıktan sonra Orman Dairesi’ne haber verdiklerini, daireden olay yerine ekiplerin geldiğini, müdahale edip ayrıldığını, ağaçlardaki yangına ise iki saat sonra müdahale edildiğini iddia etti.

     Yani avukat, “Biz yangını zamanında haber verdik ama Orman Dairesi ekipleri geç kaldı, zamanında müdahale etmedi, bu yangını önemsemedi” demeye getiriyor. Buna kimsenin söyleyecek bir şeyi yok mu? 

     Şimdi de bazı sorular soralım; orman arazisi içinde “motor evini” ya da “motor evlerini” neden kiralıyorlar, bunun riskini düşünemiyorlar mı?

     “Motor evini” kiralamak yetmemiş, “gözetleme evini/ kulesini” de kiralamışlar, peki neden?

     Orman arazisi içinde özel şahıslara böyle araziler veya mülkler vermek marifet mi?

     Son olayda yangına yol açtığı iddia edilen bu kişiye bu riskli kiralama işlemini kim, neden yaptı?

     O bölgeye sokulan kayıtsız eski dozer ateş aldı ve yangın çıktı, peki bölgeye dozer sokmak için izin alındı mı, izin alındıysa bu izni kim verdi, nasıl getirilip oralara çıkarıldı?

      Peki Orman Dairesi’nin yetki alanına giren yol açma, yol temizleme işini bir özel şahsın yapmasına kim izin verdi ya da izin alındı mı?

      Nedense bu konularda kimse konuşmuyor, ne avukatın iddiasına cevap veren var ne de yukarıda sıraladığım diğer sorulara.

       Bugün Reşat Akar’ın Diyalog TV’deki programına bilgi veren ama ismini açıklamayan bir yetkili, söz konusu “motor evini” ve “gözetleme evini” bu kişiye geçmişte bakan, bugün milletvekili olan Mağusalı bir siyasinin kiraladığını söyledi. Bakanların orman arazileri içindeki bu binacıkları yani “motor evciklerini”, “gözetleme evlerini” ve arazisini 10 yıllığına kiralama yetkisi varmış.

      Programa bilgi veren bu kişinin söylediği daha dehşet bir şey var. Maalesef orman arazileri içinde 50’ye yakın benzer kiralama işlemi varmış.   

      Vay anam vay, ormanları böylesine riske atan bu kiralama işlemlerini de partizanlıkla yapıyorlar. Devletin elinde ne varsa partizanlık uğruna peşkeş çekiyorlar, orayı da ver, burayı da kirala ama risklidir ama büyük felakete neden olabilir, kimin umurunda?

     Hade çok ileriye gitmeyelim, “partizanca kira” iddiasını dikkate almayalım, iddia iddiadır ama sonuçta orman arazileri içindeki bu kiralama işi gerçek. Alın işte, partizanca veya değil orman arazilerini, arazi içindeki binacıkları, odacıkları bu şekilde düşüncesizce kişilere kiralar, oralara insanları taşırsanız olacağı budur işte.

     Orman arazilerini ya da araziler içindeki binaları kişilere kiralayanlardan hesap sorulmalı, hatta cezalandırılmalı. Böyle işlemler iptal edilmeli, artık yapılmamalı… Bedeli bize büyük oldu.

     Bakın büyük bir yangın var ve büyük bir dayanışmaya, büyük bir seferberliğe rağmen dört gündür söndürülemiyor. Eleştiri yapılıyor diye kızıyorlar ama yaşadığımız bu felaket nedensiz değil. Neden olanlar eleştirilmeli, hatta yargılanmalı, başkaları aynı hataları yapmasın diye…

24/06/2022 23:04
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS:
MANŞETLER

HK Ali Baturay

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.