Yaşanan olumsuzluklardan ders çıkarmayı bilmiyoruz…

ads ads ads ads
08/06/2022

ads

Ali Baturay Ali Baturay


   Bu ülkede nahoş olayın olmadığı bir gün bile yok…

   Her gün yeni bir olumsuzlukla karşılaşıyoruz…

   Çok az, çok küçük güzel olaylar oluyor ya da yaşanıyor bu ülkede.

   Onlar da büyük dertler arasında kaybolup gidiyor.

   Bir gündemi iki gün bile tartışamadan yeni sorunlar, sıkıntılar, olaylar baş gösteriyor.

   Yaşadığımız her sorunla ilgili birçok görüş ortaya konuluyor, uzman olan olmayan herkes bir şeyler söylüyor.

    Çoğu kez ortak noktada bile buluşamıyoruz, herkes kendi gözlüğünden bakıyor olaylara, kendi siyasi partisinin çerçevesinden, kendi şirketinin menfaatinden ya da kendi kişisel hesabından.

    İşte böyle olunca da gündeme düşen olumsuzluklardan ders alamıyoruz.

    Sorunlar, sıkıntılardan ders çıkaramamak da hep başladığımız noktaya gelmemize neden oluyor.

    Yukarıda “Her gün bir olumsuzluk yaşanıyor” dedim ama bazı sorunlar yeni de değil, yıllardır defalarca karşımıza çıkan sıkıntılar…

    Mekanlar ve kişi isimleri falan değişse de sorunların çoğu geçmişten gelme.
    34 yıldır bu basının içindeyim, benzer konularla ilgili defalarca haber yaptım, defalarca köşe yazısı yazdım, defalarca televizyon ekranlarında konuştum.

    O kadar ki; çoğu kez tekrara düştüğümü hissediyorum ve huzursuz oluyorum…

    Bir dönem bu tekrara düşmenin verdiği motivasyonsuzlukla köşe yazısı yazmaya bile ara vermiştim.

    Bazen “yaz bunu yahu” diyorlar ya bana, acı çekiyorum resmen, çünkü bazen “yaz” dedikleri şeyi en az 20 kez yazmışımdır.

    BRTK Müdürü Meryem Özkurt’un hapis cezası almasına neden olan olay da aslında yeni bir şey değildir.

     Siyasi yöneticilerin, bürokratlara “yapmaması gereken şeyleri” yaptırması, yılladır bilenen bir durumdur. Bir dönem partizanca istihdamları bile müdür imzasıyla yaptırmışlardı.

     Üstelik geçmişte de zaman zaman bürokratların başı belaya girmiştir.

     Hapis yatan müsteşar, özel kalem müdürü, daire müdürü, kaymakam vardır bu ülkede.

     O kişiler hapis yattığında da bugünkü gibi “bürokratların yasal olmayan emirleri yerine getirmemesi gerektiği” konuşuldu, ilgili yasa hatırlatıldı ama sonra unutuldu.

    O olaylardan ders çıkarmadı kimse, çoğunlukla da birilerine bir şey olmadığı için devam etti siyasiler bürokratları kullanmaya…

     Bazı çağdaş ülkelerde siyasilerin küçücük kusurlarının haklarında soruşturma açılmasına veya kendilerinin istifa etmesine neden olması haberlerine “komik haber” diye bakıldı ülkemizde.

    Almanya’da makam aracıyla işe giden bakanın, yolunun üzerinde olan okula çocuğunu da bırakması istifa nedeni mesela…  Bu haberi okuyan Kıbrıslı Türkler “hade yahu” diyor.

    Ya da İngiltere’de bir iş gezisinde olan bakanın, kaldığı bir otelde yanlışlıkla porno kanalına girmesi, “devletin parasını zevki için harcayamaz” deyip, istifa ettirilene kadar onunla uğraşılması bizim buralarda “bu da suç mu?” denilmesine neden oluyor.

     Bunlar gibi daha birçok haber düşüyor medyaya ve buna inanamıyor bile vatandaşlarımız, çünkü ülkemizde makam aracı ile neler yapılmıyor neler…

    Ülkemizde ne istismarlar oluyor da hep yapanın yanına kalıyor.

     Şimdi herkes bürokratların siyasi baskı altında olmaması, bakanın, başbakanın baskısı altında kalmaması, yasal olmayan hiçbir şeyi yapmaması gerektiğini söylüyor.

     Evet öyle olmalıdır tabii ki… “Meryem Hanım’ın olayı ders olsun” deniliyor ama inanın yine ders olmayacak…

      Neden ders olmayacağı da cumhurbaşkanından, başbakana, bakanlara, milletvekillerine kadar bir dolu insanın açıklamalarından anlaşılıyor.

      Bu olayda bile en büyük sorumlular, baş suçlular, kendilerinin yüzünden ortaya çıkan mağduriyetin sorumluluğunu almıyor, başka yerleri suçluyorlar, yargıya çatıyorlar.

      O olayda açılışlarda yer alıp, konuşma yapan, seçim yasaklarını delen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, hiçbir şey olmamış gibi davranıyor, sanki orada kendi yoktu, sanki o günler cumhurbaşkanlığı seçim süreci değildi, sanki kendisi aday değildi, sanki o günlerde Başbakan değildi, sanki BRTK kendisine bağlı değildi, sanki kendisi BRTK Müdürü’nün amiri konulunda değildi… BRTK Müdürünü yakanlar timsah gözyaşı döküyor, sözde onu savunuyorlar ama bunlar hiçbir fayda etmiyor…

      Peki, cumhurbaşkanı seçilmeden hemen önce ve seçildikten hemen sonra partizanca istihdamlar yapan da Ersin Tatar değil miydi? Bu yüzden KTAMS onu dava etmedi mi, bu yüzden halen dava devam etmiyor mu? Yalnızca bunlar mı daha neler neler var…

     Şimdi sıralandılar, arka arkaya açıklamalar yapıyor, “ülkemiz için önemli bir olaydı, tabii ki BRTK bu haberi verecekti” diyorlar. Tabii ki önemli bir olaydı, tabii ki haber olacaktı ama Ersin Tatar bunu propagandasına dönüştürmeyecekti.

      Yani anlayacağınız bu olaydan da ders çıkarılmayacak, gelecekte yine benzer olaylara tanık olacağız. Yine siyasi yöneticiler bürokratların üzerine çökecek, istediğini yaptırmak için baskı yapacak. Yine müdürler personel üzerinde otorite kuramayacak, çünkü bakanlar partizanca müdahaleler yapıp kendi adamlarını koruyacak…

    Üçlü kararnamelerle atamalar devam ettiği sürece bunlar yaşanmaya devam edecek. Üçlü kararname atamaları son bulmalı, müdürler, amirler sınavla, liyakatle o mevkilere gelmelidir.

    Göreve gelenler her değişen hükümetle değişmeyeceğini, görevden alınmayacağını bilmeli, koltuğu sağlam olmalı, herkes hak ederek o mevkilere gelmeli, onu o makama bakan getirmediği için de ona biat etmek zorunda hissetmemeli, baskı yapılsa da pozisyonu itibarıyla direnebilmeli.

    Aksi taktirde böyle devam ettikçe ne kamuda verimlilik olur ne de son olay gibi olaylar son bulur. Sonra da biz bunları işte böyle defa defa tartışırız…

08/06/2022 21:40
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS:
MANŞETLER

HK Ali Baturay

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.