Yeni bir belirsizlik ve çözümsüzlüğün kimseye faydası yok
21/09/2022











Ali Baturay
Her konuyu içinden çıkılmaz hale getirmekte, kaos çıkarmakta üstümüze yoktur.
Kendimizi kaosun ortasında bulunca da “Şimdi ne olacak?” diyoruz.
Tabii o “Şimdi ne olacak?” sözünü söylemeden önce o kadar çok şey oluyor ki gel de çık işin içinden…
Yönetenler yapılması gerekenleri zamanında yapmayınca istenmedik şeyler oluyor, toplumun farklı kesimleri karşı karşıya geliyor, adeta birbirine düşman kesiliyor.
Yanlış anlamayın, hükümeti savunmuyorum, onların savunulacak bir tarafı yoktur, başka birini de savunacak değilim ama olaya geniş bir perspektiften çok yönlü bakmak istiyorum.
“Mağusa- Yeniboğaziçi- İskele Geçiş Süreci 2 Emirnamesi” Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırıldı. Bu süre içinde bazı yatırımlar ve konutlar için daha önceden hazırlanmış, vizelenmiş, gerekli ÇED raporları alınmış projeler için inşaat ruhsatları belediyelerden alındı.
Ancak mahkeme kararıyla yürütmeyi durdurma kararı alındı. Zaten bunlar tamamlanmış olup inşat ruhsatı bekleyen projelerdi. Bu nedenle de başvuranların bir bölümü hemen inşaat ruhsatı aldı ancak mahkeme ara emri ile yürütmeyi durdurdu. Tabii ki ortaya çıkan durum tam bir “Şimdi ne olacak?” durumdur.
Mahkeme kendi bakış açısı işe haklıdır, peki hükümetlerin yanlışları sonucu ortada bırakılan, geri dönülmez bir sürecin parçası haline gelen yatırımcının burada suçu nedir? Hükümetin çözüm tarzı, zamanlaması elbette tartışmaya açıktır, son dönemlerdeki arka arkaya gelen hatalarıyla da onlara bakış açısı pek hoş değildir. Ancak yatırımcı hükümetin aldığı karara baktı, Fasıl 96’ya göre inşaat ruhsatı için müracaat etti, birçoğunun her şeyi hazır olduğu için ruhsatını aldı. Emirnamenin yine yürürlüğe girmesi tamam ama işlemini yapanlara buradan yeni bir mağduriyet çıkarmak ne kadar doğru diye düşünüyorum? Çünkü yeni bir kaos ortamı doğacak…
Yaklaşık dört yıldır bu emirname neden yürürlüktedir? Çünkü bu süre içinde Mağusa- Yeniboğaziçi- İskele İmar Planı bir türlü sonuçlandırılıp, yürürlüğe konulamamıştır.
Ülkeyi yönetenler imar planını geçirecek yeteneği bir türlü gösteremedi, UBP-HP Hükümetini hatırlayın, ortaklar birbirine girdi, atışıp durdular, bu nedenle emirname yürürlüğe girdi…
Daha sonraki hükümetler de imar planını geçiremedi, plan mahkemelik oldu, ara emriyle durdu.
Hükümet geçmiş hatalarını ortadan kaldırmak, yatırımcının önünü açmak için emirnameyi Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlükten kaldırdı ama son dönem birçok adımında olduğu gibi bu adımı da yargıya takıldı.
“Mağusa- Yeniboğaziçi- İskele Geçiş Süreci 2 Emirnamesi”ni ve “Mağusa- Yeniboğaziçi- İskele İmar Planı”nı konuşuyoruz ama konu İskele bölgesindeki yatırımlar üzerine odaklanıyor.
Neden? Çünkü son imar planından da önce orada hızla yatırımlar yapılmaya başlandı, süreç içinde de devam etti.
Bölgede yatırım yapacak olanlara bazı başka izinler verildi, ancak imar planı geçmediği ve devrede emirname olduğu için projeler sonlandırılamadı.
Bir tarafta çevrenin geleceğinden endişe edenler, diğer tarafta yatırımcılar; yukarıda da dediğim gibi bu belirsizlik içinde neredeyse birbirilerine düşmen oldular.
İlginç olan şu ki; bölgedeki projelerin çoğu yapıldı bitti, hatta yabancılara pazarlandı bile…
Dediğim gibi; hükümet edenler, kendi hantallıkları, imar planını devreye koyama becerisini gösterememeleri nedeniyle yaşanan sıkıntıyı, Bakanlar Kurulu kararıyla Mağusa- Yeniboğaziçi- İskele Geçiş Süreci 2 Emirnamesi’ni yürürlükten kaldırarak çözmek istedi ama bu kez de mahkeme ara emri vererek, yürütmeyi durdurdu.
Ancak mahkeme kararı çıkana kadar da bazı işletmeler inşaat ruhsatlarını aldı…
İşte tam da burada “Şimdi ne olacak?” meselesi önümüzde duruyor…
Dedik ya siz dört yıldır bir imar planı yapamadınız ama bölgede yatırımlar devam etti, oralara milyonlar akıtıldı ve yabancılara da pazarlandı. Yatırımlara, 150 ülkeden ilgi varmış…
Bir gerçek var ki bunu da göz ardı etmemek lazım; İskele bölgesinde geri dönüşü olmayan yatırımlar var. Üstelik de o yatırımlara göre bölgede yan yatırımlar yapıldı, bölge esnafı bile buna göre bir yapılanma içine girdi.
Bölgeye yatırımlar için borçlanmalar oldu, yatırımın karşılığını almak, bu borcu geri ödemek için yabancılara satışlar yapıldı, paralar alındı ama bu sorundan dolayı onlara tapuları verilemiyor.
Bu sorun uzun sürerse vazgeçenler, anlaşmasını iptal etmek isteyenler olabilir, yatırımcı ile yabancılar arasında sorunlar, davalaşmalar olabilir. Yabancılara tapularını neden vermediğimizin izahını yapamayabiliriz.
Geçmişte yaşanan sorunlar nedeniyle İngilizlere satılan evler, bankalara geçmiş, ev satın alan İngilizler evlerini kaybetmiş, gazeteler günlerce bunları yazmış, dünyaya rezil olmuştuk. Yine böyle sorunlar yaşayalım, yine rezil mi olalım?
Yani demek istediğim burada inatlaşmak yerine bir diyalog, bir uzlaşı şarttır. Son alınan ruhsatlarla ilgili meseleye daha farklı bakmak kamu yararı açısından faydalıdır.
Orada olan olmuştur zaten, bir turizm merkezi oluşturulmuştur… Artık orasının sınırlarının belirlenmesi, doğal dengenin sağlanması, altyapının sağlam olması, özellikle geri dönüşüm, arıtma tesisleri konusunda taviz verilmemesi gerekmektedir.
Soyut bir şeyden söz etmiyoruz, ortada somut, geri dönüşü olmayan yatırımlar var.
İnatlaşmak yerine uzlaşı yolu bulunmalıdır, ortadaki gerçekler de göz ardı edilmemelidir.
Kıbrıs Türk insanının birbirine düşman olma zamanı değildir.
Tabii ki hataları, kusurları sıralamaya kalksak sayfalar sığmaz ama önce sağduyulu olunmalı, doğamızın korunmasını isteyenler de yatırımcılar da Kıbrıs Türk insanıdır, diyalog yolunu bulabilmelidir. Tüm tarafların olaya geniş çerçeveden bakmasında fayda vardır.
En erkan zamanda da imar planı ele alınıp geçirilmelidir, siyasiler planı siyasi hesapları, beklentileri ile sulandırmamalı, tartışılır hale getirmemelidir.
Hem söz konusu imar planı hem de diğer bölgelerdeki planlar bir an önce tamamlanıp geçmelidir ki böyle sorunlar olmasın, tarım alanları, doğal koruma alanları ile yatırım alanları belirlensin, hiçbir tartışma yaşanmasın, böyle hem karmaşaya hem belirsizliğe takılıp kalınmasın…
- Ağır cezalara rağmen kurallara uymamanın yolunu buluyor birçok kişi…
- Bu durum çok vahimdir, yolsuzluklara bakış bakımından endişe vericidir…
- Bu ülkede artık her şey yanlış gidiyor, fiyaskoların ardı arkası kesilmiyor…
- Bu tutuklama yasal olabilir ama vicdani değildir…
- Hemşireler için “İngilizce öğretemedik, İngilizceyi ortadan kaldıralım” mantığı…
- Maaş ödemek için borçlanan bir devlet, halkına nasıl güven versin?
- Bakanlık, denetimi çalışandan Beklemesin, kendi yapsın…
- Herkes suspus; ne bakan bir şey söylüyor ne Başbakan ne de marketçiler…
- Sinirli, tahammülsüz, saygısız, nezaketsiz insanlar çoğaldı…
- Turist gibi ülkeye geliyorlar, burada silahlanıp tetikçiye dönüşüyorlar…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız





