Yeni tedbirler neden “aşağıya tükürsen sakal, yukarıya tükürsen bıyık?”
14/12/2020
Ali Baturay
Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’nin bugün açıkladığı kararlara destek de var tepki de…
Toplumun büyük bir kesimi vakaların arttığı ülkelere bakıp endişeleniyor, özellikle de en fazla iletişim içinde olduğumuz Türkiye’de ve Güney Kıbrıs’ta vakaların baş edilemeyecek duruma gelmesi buradan bakanları korkutuyor.
Sağlık Bakanlığı’na ve Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’ne bu bağlamda toplumsal bir baskı vardı.
Ülkemizde vakaların artmasına neden olan bir bayram tecrübesi yaşadık, şimdi çevremizde vakalar zirve yapmışken yeni yıl kutlamalarında yine bir patlama olmasından endişe ediliyor.
Birçok ülkede süratle vakalar artarken, insanlar yaşamını yitirirken, sağlık sistemleri yetersiz kalırken, Türkiye’de ve Güney Kıbrıs’ta da durum iyi değilken, tabii ki bakanlığa yapılan “tedbir al” baskısını anlayabiliyorum.
Ancak kapattığımız her sektörü, her iş kolunu ya da yan iş kollarını ekonomik olarak desteklemediğiniz, katkı yapmadığınız sürece o kesimlerden de tepki gelecektir.
Para kazanamayan, çalışanını ödeyemeyen, yaptığı masraflarının karşılığını alamayan her örgüt, “Beni batırdın” diye bağıracaktır. Sen bakmadığın, ilgilenmediğin kesimleri ancak vergi alırken hatırlarsan, o da sana tepki gösterir.
İşte o zaman da “aşağıya tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” misali öyle tam ortada kalırsın…
11 maddelik yeni tedbirlerden en fazla tepki görenlerden birisi; “Meyhane, bar, club ve benzeri eğlence yerlerinin 15 Aralık 2020 tarihinden 25 Aralık 2020 tarihine kadar kapatılması” kararıydı.
10 gün kapıya kilit vurmanın elbette bir maliyeti var, kapalı dönemden sonra bir daha kapısını açamayan, açtığında çalışamayan 9 bini aşkın işyeri kapandı.
Faaliyetlerine devam eden hiçbir iş kolu, pandemi öncesi noktaya gelebilmiş, o zamanki işi, yapabilmiş değil, devam edenler bazı fedakarlıklarla devam ediyor.
Destek olmadan, katkı yapmadan kapadığın her iş kolu sana tepki koyacaktır, “Pandemi beni öldürebilir ama böyle de öldüm” der sana bu insanlar…
“15 Aralık 2020 tarihinden 01 Ocak 2021 tarihine kadar (her iki tarih dahil) restoranlarda ve otellerde yapılacak olan yılbaşı kutlamalarının/ eğlencelerinin yasaklanması kararı” da tepkiyle karşılandı.
Neden tepki gösteriliyor? Çünkü uzun zamandır işler kötü gidiyor, böyle özel zamanlar için hazırlık yapanlar var, hem restoranlar, hem oteller yeni yıl eğlencelerini gelir elde edeceği bir fırsat olarak görüyordu, tabii onlara ürün satan diğer iş kolları da. O nedenle bu karara tepki gösteriliyor.
Eğer siz onlara destek olabilseniz, katkı yapabilseniz belki de tepkileri bu denli olmayacaktı ama “kapadım” diyorsunuz, gerisine bakmıyorsunuz.
“Kuzey Kıbrıs’ta ikamet edip Güney Kıbrıs’ta çalışan ve yeşil hat tüzüğü kapsamında ticaret yapan kişiler de dahil olmak üzere 15 Aralık 2020 tarihinden 25 Aralık 2020 tarihine kadar (her iki tarih dahil) Güney Kıbrıs’a geçişlerin durdurulması” kararı, Güney Kıbrıs’ta çalışanların tepkisine neden oldu.
10 gün Güney Kıbrıs’a gidememek, bu sürede para kazanamamak demektir, hatta işini kaybetme riski de var.
KKTC Hükümeti, 10 gün işlerine gidemeyenlere, bu süre kadar ödeme yapacak mı? Tabii ki yapmayacak, o nedenle tepki gösteriliyor.
Pandeminin ülkemizde görüldüğü ilk günden bugüne reel sektöre arzu edilen katkı yapılmadı, o nedenle hükümetin aldığı tedbirlere tepki gösteriliyor.
Şimdi bu insanların kaderiyle baş başa bırakılmasına ben de tepki gösteriyorum ama Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’nin aldığı kararları büyük oranda doğru buluyorum.
Türkiye hükümeti, vatandaşına belli saatlerde sokağa çıkma yasa uygularken, yılbaşı eğlencelerine 4 günlük kısıtlama getirirken, biz o ülkeden gelenlere “hadi gelin” diye kapılarımızı açamazdık herhalde, o nedenle “3 günlük karantinasız girişlerin durdurulması kararının devamı” ve “7 günlük karantina süresinin 10 güne çıkartılması” isabetlidir.
Bazı vatandaşlar bunu bile yeterli bulmamakta, kimisi karantina süresinin 14 güne çıkmasını tavsiye ederken kimisi de “İşçilere sınır kapısını kapadığınız gibi hava ve deniz yollarını da kapatın” diye tavsiyede bulunuyor.
Bu arada hepsi değil, kurallara uyanları tenzih ediyorum ama bazı meyhaneler, bazı barlar, bazı club işletmeleri hiçbir kurala uymuyor, insanları tıklım tıklım mekanlara sokuyor, korkunç görüntüler ortaya çıkıyor. Sorumsuz işletmeler nedeniyle kurunun yanında yaş da yanıyor…
Tabii denetim mekanizması kurulamadığı, yeterince denetim yapılamadığı için toptan kararlar alınıyor. Halbuki bu küçücük ülkede denetim yapılabilir, kurallara uyanlarla uymayanlar ayrılabilirdi.
Mesela tedbirlerin 8’inci maddesi ile bakanlık adeta gafil muhbir gibi kendi kendini ele veriyor.
Deniyor ki; “5 Eylül 2020 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren taşımacılık sektörü ile ilgili tedbirlerin halen uygulanmadığı gözlemlenmektedir. Bu nedenle 15 Aralık 2020 tarihinden itibaren otobüs, minibüs, taksi vb. toplu taşımacılık yapan araçların, şoför mahallini aparat ile yolculardan ayırmamaları halinde ilgili yasa kapsamında haklarında cezai işlem başlatılması uygun görülmüştür.”
5 Eylül’de “yap” dediğin şeyler 14 Aralık’a kadar uygulanmamış, sen de hiçbir şey yapmamışsın ve şimdi tedbir diye “yarından itibaren ceza yazacağım” diyeceksin ve sana inanacaklar, senden korkacaklar sanıyorsun. İşte sorun budur aslında…
Hükümet, “denetimi tam yapamadığı”, “kapatacağı iş kolları ve çalışanları için bir tarafa bir para koyup da katkı sağlayamadığı”, “öngörülerle zamanında tedbir alamadığı” sürece en doğru kararı alsa da hep eleştirilecek. Zamana yayılan tedbirlerle böyle keskin kararlar da almak zorunda kalmazdınız…
Tabii birçok vatandaşımız da denetim olmayınca dört ucunu koyuveriyor, salıyor gitsin. Biraz sorumlu olmazsak böyle sert tedbirlere maruz kalacağız. Şimdi Türkiye’ye ve Güney Kıbrıs’a bakınca, bizim buralarda fazlaca umursamaz olduğumuzu da görünce alınan bu tedbirlere nasıl itiraz edebiliriz ki?
- Bu bir veda yazısıdır
- Ülkede tahmin edilenden daha çok zor durumda insan ve işletme var…
- Zor durumdaki vatandaşa dokunacak ve erken sonuç verecek tedbirler alınmalıdır
- Yerel seçimler, aynı zamanda UBP’nin UBP’yle mücadelesi olacak gibi
- Trafiğe çıkan herkes ölüm tehlikesi altındadır
- Mahkûm ve tutuklu aileleri, yeni cezaevindeki eksikliklerden şikayetçi
- Velev ki KIB-TEK’te sorunlar 2023’te bitecek, peki yaratılan enkazın hesabını kim verecek?
- Dev bir krizle mücadele eden esnafa, minicik bir ekonomik paket geliyormuş
- KIB-TEK’teki gelişmeleri kanıksamayın, birkaç yıldır yaşananlar olağan değildir
- Hak ihlallerini herkes biliyor, görüyor ama yasalar çalıştırılmıyor…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız