Yerli-5-Üretim, Kalite, Denetim, Marka ve Reklam

ads ads ads ads
11/07/2020

ads

Aybike Yektaoğlu Aybike Yektaoğlu


Toplum kendini geliştirdikçe, okudukça, öğrendikçe yöneticiler tarafından günlük olarak ağıza pelesenk edilmiş kelimeler ve cümlelerin yersiz kaldığı ortaya çıkıyor.

Bazıları yerli üretim, yerli istihdam cümlesini altı boş bir şekilde, bazıları ise gerçekten inanarak ve geleceğin yapı taşlarından birinin üretimden geçtiğini düşünerek tekrarlıyor.

2020 yılının başlarına kadar neredeyse tüm dünya sorgulamadan tüketerek yaşamaya devam ediyordu. Ta ki gözle görülmeyen, bilinmeyen bir mikroorganizmanın gelip de bizi salladığı güne dek.

İşleyen ve emek harcayan birçok insan gibi bir restart düğmesine tam olarak basmasak bile, geriye dönüp düşünmeye başlayan geniş bir kesimin oluşmaya başladığı ortada. Herşey gelecek kaygısı.

Toplum olarak eskiyi yad edip ağlamak yerine, gelecekte varolmaya devam etmenin yollarını aramaya başladık.

“Yerli üretim, yerli istihdam” cümlesinin altını doldurmadığımız sürece, kısa veya uzun vadede bizleri bekleyen çok büyük sıkıntıları belki bugün değil ama bir sene sonra hissetmeye başlayacağız.

Ülke olarak öncelikle “yerli” kelimesinin tanımını yapmamız gerektiği aşikar. Yerli derken “insan” olarak Kıbrıslı değil de, Kıbrıs’ı tanımladığımızının altını çizmek zorundayız. Yani ülkemizin vatandaşı, meyvesi, üretimi, çalışanı/işçisi, malı. Bütünüyle ülkemize ait olan, çıkan, yetişen, üretilen.

Elbette ki bu ülkede varolmayan veya varolsa bile kalitesi tamam olmayan üretimle kalmayacağız. Bu konuda ısrar ettiğimiz takdirde, toplum olarak kaybetmeye mahkumuz.

İthal ürünlerin ülkede yapılan üretime katkısının da altını doldurmamız gerekiyor. Bu ülkede siyah domatez yoksa, 1. kalite farklı çeşitlerde ahşap yoksa, üretilenin kalitesi, denetimi tamam değilse  ithal edeceğiz (arz-talep de göz önünde bulundurularak). İthal edeceğiz ki bu ülkede üretilen de rekabet koşullarına tabi olsun ve kalitesini artırsın.

Üretebilirmiyiz? Hem de istediğimiziden fazla, istediğimizden kaliteli, istediğimizden iyi. Markalaşabilirmiyiz? Hem de çok rahat. Ama devletin üreticiden, sanayiciden, zanaatkardan kısaca üretim çarkının içinde olanlardan daha önde olması gerekiyor.

Devletin önce üretici emekçilerin haksız koşullarını düzeltmeye gitmesi lazım. En büyük sorunlardan biri ülkede üretilen bir ürüne karşı bazı ithal ürün getiren firmaların haksız reklam rekabet koşulları.

Yalnızca TV değil. Promosyon ürünleri üzerinde bulunan logo veya isimler üzerinden olan reklamlardan tutun da dışarda ürün verdikleri için ürününü satanlara sağladıkları olanaklara kadar. Devletin veya belediyelerin reklamlardan alabileceği onca reklam vergisi de ayrıca büyük kayıp.

Küçük toplumlarda ve ülkelerde yerli ürünün markalaşabilmesi ve üretimin gelişebilmesi için farklı teşvik yöntemleri uygulanmalıdır. Teşvik yalnızca para vermekle değil, elle dokunulmayan yöntemlerle bile geliştirilebilecek mana taşıyan bir kelimedir.

Bu ülkede üretilip yurtdışına ihraç edilen ve üstüne başka ve tanınmış bir markanın ismi vurularak ithal ürün olarak gelen o kadar mal var ki, bu herşeyden önce devletin ayıbıdır.

Yerli üretimin halk tarafından tüketilmesi için devletin üretilen ürünleri halkın benimseyeceği, kaliteli şekilde elde edeceği mekanizmaları kurması şarttır.

Örnek: Domatesin tadının (bu sene bizi çocukluğumuza götüren tatta olması başka bir mesele) şeklinin değil, ülkedeki tohumun, toprağın, suyun maharetinde olmasından dolayı olduğu topluma anlatamılıyorsa, devletin yerli ürün için çizdiği politikanın altı boş demektir.

Yattığı ithal şiltenin binbir özelliği ile birlikte bu ülkede de üretildiğini, oturduğu koltuğun tam da dijital ortamda gördüğü güzel bir evdeki odanın içinde olan bir koltuk ile aynı kalitede üretildiğini, içtiği suyun, sütün, meşrubatın, kahvenin, yediği tarımsal ürünlerinlerin de iyi kalitede bu ülkede de üretildiğini reklam eden, denetleyen, kaliteyi yakalaması için teşviklendiren, markalaştıran bir devlet anlayışı yoksa, toplum yok oluşunu kendi elleriyle hazırlıyordur.

Herşeyden önce “yerli”, “üretim”, “kalite”, “denetim”, “reklam” ve “marka” kelimelerinden ne anladığımızı konuşmalı, daha sonra da bu kelimelerin altını doldurarak gerçekten anlamda “yerli üretim, yerli istihdam”’dan bahsetmeli, konuşmalı ve çoğaltmalıyız.

Aksi yalnızca havada kalan boş cümlelerden ibaret oalcaktır...

11/07/2020 09:26
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Aybike Yektaoğlu, haber, kıbrıs, kktc, yazı
MANŞETLER

HK Aybike Yektaoğlu

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.