Yeteri kadar kavga ettik… eyleme geçmeliyiz…
05/05/2025











Hüseyin Ekmekci
KIBRISLI TÜRKLERİN LAİK, DEMOKRATİK, KATILIMCI DEĞERLERİNİ KORUYARAK AYNI ZAMANDA KALKINMACI BİR MODEL ORTAYA KOYMALARI MÜMKÜNDÜR VE ŞARTTIR. KAMU MODELİ ÇÖKTÜ, RADİKAL BİR DEĞİŞİMİ TALEP ETMELİYİZ
YETERİ KADAR KAVGA ETTİK… EYLEME GEÇMELİYİZ… BU EYLEMLİLİK HALİ SADECE MEYDANLAR DEĞİL; EĞİTİM, ÜRETİM VE KENDİ KENDİNE YETECEK EKONOMİK BİR PROGRAMI HAYATA GEÇİRMEKTEN, REFORMLARDAN GEÇER
İnanılmaz bir gerginlik içerisindeyiz. Çok rahat çözülebilecek sorunlarımız, hızla refaha kavuşabilecek bir ülkemiz var. Ancak görünen o ki, ne iktidardaki siyasetçiler ne de vatandaşlar bu ülkenin kendi kendine yetebileceğini düşünüyor…
Bunu söylerken Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasına bir mesafe konulmasından bahsetmiyorum. İstesek de o mesafenin konulması mümkün değildir. Ancak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kendi ayakları üzerinde durması elzemdir, önemlidir.
Maalesef, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki iktidar, öğrenilmiş bir çaresizlik içerisindedir. Oysa doğru yönetildiği takdirde, ülkemiz kendi kendine yeten bir pozisyondadır. Her şeyden önce bu ülkenin son derece yanlış yönetildiğini kabul etmek zorundayız.
Haftalardır başörtüsü tartışması üzerinden aslında bir kimlik kavgası vermekteyiz. Bu son derece anlaşılabilirdir. Elbette adaya 1571 yılında geldik. Ama yıllar içerisinde bir kimlik, bir yaşam biçimi, bir davranış biçimi ortaya çıktı. Bu bizim kimliğimizdir, korunması gerektiği de açıktır.
Sürekli olarak Kıbrıslı Türkleri yaptıkları ya da yapamadıkları üzerinden yargılamak doğru bir davranış değildir. Biz buyuz… Eğitim sistemimiz, sosyal geleneklerimiz, dini yaşama biçimimiz… Sürekli olarak kendi kendimizi bir daha ve bir daha ispat etmek zorunda olmamalıyız.
Başörtüsü konusunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti tartışmasını tamamlamış, Atatürkçülük ilke ve inkılapları çerçevesinde bunu içine sindirmiştir. Hem Atatürk’ün partisi CHP hem de Atatürk ordusunun devamı olan kurumlar bu tartışmaları çoktan geride bırakmıştır. Türkiye’de başörtüsü sorunu yoktur.
Ama bu ülkede durum öyle değil. Bizim ülkemizde birileri ısrarla ve inatla adına “Kıbrıslı Türkler laik atak geçiriyor” dese de, bu aslında bizim kimliğimizi koruma, yaşam biçimimize sahip çıkma, bu kimliği geleceğe taşıma kavgamızdan başka bir şey değildir.
Dolayısıyla ortaya çıkan tablo, Kıbrıslı Türkleri, yaşam biçimlerini, gelenek ve göreneklerini sürekli olarak sorgulayan, eleştiren ve yetersiz bulan bir noktadadır. Sürekli olarak birileri bizlere yüksek sesle bağırıyor, “Siz yanlışsınız” diyor… Haliyle buna karşılık vermemiz son derece normaldir.
En kötüsü de, bu toplumun içerisinden çıkan, bu topraklarda büyüyen, bu gelenekle yetişenlerin, şimdi ülke insanını yetersiz ve Türk ile Müslüman görmemesinden kaynaklanıyor. Oysa son derece Türk ve yeterince Müslüman bir toplumuz. Bizi bugünlere taşıyan da budur.
Birileri ısrarla ve inatla laik atak geçirdiğimizi düşünse de, özellikle 1960 ve sonrasında Kıbrıslı Türkleri bir arada tutan, mücadele etmesini sağlayan, Türkiye ile bağlarını hiç koparmayan, bu uğurda ölen, göç eden, köyünden ve toprağından olan aslında bu duygulardı.
Atatürk ve onun ilke ve inkılapları, Kıbrıslı Türklerin sadece yaşam biçimi değil, aynı zamanda adadaki Türk varlığını sürdürme ve 2000’li yıllara ulaştırma motivasyonunun temel kaynağıdır. Ancak 2020’lerde bunun bir suç unsuru olarak dayatılması elbette kabul edilebilecek bir şey değildir.
Artık bu kimlik tartışmalarının ötesine geçip, yapıcı bir gündem oluşturmak zorundayız. Eğitimde, sağlıkta, ekonomide kendi kendine yeten, istikrarlı bir yapıyı nasıl kurabiliriz; esas odak noktamız bu olmalı.
Kıbrıslı Türklerin laik, demokratik, katılımcı değerlerini koruyarak aynı zamanda kalkınmacı bir model ortaya koymaları mümkündür ve şarttır. Bu bağlamda, toplumsal dayanışmayı artıracak, gençleri bu topraklara bağlayacak bir “Kıbrıs Türk Toplumsal Vizyonu” oluşturulmalıdır.
Bu vizyon, hem Türkiye ile ilişkileri sağlıklı bir zeminde tutmalı hem de Kıbrıslı Türklerin özne olduğu bir yönetim anlayışını kurumsallaştırmalıdır. Geleceği şekillendirmek için, geçmişten aldığımız derslerle artık harekete geçme zamanıdır.
- Kaçak iş gücü aldı başını yürüdü
- Devlet halk için mi var yoksa iktidarda kalma aracı mı?
- 15’inci yaşın Kutlu olsun HABER KIBRIS…
- Devletin arazisi şahıslara geçerken, altında tüm kabinenin imzası var…
- Devlet okullarına olan güven çöktü
- “Ben bu toprağın çocuğuyum” diyen herkes üzgün, kırgın ve yalnız…
- Para istemeyen basit çözümlerle trafik daha çekilir bir hale getirilebilir
- AİHM çıkış yolunu gösterdi de biz ne yapacağız?
- Biraz da vicdan sevgili hükümetimiz...
- Dipkarpaz'dan Yeşilırmak'a çevre bilinci... "Yeşil Okullar Projesi" dalga dalga yayılıyor...
- TÜM YAZILARI için tıklayınız






