Yine özgürlükleri kısıtlayıcı muğlak ifadeler var karşımızda…
21/07/2022
Ali Baturay
Hükümetin son numarası olan “Kamu ve Özel Radyo Televizyonların Kuruluş ve Yayınları (Değişiklik) Yasa Tasarısı”ndan söz etmiştim size dün…
İnternet üzerinden yayın yapan televizyonları ve radyoları da Yayın Yüksek Kurulu’nun denetimine almayı hedeflediği söylenen bu tasarı, aslında kurumlara ağır maddi yükümlülükler getiriyor, içerdiği muğlak ifadeler ve bu muğlak ifadeler üzerinden işaret edilen ağır para cezaları ve hapis cezaları öngörüyor. Tabii ki, bu cezalar üzerinden de yayıncılara aba altından sopa gösteriyor…
Hükümetin yapacak çok işi, toplum faydasına hazırlaması gereken çok sayıda yasa var ama onlarla uğraşacağına ha bire medyayı terbiye etme amaçlı yasa tasarılarıyla karşımıza çıkıyor.
Dünkü yazımda da belirtmiştim, internet üzerinden yayın yapan web TV’lerin reklam gelirlerinden aylık brüt yüzde 3 pay talep ediliyor. Başvuru ücreti olarak 30 bin TL, kanal/ frekans kira ücreti olarak aylık 250 Dolar ve yıllık yayın lisans ücreti olarak da 12 bin TL ödeme mecburiyeti getiriliyor. Bu arada söz konusu yayını yapan web TV’nin bağlı olduğu şirketin de 500 bin TL ödenmiş sermayesi olması gerekiyor…
Genel olarak medyanın ve tabii ki tasarının hedef aldığı dijital medyanın pandemiden ve ardından gelen döviz krizinden dolayı çok zor günler geçirdiğini, giderleri artarken gelirlerinin düşük kaldığını, sıkıntılı olduklarını dün de anlatmıştım.
Normal televizyonların ve web TV’lerin tek gelir kaynağı reklamdır, ancak derin ekonomik kriz nedeniyle birçok şirket eskisi kadar reklam vermiyor ya da veremiyor, verenlerin çoğu da reklam fiyatlarının artırılmasını istemiyor. Bu kadar zor reklam alınan bir ortamda devlet, Yayın Yüksek Kurulu aracılığıyla web TV’lerin reklam gelirlerinden de pay istiyor.
Dünkü yazımı okuyan bazı vatandaşlar, yazımın altında paylaştıkları mesajlarda “Devlet gelirlerden vergi alır, niye itiraz ediyorsunuz?” mealinden şeyler yazıp, vergi vermek istemediğimizi zannettiler.
Ben aslında bunun vergi değil, ek para talebi olduğunu yazdım ama ya ben iyi anlatamamışım ya da yazımın başlığına bakıp yazmış olabilir bazı vatandaşlarımız. O nedenle bu konuya bir daha açıklık getireyim.
Medya kurumları gelir vergisi ödüyor, aldığı reklam üzerinden KDV de ödüyor. Hiç merak etmeyin, işini tamam yapan, usulüne göre yapan kimse Vergi Dairesi’nden kaçamıyor, kaçmayı da düşünmüyor. Bizim de zaten vergi yükümlülüklerimizden kaçmak gibi bir niyetimiz yok. Kendi kurumum, Haber Kıbrıs adına konuşayım, kurumumuz gelir vergisini de KDV yükümlülüklerini de bir tamam yerine getiriyor.
İtirazımız vergiye veya KDV’ye değil. Bunlardan gayrı yukarıda saydığım reklam gelirlerinden ekstra pay ve başvuru ücreti, aylık frekans ücreti, yıllık lisans ücreti diye sıralanan ek külfetleredir. Böylesine kötü bir zamanda “keçi can, kasap et derdinde” misali hükümetin bıçak elinde bizi boğazlamaya çalışmasınadır tepkimiz…
Hade normal televizyonlara uydu ücretini ödüyorlar, Selvili Tepe’deki vericilerden hizmet veriyorlar diyelim. Peki, internet üzerinden yayın yapan web TV’lere ne gibi bir hizmet verecek hükümet ya da Yayın Yüksek Kurulu ki bu maliyetleri talep ediyorlar?
Daha önce gündeme getirilen ve gazetecilerin eylem de yapmasına neden olan üç yasa tasarısı ve şimdi gündeme gelen “Kamu ve Özel Radyo Televizyonların Kuruluş ve Yayınları (Değişiklik) Yasa Tasarısı”, ülkeyi yönetenlerin, sosyal medya korkusundan kaynaklanıyor aslında. Özellikle “sosyal medya” dedim, “dijital medya” ya da “web TV” diyecektim de yanlışlıkla “sosyal medya” dediğimi sanmayın…
Tabii dijital medyadan/ yeni medyadan da korkuyorlar ama esas mesele şu; son dönemlerde herhangi bir kurum altında değil de kendi sosyal medya hesaplarından yayın yapan bazı vatandaşların ülkeyi yönetenleri hedef alan, özel yaşamlarını deşifre eden, özel yaşam çerçevesinde devlet olanaklarını da kullandıklarını iddia eden yayınları bazılarını çok korkuttu. “Bunları nasıl engelleriz” telaşıyla sürekli yasa arayışı içine girdiler.
İşin ilginç tarafı bu son numaraları olan “Kamu ve Özel Radyo Televizyonların Kuruluş ve Yayınları (Değişiklik) Yasa Tasarısı” ile o korktukları kesimlere hiçbir şey yapamıyorlar. Yani “yapsınlar” demiyorum ama onları susturma telaşıyla tüm medyayı mağdur edecek işler yapmaya çalışıyorlar. Hatta daha önceki üç yasa tasarısını aklınıza getirin, öyle maddeler koyuyorlar ki yasalara, tüm halkın özgürlükleri kısıtlanma tehlikesi altına giriyor.
“Kamu ve Özel Radyo Televizyonların Kuruluş ve Yayınları (Değişiklik) Yasa Tasarısı”nın 36’ıncı maddesinin (B) bendinde şöyle deniyor: “Herhangi bir web veya benzeri protokoller kullanarak, halka açık internet üzerinden (Youtube, Facebook v.b) her türlü sesli ve/veya görüntülü olarak kişisel yayın yapan gerçek ve tüzel kişiler de yayınları içerik, süreklilik, gelir elde etme ve/ veya reklam alma gibi hususlar bakımından radyo ve televizyon yayıncılığını benzer şekilde yürütülüyorsa, bu yasa kuralları uyarınca şirket kurup uygun bir lisans almadıkça yayınlarına devam edemez…”
Bu madde de gösteriyor ki kişisel sosyal medya hesabından yayın yapan kişilere yani o korktukları çevrelere hiçbir şey yapamayacaklar. Kişiler kendi sosyal medya hesabında reklam almadıkça, gelir elde etmedikçe yayın yapabilecek, herhangi bir denetime de tabi olmayacak. Hatta bu maddeye iyi bakın, dün de yazdığım o bazı muğlak ifadelerden dolayı para cezası ya da hapis cezası almamak, onlardan kurtulmak için gazeteciler, kurumu altında değil de kendi sosyal medya hesabından kaçamak yayın yapmaya yönelecektir.
Dikkatinizi çekeceğim bir nokta daha var, eski yasada faaliyet gösteren medya şirketinin hissedarlarının hiçbirisi şirketin ödenmiş sermayesinin yüzde 25’inden fazlasına tek başına sahip olamıyordu. Şimdi bunu yüzde 75’e çıkardılar. Üstelik bu tasarı özel yayıncıya ortak olan yabancı sermaye sahibine de yüzde 75 sermaye hakkı tanıyor. Yani anlayacağınız yabancı sermayenin güçlü bir şekilde medyaya girmesine zemin hazırlanıyor. Dev, güçlü dış sermayenin ülkemizde medya faaliyetleri yapmasının önü açılıyor. Ha, “Şimdi de bunu yapmalarının formülü yok mu? Yapan olmadı mı?” derseniz. Elbette bu ülkede her şey mümkün ama bu kez bunun için yasal zemin de hazırlanıyor…
Tabii dış sermayeye kapı açan yasa tasarısı gelin görün ki bu ülkedeki siyasi partilerin, sendikaların, vakıfların, derneklerin, odaların, meslek kuruluşlarının, belediyelerin, kooperatiflerin ve benzeri kurum ve kuruluşların herhangi bir yayıncılık faaliyetinde bulunmasını ve yayıncı şirkete ortak olmasını yasaklıyor. “Al da bozdur bozdur harca” değil mi?
Dünkü yazımda da dikkatinizi çekmiştim, tasarının ilkeler bölümünde tuhaf, nereye çekersen oraya gidecek şeyler de var.
“İnsan sağlığına zarar verecek nitelikte yayın yapılmamalı” ilkesi gibi…
Yayınların insan sağlığına zararlı olduğuna kim karar verecek? Kendilerine sert eleştiriler yapılan veya foyalarını meydana çıkaran yayınlardan dolayı, yönetenlerin tansiyonu ya da şekeri yükselirse o yayın insan sağlığına zararlı mı sayılacak?
“Toplumsal değerlere zara verecek yayın yapmamak” gibi… Kimin bakış açısına göre toplumsal değerler ele alınacak? Muhafazakâr, kafatasçı bazı yönetenlerin değer yargısına göre mi karar verilecek?
“Haberlerin verilişinde abartılı ses, görüntü, efekt ve müziğe yer vermemek” gibi… Müziğin, efektin, sesin “abartılı” olduğuna kim karar verecek? Abartılı dediğiniz şey nedir?
“Haber bültenlerinde herhangi bir yoruma yer verilmemeli” gibi… Belgeleri ortaya koyup bir yolsuzluğu ortaya çıkaran haberci, gazeteci bunun üzerine neden yorum yapamasın ki? Gerçekleri ortaya koyan yorum- haberlerden neden rahatsız olasınız?
Özgürlükleri kısıtlayıcı, basını susturma amaçlı tüm yasa tasarılarının, yönetenlerin tüm çabalarının karşısında olacağız. Belli ki daha çok kavga vermemiz gerekecek, çünkü kulağımıza hiç hoş olmayan başka çalışmalar yapıldığı haberleri de geliyor.
Türkiye’deki “Basın İlan Kurumu” benzeri bir oluşum, Kıbrıs’ta yapılmaya çalışılıyormuş. Biliyorsunuz Türkiye’deki “Basın İlan Kurumu” muhalif medyayı dışlıyor, resmi ilanları almasını engelliyor, bu nedenle ciddi eleştiriler alıyor. Burada da yönetenlerin benzer bir niyeti varsa, lütfen vazgeçsinler… Yeter artık, kendi insanınıza düşmanca davranmaktan sıkılmadınız mı?
- Bu bir veda yazısıdır
- Ülkede tahmin edilenden daha çok zor durumda insan ve işletme var…
- Zor durumdaki vatandaşa dokunacak ve erken sonuç verecek tedbirler alınmalıdır
- Yerel seçimler, aynı zamanda UBP’nin UBP’yle mücadelesi olacak gibi
- Trafiğe çıkan herkes ölüm tehlikesi altındadır
- Mahkûm ve tutuklu aileleri, yeni cezaevindeki eksikliklerden şikayetçi
- Velev ki KIB-TEK’te sorunlar 2023’te bitecek, peki yaratılan enkazın hesabını kim verecek?
- Dev bir krizle mücadele eden esnafa, minicik bir ekonomik paket geliyormuş
- KIB-TEK’teki gelişmeleri kanıksamayın, birkaç yıldır yaşananlar olağan değildir
- Hak ihlallerini herkes biliyor, görüyor ama yasalar çalıştırılmıyor…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız