“Yoksulun sırtından doyan doyana, doyan doyana...”
01/05/2021
Ali Baturay
Yoksulun sırtından doyan doyana, doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana, nasıl dayana?
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi
Yukarıdaki dizeler, Aşık Mahzuni Şerif’in “Yiğit Muhtaç Olmuş” isimli türküsünün bir bölümünden alıntıdır. Türkü halk arasında orijinal ismiyle değil de “Yoksulun sırtından doyan doyana” diye bilinmektedir.
Türkiye’de bu türküyü dün emekçilere söylettiler ve youtube’da paylaştılar, çok güzel oldu. Emekçilerin performansını (https://www.youtube.com/watch?v=eSnIg3RQn1E) linkini kullanarak izleyebilirsiniz…
Peki bu türküyü ve özellikle de “Yoksulun sırtından doyan doyana” nakaratını neden seviyor insanlar? Neden 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda ilk akla gelen türkülerden birisidir ve neden bu yıl da emekçilere söyleterek böyle bir video çekildi?
Çünkü gerçekleri akla getiriyor da ondan, çünkü gerçekten de emekçinin sırtından doyan çoktur, emekçi kendi karnını doyurmakta zorlanırken…
Emek sömürüsü dünyanın her tarafında var maalesef… Ülkeden ülkeye değişmektedir, bazı çağdaş ülkelerde nispeten daha insaflı ve daha kamufle bir emek sömürüsü olurken, bazılarında insanı insan yerine bile koymayan yöntemlerle çalıştırmaktadırlar.
Yine o çağdaş ülkelerde nispeten emekçiler haklarını arayabilmektedir, nispeten sendikalaşmıştırlar, birtakım haklarını alabilmektedirler ama dediğim gibi bazılarında durum felakettir.
Oralarda hem gerçek anlamda hakkının karşılığını alamamaktadır çalışanlar hem de hiçbir güvenliği yoktur, iş yeri her an mezarı olabilmektedir.
Maalesef sanki de dünyanın yazılmamış kuralı gibidir, “birileri kazanacak, birileri daha çok kazanacak” ya da “birileri çalışacak birileri rahat edecek” diye…
Sosyal bilimlerle haşır neşir olanlar, o alanın en önemli kavramının “sınıf” olduğunu söyleyebilir bize ve anlatabilirler akademik bir dille; tarihler boyudur insanların statü bakımından, sahip olduğu mülkiyet bakımından ya da elinde bulundurduğu iktidar açısından toplumun diğer fertleriyle eşitsiz bir konuma sahip olduğunu… Hiç sevmediğimiz o “sınıf farkı” ifadesini de dile getirebilirler… Tarihler boyu sınıf farkı nasıl ortadan kalkabilir diye kafa patlatıldı ama pek başarılı olunamadı…
Kapitalizm zaten modern sömürüyü dayatıyor. Kapitalizm öncesi “besleyiciler, koruyucular, yöneticiler” demişler ya da “alt, orta, üst sınıflar” diye isimlendirmişler ama ben sizi filozofların, teorisyenlerin kavramları ya da çalışmalarıyla boğacak değilim, bu köşede akademik makaleler yer almıyor…
Demeye çalıştığım emek sömürüsü ve ezilen bir kesim ülkemizde de var… Hem de çok bariz bir şekilde ama pek görülmek istenmiyor. Kanıksamışız çoğumuz, gözümüzün önündeki hak ihlallerini, emek sömürüsünü görmüyor, görmek istemiyoruz. Halbuki bu küçücük ülkede bunları engelleyebilir, daha insani şartlar sağlayabiliriz... Ülkeyi yönetenler “sosyal devlet anlayışı” ifadesini kullanıyor ama gereklerini yerine getirmiyor.
Elbette tüm çalışanlar emekçidir ama bazıları daha çok emekçidir… Gerçek budur, emekçi var gerçek emekçi var… Hak etmeden, fırsat eşitliği olmaksızın, liyakate uymaksızın, bazı aşamalardan geçmeksizin devlet kadrolarında bazı görevlere “rahat etmek” için getirilen ve gerçekten hiçbir fark yaratmadan sadece maaş çeken yığınla insan var bu ülkede ve bazılarının sosyal medyada “çalıştıklarını” ima eden ve de 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlayan paylaşımlarını görüyorum ve beni kaşıntı tutuyor, çıldıracak gibi oluyorum.
Böyle özel günde kötü sözler kullanmak istemiyorum ama bu ülkede de v“rahat edenler” ve “ezilenler” sistemi vardır. Bunu Covid-19 salgını dönemimde çok daha iyi gördük. Hükümet edenler ezilen kesimi, işçiyi, emekçiyi görmezden geldi, halen de görmüyor.
Aşık Mahzuni Şerif’in türküsünde sözü edilen “sırtından doyulan” kesim, en ihmal edilmiş kesim olarak kaldı yine. Geri dönüşü olmayan maaş kesintisi de ona düştü, çalışarak maaş almamak da ona düştü, salgın döneminde iş kazasında ağır yaralanmak, ölmek de ona düştü, işsizlik kalmak, aç kalmak da ona düştü… Fark etmez hangi ülkeden geldiği, hangi milletten olduğu, bu ülkede emek parası için ter döken insanlardır sonuçta… “İnsan” diyorum, sizin gibi insan, pek kendinize benzetmeseniz de...
O açıdan “emekçiyim” diye sosyal medyada paylaşım yapan bazılarını, bu paylaşımları yaparken bir kez daha düşünmeye davet ediyorum... Tabii ki herkesi aynı kefeye koymuyor hak edenleri tenzih ediyorum ama “emekçiyim” diye paylaşım yapan bazıları, yukarıda sözünü ettiğim o ezilenleri düşünüp, silsinler bir zahmet paylaşımlarını çünkü ayıp oluyor, ezilen emekçinin gününde keyif çatanın paylaşım yapması...
- Bu bir veda yazısıdır
- Ülkede tahmin edilenden daha çok zor durumda insan ve işletme var…
- Zor durumdaki vatandaşa dokunacak ve erken sonuç verecek tedbirler alınmalıdır
- Yerel seçimler, aynı zamanda UBP’nin UBP’yle mücadelesi olacak gibi
- Trafiğe çıkan herkes ölüm tehlikesi altındadır
- Mahkûm ve tutuklu aileleri, yeni cezaevindeki eksikliklerden şikayetçi
- Velev ki KIB-TEK’te sorunlar 2023’te bitecek, peki yaratılan enkazın hesabını kim verecek?
- Dev bir krizle mücadele eden esnafa, minicik bir ekonomik paket geliyormuş
- KIB-TEK’teki gelişmeleri kanıksamayın, birkaç yıldır yaşananlar olağan değildir
- Hak ihlallerini herkes biliyor, görüyor ama yasalar çalıştırılmıyor…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız