“Gelişim için değişim şart”

Doç. Dr. Mustafa Besim ile ülke ekonomisini konuştuk

ads ads ads ads
18/03/2012
Havadis-Selda İçer

ads
“Gelişim için değişim şart”

Mustafa Besim, DAÜ İşletme mezunu. Lisans ve mastırını burada tamamladıktan sonra, Birmingham Üniversitesi’nde ekonomi ve kamu politikaları üzerine doktora yaptı. 1971 doğumlu genç bir ekonomist olan Besim, 1998 yılından bu yana DAÜ’de öğretim görevlisi olarak çalışıyor. Kendisinin, ülke ekonomisi, rekabet edebilirlik, vergi, kalkınma, kayıt dışı ekonomi gibi konularında çalışmaları var. Son 3 yıldır Ticaret Odası’nın hazırlamakta olduğu rekabet edebilirlik çalışmasında görev aldı. Kendisi ile bu konuda detaylı bir sohbet gerçekleştirdik. İki saatten fazla süren sohbetimiz sırasında Maliye Bakanı Ersin Tatar’ın dediği gibi ekonomide “uçmanın” o kadar da kolay olmadığını gördük. Ada ülkelerinde ekonominin kalkınması açısından yapılması gerekenleri derinlemesine bize anlatan Mustafa Besim, ekonominin kalkınması açısından, dışa bağımlılıktan kurtulmak için de ülkede yatırım yapmanın ve vergi düzenlemesine gidilmesinin şart olduğunu vurguladı. Gelişmek için de değişimin şart olduğunu işaret eden Mustafa Besim, siyasilerin ekonomik kararlar alırken çıkar gruplarından etkilenmeden, ülke çıkarını düşünerek hareket etmelerini istedi. Besim ile öncelikle rekabet edebilirlik raporunu konuştuk.

“Hükümet kendi ekonomik ve sosyal programını hazırlamalıdır”

HAVADİS: Rapor birçok günden bu yana kamuoyunda tartışılıyor. Bu saptamalar ortaya çıktıktan sonra siz bir ekonomist olarak bundan sonra yapılması gerekenleri bizlere anlatabilir misiniz?

BESİM: Bizim rekabet edebilirlik raporunda tespit edilen en önemli mesele bizim ekonomimiz dünya ekonomimiz gibi yeterince değişime ayak uyduramamasıdır. Dünya ekonomisinde belli gelişimler, krizler, şoklar yaşanır. Ancak biz, kendi ülkemizdeki reformlar ve yenilikleri yapamayız. Bunun da nedeni, hükümetin uyguladığı politikalarda istikrarsız oluşudur. Çünkü neden gerçek anlamda ülkede değişimi oluşturacak ve başaracak bir plan ve program olmadı. Bugüne kadar hazırlanan planlar ve programlar daha fazla Türkiye’nin buraya yapacağı yardım ve krediler çerçevesinde hazırlandı ve bunlar bizim ekonomimize uygun değil, o nedenle de başarısız oluyoruz. Tüm bunlardan dolayı işletmeler bunu ortaya koydu.

HAVADİS: Bu durumu nasıl yorumlamak gerekiyor sizce?

BESİM: Yapılması gereken, hükümetin net bir şekilde ekonomik ve sosyal gelişim için kapsamlı bir program hazırlamasıdır. Bunu da yaparken dikkat edilmesi gereken, toplumun ilgili paydaşlarının ortak paydasından yararlanmaktır. Hükümet ilgili paydaşları da bu planın hazırlanmasında mutfağa çağırmalıdır.

“Bu yıl protokolü ‘biz’ hazırlayacağız deniliyor”

HAVADİS: Bu yapılabilecek mi sizce?

BESİM: Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun, bunun farkında olduklarını ve geçen ay Türkiye ile 2013-15 yılları ile ilgili protokol hazırlıkları başladı ve bu hazırlıklarda çok net bir şekilde ortaya konulmak istenen; “bu sefer bunu biz hazırlayalım ve TC ile bunu müzakere edip ne yapmamız gerektiğini anlatalım” yönünde. Atun, bu yıl oluşacak komite içerisine mutlak suretle hem ekonomik örgütlerin temsilcilerini, hem akademisyen ve özellikle sendikaları çağıracağını söyledi. Bence bu sevindiricidir. 4 yıldır Ticaret Odası’nın hazırladığı raporda “diyalog platformunun oluşturulması” birinci madde olarak yer aldı. O nedenle de ilgili bakandan bunu duymak güzeldi. Ancak bunun takipçisi olunmalıdır. Bizim ülke olarak mutlak suretle bugün gelinen aşamada özellikle kamu maliyemizin yardıma dayalı bir yapıdan çıkarılması gerekiyor. Bizim ekonomimizin yardıma bağlı olması, bize yardım veren kesimin kendi düşündüğü politikaları da uygulamaya çalışmasını gerektirir. Siz bir şey hazırlamazsanız birileri sizin için hazırlar. Bunun yanında Kuzey Kıbrıslılar için hassas bir olaydır çünkü temsiliyet, irade ve egemenliğin tehlikeye girdiğine inanıyoruz. Kendisi “yönetiliyor” gibi bir duruma gelindi ve bence bu tehlikeli bir husustur. Türkiye’den gelen yardımı, ya da krediyi, sadece mali ve ekonomik olgu olarak algılamamalı. Bundan sosyal yapının da etkileneceğini düşünmeliyiz. Bu tehlikelidir ve Kıbrıslı Türklerin geleceği için çok önemlidir.

“Yatırıma ayrılan payın mutlaka artırılması gerekir”

HAVADİS: Çözüm öneriniz nedir bu saptamayla ilgili olarak?

BESİM: Bunun için kamu maliyesinde çok kapsamlı bir değişim şarttır. Ekonomimizin yönetilmesinde en önemli etken maliye politikasıdır. Kıbrıs’ın geleceğini şekillendirecek politikaların çoğu maliye ekonomisini yönetmektir. Ülke gelişimini planlarken, mutlak suretle bütçe yapısını da ülkenin gelişimini sağlayacak sektörlere ve alanlara yönlendirmesi gerekir. KKTC’de bütçenin yüzde 40’ı maaşlar, yüzde 45’i transferlere gider. Yüzde 7 savunma ve yüzde 5 de yatırıma gidiyor. Biz, milli gelirimizin yalnızca 3.2’sini yatırıma ayırıyoruz. Gelişmekte olan KKTC gibi bir ekonominin, yüzde 10’u aşan bir bütçeyi yatırıma ayırması gerekir. Bu, iş yapabilirliği artırmak, kamunun daha etkin olması, iş insanının önünü açmak açısından önemli. Ülkede, ulaşım, enerji ve su gibi hizmetler konusunda müthiş eksiklikler vardır. Zaten raporda da ortaya konulduğu gibi kurumlar notumuz dünya sıralamasında 142 ülke içerisinden 115’inci sıradadır. Altyapımız 93’üncü sıradadır. Bizim kurum ve altyapımız kötü durumdadır. Bunları geliştirmek için daha çok buralara bütçe ayrılması gerekir.

“Denetleyici kurullar oluşturulduktan sonra özelleştirilmeye gidilmeli”

HAVADİS: Ülke olarak ekonomik açıdan kalkınmamız mümkün olabilecek mi?

BESİM: Birinci ve en önemli mesele, ülkede yatırım eksikliği vardır ve buna ayrılan pay çok azdır ve gidere ayrılan bütçe daha da aşağılara gitmektedir. Bunlar çok tehlikelidir. İkincisi, mutlak suretle bizim artık, görev zararı veren kamu kuruluşlarının özelleştirme veya özerkleştirmemiz şart. Bizim ülkemizdeki bazı kuruluşların özelleştirilmesi, piyasada rekabet yaratamayacağı için ve doğal monopol oluşabileceği için özerkleştirilmeleri ve zaman içerisinde yüksek denetleme kurullarının denetimin sağlanması, sonrasında özelleştirilmeleri gerekir. Başka ülkelerde Rekabet Kurulu, enerji ve iletişim kurulları vardır. Bu kurullar olası doğal rekabet durumunda olan şirketlerin tekellik durumunu kötüye kullanma durumu ortaya çıkarsa, bu kurullar olaya müdahale eder ve tüketicinin mağdur olmasını engeller. Dolayısıyla, monopolün, tekelin, “tekel olma” durumunu kötüye kullanma olursa bu yüksek kurullar müdahale eder. Bizde bunlar daha olgunlaşmadığı için Rekabet Kurulu’nun atanmasını raporda olumlu değerlendirdik ancak, işlevsel hale gelmediğine dikkat çektik.

HAVADİS: Özelleştirilmesi halinde tekel olabilecek kurumlara örnek verebilir misiniz?

BESİM: Başta Kıbrıs Türk Elektik Kurumu, bunun en önemli örneğidir. Elektrikte bir liberalleşme başladı zaten. 2003’ten bu yana, özel sektör, sektörde üretim yapıyor. Elektrikte bir liberalleşme başladı. Bence Elektrik Kurumu’nda özelleştirme yerine liberalleşmenin devam etmesi, yani başka özel şirketler de gelip üretim yapsın. Ama her zaman için bu üst kurullar oluşana kadar devamlı enerji arzı sağlayacak ve tarifelerinin suistimal edilmesini önlemek adına, özerk ama verimli çalışan bir kurumun olması da yerinde olur.

“Kıb-Tek konusunda hükümet bir sınav veriyor”

HAVADİS: Hükümet Kıb-Tek konusunda özerkleşecek demişti. Bu konu ne durumda sizce?

BESİM: Hükümetin “özerkleştirme” konusunda verdiği sözü yerine getirip getirmeyeceğini göreceğiz. Bu büyük bir sınavdır ve bunu hep beraber göreceğiz. Sendikanın yapması gereken, kurumun daha verimli, daha maliyetleri düşürücü tedbirler almaktır. Bunu kendi içerisinde yapmalıdır ki, gerçek anlamda kurum da ayakları üzerinde dursun. Tek başına hükümetin tedbir almasını beklemek yanlış olur. El-Sen, bir yıldır iyi çalışmalar yapıyor ve buna devam edip hükümete öneriler sunmalıdır.

HAVADİS: Bütçede gelirleri artırmak adına sizce neler yapılmalıdır?

BESİM: Bütçenin giderler kısmında görev zararları ve doğru yatırımlara gitmeyen sübvansiyonlar konusunda yapılandırılmaya gidilmeli. Bütçenin harcamalar tarafını disipline etmeliyiz. Bunun için vergi sistemi revize edilerek başta gelir vergisinin iki oranlı, yüzde 20-30 olarak düzenlenmesi ve ardından denetim ve cezai müeyyidelerin hayata geçirilmesi gerekir. Yaptırımdan da kaçınılmamalıdır. Bu sayede bütçede bir mali disiplin sağlanacak. Bu da bizim mali bağımlılık sorunumuzun minimize edilmesini getirecektir.

“Vergiler indirilip tabana yayılmalı”

HAVADİS: Maliye Bakanı Ersin Tatar, vergide bir düşüşün olmayacağını söyledi. Bunu nasıl yorumlarsınız?

BESİM: Maliye Bakanı, “Vergileri düşüremeyiz, çünkü gelire ihtiyacımız var” dedi. Ben buna katılmıyorum. Bizde 20 bine yakın işletme vardır ancak, bunların sadece 5-6 bini Vergi Dairesi’ne beyanda bulunuyor. Önemli bir kısmı başvuruda bulunmuyor. Bunun birkaç sebebi vardır. Birincisi, vergi sistemi karmaşık, oranlar yüksektir. İkincisi, teknik altyapı eksikliği vardır. Şirketler tam anlamıyla kayıtlı değil ve kontrol edilemiyor. Dolayısıyla vergi gelirlerini artırmanın yolu vergiyi indirmek ve tabana yaymaktır. Yaklaşım bu olmalıdır. Ülkenin diğer bir sorunu, bizim piyasa derinliğimiz yoktur. Küçük ada ekonomilerinin doğal olarak ekonomik kaynakları ve piyasaları sığdır. Gelişmek için hep dışa açılırlar. Dışa mal ve hizmet satarak gelişirler. Bizim dışa erişimi kolaylaştıracak politikalar geliştirmemiz gerekir. Bunun için de yasal, kurumsal düzenlemeler yapmalı.

HAVADİS: Bunu nasıl yapacağız?

BESİM: Bizim ülkemizin dışa mal satması için şirketler, üreteciler desteklenmeli ve gerekli standartlar sağlanmalıdır. Dışa açılmakla, biz de ülkede daha sağlıklı beslenme ve uygun mallar üretebileceğiz. Bugün dünyada, adaların “açıklık oranı” yüzde 50’lerin üzerindedir. Ancak bu, bizde yüzde 30’lardadır ve bu büyük bir sorundur. Dışa açılamadığımız için değişim sağlayamıyor ve sahip olduklarımızı koruma derdine düşüyoruz. Dış ticaret rejimimizin değişmesi gerekir. Maliyeyi halledip, dış bağımlılıktan kurtularak, dış bağımlılıktan sağlanan kaynakları da yatırıma yönlendirirsek o zaman gelişebiliriz.

“Gerekli tedbirleri almazsak, uçamayız”

HAVADİS: Maliye Bakanı Ersin Tatar, “uçuyoruz” dedi?

BESİM: Uçmamız için en önemli mesele, ülkenin siyasi siteminin değişmesi lazım. Bunu da söylerken “başkanlık sistemi gelsin, parlamenter sistem değişsin” demiyorum. Siyaset kurumunun mutlak suretle otonomi kazanması gerekir diyorum. Yani, siyaset kurumun politikası ne ise, onu hayata geçirmede belli çıkar gruplarının etkisi altında kalmaması gerekir. Yani o otonomiyi göstermesi; yani bir şey yapacağında, “şu kesimi, bu kesimi etkiler” deyip de inandığı doğru politikaların toplumun bütününe olumlu yansıyacağını düşünerek hareket etmelidir. Bunu yapmadığımız sürece de, değişemez ve gelişemeyiz, uçamayız.

“Bir çerçeve yasası şart”

HAVADİS: Özelleştirme Yasa Tasarısı yarın genel kurulda ele alınacak. Bu konudaki görüşünüz nedir?

BESİM: Özelleştirme Yasası ile ilgili görüşüm ne isterse olsun, ülkede özelleştirmeyle ilgili bir çerçeve yasası olmalıdır. Aksi taktirde özelleştirmeler hem şaibeli, yanlış, toplumun kabullenemeyeceği şekilde olacaktır. Dolayısıyla bu süreci nasıl yaşayacağımızı bize gösterecek bir yasaya ihtiyaç vardır. Kıbrıslı Türkler bundan korkmamalı. Ancak bugüne kadar yaşanan örneklerde başarılı olunmadığı için ve rekabet edebilirlik raporunda da tespit edildiği üzere, politikaların ve hükümetin istikrarsızlığı ve yolsuzluklar gibi kötü algılardan dolayı, doğal olarak toplum “kurumlar peşkeş çekilecek” endişesi içindedir. Bunu da engellemek için, muhalefetin bu yasaya katkı yapması gerekir. Birkaç hususu yasaya entegre etmesi gerekecektir.

“Özelleştirmede, fayda maliyet analizi yapılmalı”

HAVADİS: Nasıl bir katkıdan bahsediyoruz?

BESİM: Birincisi, özelleştirilecek olan kurumun ekonomiye ne kadar katma değer ve istihdam yaratılacağı konusunda yasaya bir madde konulmalı. Herhangi bir kurum özelleştirileceğinde, onun “fayda maliyet analizi” yapıldıktan sonra bu sayede ekonomiye ne kadar fayda, ne kadar zarar getirebileceği araştırıldıktan sonra karar verilmesi gibi. Örneğin bu yapılırsa, Ercan Havaalanı’nın özelleştirilmesinin bize ne kadar “fayda ve zarar” getireceğini göreceğiz. Bu değerlendirmeler şeffaf, bağımsız, uluslararası itibarı olan kuruluşlar tarafından yapılsın ve toplum da görsün bunu ve sıkıntı yaşanmasın. Bu şeffaflıktır. İkincisi, yasanın içine mutlaka özelleştirmeden dolayı elde edilecek gelirin Sosyal Güvenlik Fonlarına (İhtiyat Sandığı gibi) onların ödemesi için kullanılacağına dair ibare konulması. Üçüncüsü ise, özelleştirmenin rekabete katkı koyup koymadığı da önemlidir. Buna da bakılmalıdır.

HAVADİS: Son olarak neler söylemek istersiniz?

BESİM: Sonuç olarak, Kıbrıslı Türklerin daha iyi günler için yapması gereken çok şey vardır ve bunlar da yapılabilecek şeylerdir. Gerek insan kaynakları, gerekse mevcut ekonomik kaynaklarla bunlar yapabilecek güçtedir. Yeter ki biz, biraz daha sorumlu bir tavır takınalım ve bu sorumlu tavır içerisinde “küçüğü güzel” yapabilelim. Bu bağlamda rekabet edebilirlik raporu içerisindeki tespit ve bulgular, gerek icraattaki politika üreticilerine, gerekse özel sektördeki işletmelere önemli bir ışık tutabilecek nitelik ve kapasitede olan bir çalışmadır. Bundan yararlanılacağını umut ediyoruz.

 

18/03/2012 11:16
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: gelişim, için, değişim, şart
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.